Dördüncü Meselenin derinliği

ÇOK KATMANLI anlam, çok sarmallı mana, çok akışkan ve geçişken hikmet, öz ve özgün bir ifade, taklidi zor bir üslup olmasa idi Nur Risaleleri tekrar be tekrar okunup durulur ve her geçen gün okuyucu kitlesi genişleyip durur muydu?

Çağa onsuz bakmak çağ körlüğü. Serdettiği fikirler tarihsellikte sıkışıp kalmamış, çağı ve gelecek çağı ışık ve yön verecek nitelik, derinlik ve enginlikte.

Afaka ne kadar enginlikte bakıyorsa, enfüsi de o kadar derinlikte bakıyor; evveli ne kadar önemsiyor ve irdeliyorsa, ahiri de o derece önemsiyor ve irdeliyor; zahirle batın arasında tabir yerinde ise geliş gidişli otobanlar açıyor, akıl kalp idrakini buluşturuyor ve birleştiriyor. Onun için olsa gerek çağ onun ardından geliyor; çağ onu sürükleyemiyor, o çağı sürüklüyor.

İkinci dünya savaşı sırasında merakla ajanslar dinlenirken o dikkate bile almıyor, sormuyor, sordurmuyor; ona soruyorlar; “Acaba bundan daha büyük hadise mi var? Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?”

“ Birbiri içinde mütedahil daireler gibi, her insanın kalp ve mide dairesinden tut… ta Dünya dairesi kadar, birbiri içinde daireler var.”

Her insanın her bir dairede vazifesi olabilir; en geniş dünya dairesinde ara sıra ve muvakkat, en dar daire kalp dairesinde en büyük ve ehemmiyetli vazife var diyor.

Kalp derinliğine inildiğinde, yol sonsuzluğa çıkar; sonsuz olan, sonlu olanla aynı kefeye konulmayacak kadar ehemmiyetli, değerli, kıymetli. Kalp dairesini meşgul eden, onu örten, onu perdeleyen, akılla buluşmasını engelleyen, vicdanla yürüyüşünü mani olan her şey; dikkate almaya, sorulmaya, sordurulmaya değer değildir. Belki bazen üstün körü bakılır, sonra tövbe ile birlikte terk edilir.

Daire içinde farklı fıtrattaki kimselerin, farklı bakış, fikir, yorumların; enfüsi siyasallaşması ve o siyasallaşmanın köpürtülerek bir istikamet ve müfsitlik kalın duvarı oluşturulması; çizginin ötesi ve berisi çizilmesi, o taraftakiler bu taraftakiler tercihine zorlanılması… Bunların konuşulması, zihnin bununla örtülmesi, kalbin bununla karartılması…

“Dördüncü Mesele” dört yüz defa da okunsa da mana katmanlarına inememek, anlam derinliklerine çıkamamak, akışkan ve geçişken hikmet suyundan içememek… Nur Risalelerini gazete gibi okumak, araçları amaç haline getirmek, delilsiz mesnetsiz sözlerden medet ummak… Müdakkik ve müteyakkız Nur Talebelerinde olmayacak vasıflar; gel gör ki şeytan durmuyor, nefis durulmuyor. Bir elekten geçince yeni bir elek geliyor; Allah’ın Rahmeti yetişmese hangi birimiz bu eleklerden geçebilir, önden giden Nur atlılarına eşlik edebiliriz.

Bu ara “Dördüncü Meseleyi” ülfeti yırtarak, tozu silerek, bilmişlik edalarını bırakarak, hakikatin önünde diz çökerek, ön ve son yargıları bırakarak yeniden okumalı değil mi?

Yorgun yürekler, kırık kalpler, avare ruhlarımızı başka nasıl teskin eder de enis ve ünsiyetli bakışları tekrar kazanırız?

  06.05.2013

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut