Baba ve evlatları -Devlet ve millet

Oktay Gökkoca

HER DAVRANIŞ ve duyguda olduğu gibi anne ve babanın çocuğu ile arasındaki ilişkide de üç derece vardır. İfrat ve tefrit birbirine zıt aşırı iki ucu temsil ederken, vasat, ortayı, sağlıklı olanı temsil eder. Ebeveynin çocukla arasındaki ilişkide bu aşırı ve birbirine zıt uçlardan birisi ilgisiz anne-baba iken diğeri evlatkolik anne-babadır. Vasat ilişki ise bu iki zıt uç ortasında, ebeveyn ile çocuk arasında “bağlılık” olarak tanımlanabilir. Bu üç ilişki durumundan potansiyeli en fazla olanı evlatkolik ebeveyn olma durumudur. Bu tür bir ilişkide anne-baba çocuğuna karşı aşırı korumacı davranır. “Aman oğlum sen yapma ben yaparım, aman kızım sen yapamazsın” diyerek çocuğun, kendi kabiliyetlerini tanıyamayan, hata yapmaktan korkan, böylece hata yaparak elde edeceği tecrübe ve pratiklerden yoksun büyüyen bir birey olmasına neden olur. Böyle yetiştirilen çocuklar hayatta risk alamaz, atacağı her adımda tereddüt ve kararsızlık içinde kalır. Bu çocuklar sosyal hayata hazırlanamamış olduklarından devam eden hayatlarında anne babalarına “bağımlı” olurlar. Bu bağımlılık sadece anne babayla sınırlı kalmaz. Sosyal hayat içindeki ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çevresindeki, en yakınındaki güçlü kişilerle de bir bağımlılık ilişkisi içine girer(Bu paragrafta 'Adem Güneş’in Çocuk Terbiyesinde Doğru Bilinen Yanlışlar' kitabından ilham alınmış, alıntılar yapılmıştır).

Evlatkolik bir ebeveynin yetiştirdiği çocuklardaki/bireylerdeki bu “güçlü” bir kişiye bağlanma meyli veya ihtiyacı toplumsal düzeyde devlete ve onu temsil eden güçlü bir öndere/lidere bağımlı olma şeklinde ortaya çıkar. Çünkü ailedeki evlatkolik ebeveynlere karşılık gelen devletler/liderler, halklarına karşı aşırı korumacı bir refleksle bütün karar alma, pratiğe geçirme hareketlerini kendileri üstlenirler. Çocuğu yerine koyduğu halkın hata yapmasından, yanlış karar vermesinden ve bunun neticesinde millet denen ailenin dağılıp parçalanacağından endişe ederler. Halkın daha huzurlu, daha medeni ve müreffeh şartlarda yaşaması için gerekli tüm tedbirleri kendileri alır ve uygularlar. Burada halkın görüş bildirmesi, kabiliyetleri ile kendi hayatına yön vermesi gibi girişimler sakıncalıdır. Çünkü o daha çocuktur. Her an hata yapma potansiyeline sahiptir ve daha güzel günler için bu hataların yapılmasına asla tahammül yoktur. Bu bir nevi halka rağmen halkçılıktır. Ki bu şekilde düşünen birisi “bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz” diyebiliyor. Bir diğeri toplumsal bir acıyla ilgili (dersim hadisesi) “Mesela sürgünlerden söz ediliyor. O sürgünlerde çok iyi yetişmiş genç kızlar da var. Belki o bölgede, ortaçağ şartlarında kalsalardı o aileleri kuramayacaklardı. Sonuca bakmak lazım” diyerek “halkının iyiliği için” gereken tüm sorumluluğu! üstlenebiliyor.

Bu şekilde tüm kabiliyetleri törpülenmiş, toprak altında çürütülmüş olan bu çocuk millet, kendi başına bir şey üretebileceğine inanmayan, başka milletlere karşı sürekli kompleks travmaları yaşayan, kendi benliğinden ümidini kesmiş bir topluma dönüşür. Ancak bir şekilde hayat devam eder. Devam eden bu hayatın idamesi, maddi, manevi, moral ihtiyaçların karşılanabilmesi için bu ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir güce, ebeveyne, devlete/lidere ihtiyacı kaçınılmazdır. Evlatkolik devletler/liderler, kendilerine bağımlı bir halk meydana getirmişlerdir. Bu durumdaki halk da sürekli bir devletin/liderin kendisine sahip çıkmasını, yönlendirmesini beklemektedir. Devletin/liderin yokluğu varoluş mücadelesinde yokluğa denk düşer. Hatta öyle ileri gider ki bütün varoluşunu ona bina eder. Veya o gitse tüm pembelikler toz olacaktır.

Evet biz millet olarak böyle evlatkolik bir devletin ve ebeveynlerin elinde yetiştik. O nedenle “babamız” bizi bıraksa ortada sahipsiz kalacağız diye korku nöbetleri geçiriyoruz. Ne zamanki kendi benliğimizin ve kabiliyetlerimizin farkına vararak devletle ve onu temsil eden liderlerle ilişkimizi bağımlılıktan çıkarıp bağlılığa dönüştürürsek o vakit yarının bugünden daha güzel olacağını ümit edebiliriz Allah’tan. Evet Allah’tan ümit kesilmez. Ümitvarız.


oktaygokkoca@hotmail.com

  25.06.2013

© 2021 karakalem.net, Oktay Gökkoca



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut