BU KADAR zor gitmek zorunda mıydın baba. Bu kadar ağır.
Artık sana soru sorduğumda tesellisi içinde bir cevap veremeyecek olmanın ne kadar yıkıcı olduğunu hissedebiliyor musun acaba? Bundan emin olabilmeyi öyle çok isterdim ki. Çünkü biliyorum, üzüldüğümü bilirsen kayıtsız kalmazsın sen. Çünkü canımın çok yandığını bilirsen..
Merhametine, şefkatine öyle çok ihtiyaç duyuyorum ki. Yine evin o küçük şımarık kızı elbisesini giysem, öylece dolansam evde. Gözlerindeki ışığı görsem, o parlak ışığı.. Disiplininden asla taviz vermeyen ama muzipçe gülen o bakışları bilirim ben. Gözlerin parlar ben güldüğümde. Yüksek sesli konuşmalardan hoşlanmazsın, ama için ısınır ben coşup gürlediğimde. Mimiklerini okurum senin. Neye kızıp, neyi beğendiğini, neyi ne kadar sevdiğini, kimin nerde ve nasıl durması gerektiğini.. Senin yüzünün haritasını elimin içi gibi bilirim ben. Şimdi senin yüzün toprağa döndü ve artık hiçbir şeyden emin değilim. Önceden bildiğimi sandığım her şeyi yitirdim. Hani sen evin reisiydin ya, büyük bir çatı örmüştün sanki üzerimize. Tuğlaları senden.. Şimdi ev aynı ev ama eksildik, ama inceldik, ama ne olduğunu bile anlayamadan çok şey yitirdik.
Seni kaybetmenin adı yetimlik. Ya seni özlemenin bir adı var mı. Ya da bıraktığın boşluk dolar mı. İzleyicisiz bir oyuncu gibi yorgunum yokluğunda. Senin en alasından bilge sohbetin, haklı hiddetin, coşkun şefkatin ve duruşun elbet, bazen susuşun. Yol işaretleri yani. Onlar olmadan bir türlü emin olamıyorum ki. Dönüp dolaşıp başa geliyorum, hep bir cevap istiyorum senden her defasında. Benim için bütün cevaplardan daha öte bir cevap bu. Tek bir kelimen gerek bana, ‘razıyım’ demen gerek.. Senin onayın olmadan rüzgarda uçan boş bir kağıt gibi yaptıklarım. Keşke uça uça sana gelseler o biriken kağıtlar, keşke o güzel el yazınla not düşsen evraklarıma. Şerh düşsen. Seni bizden alan fırtına öyle büyüktü ki, gitmenle bile dinmedi. Uçuşup savrulabilirim, kayalıklara çarpıp dağılabilirim, ya da öğrenirim elbet baş etmeyi, unuturum belki bir gün, bir gün unutabilirim belki son günlerini ve sahil-i selamete çıkarım belki. Ne dersin, belki sen de gelirsin.
Gitmek zorunda olduğunu biliyorum, gitmek istediğini de. Öyle ağır bir yükü kaldırdık ki birlikte, kalmanı istemenin bencillik ve daha çok acı demek olduğunu bir de. Ama sadece gitmek de yeterince acı değil miydi. Acı çekiyor olmanı, ölümün için merhem etmiştik biz. İlk acımıza iyi gelmişti. Ama acı çekiyor olmanın ve buna şahit olmanın merhemini çözemedim, verdiği hasarı silemedim, ilk acıyı atlattık ama sanırım arkasını getiremedim..
Kendimi bazen o kadar büyük, o kadar geçkin hissediyorum ki. Çocuklaşan yaşlılar bir yana, ortadan giden yaşlılar bile fazla toy geliyor bana. Bir de küçüldüğüm zamanlar var elbet. Mesela seni andığım zamanlar.. Birden küçülüveriyorum o anda. Ne kadar erken sensiz kaldığımı düşünüyorum. Herkesten çok ben. En küçük olduğumu yüzüme vuruyor bu. Bu duyguyu sen hayattayken de çok hissederdim bilmezsin. O büyük ama büyüklüğü nispetinde yumuşacık ellerinle beni okşadığında, zaman makinasına binmiş gibi uçuşa geçerdim. Sen bana yanağını uzatıp ‘öp bakalım’ dediğinde, birden tek haneli rakamlara düşerdim. Sakallarını bahane edip öpmekten çekindiğim o yanaklarını bir gün tekrar öpeceğim. Yine küçüleceğim yanında. Bazen acılarına ortak olduğum zamandaki gibi birden büyüyeceğim. Her halimde yanımda olacaksın sen. Sonra çok sevdiğim dedem. Onun yanında olduğun için mutluyum. Dedemin de elleri seninki gibi büyüktü çünkü ve belki seninkinden bile yumuşaktı. Ben babasız kalarak seni o şefkatli babanın yanına yolcu ettim. Annenin ve kardeşlerinin. Orada da bir ailen var ve mutlu olduğuna eminim. Bir gün yeniden buluşacak olduğumuza eminim. Benden haberdar olduğuna, ruhunun yıldızlarda gezerken bizim eve sıkça uğradığına da. Ama keşke bunu daha çok hissedebilsem.. Vefat etmeden önce defalarca bu konuda söz aldığım halde beni yalnız bırakan dedem gibi rüyalarıma gelmemenden korkuyorum. Bu acıyla baş edememekten korktuğum kadar, bir gün bunu kanıksamaktan da korkuyorum. Çünkü seni her hatırladığımda içim acıyorsa, bunu hissediyorsundur sanıyorum.. Çünkü biliyorum, üzüldüğümü bilirsen kayıtsız kalmazsın sen. Çünkü canımın çok yandığını bilirsen..
Sana son bir şey söyleyeceğim, açık sözlülüğümü senden aldığımı bilirsin. Adın anıldığında herkesin aklına gelen ilk kelime olan dürüstlüğü de. Beni kendine çok benzettiğini gözlerinin dilinden okudum hep ve sen bunu hiç tekzip etmedin. Bundan dolayıydı o birçok kişiye hayal olduğu halde bana gösterilen sessiz anlayışların bunu bilirim. Sen de şimdi söyleyeceğim şeyi gayet iyi bilirsin ki, ben kıskanmak nedir bilmedim. Birini kıskanmanın nasıl bir şey olduğunu hiç tarif edemedim. Bunun Allahtan olduğunu bilir ve şükrederim, benim de fıtratımda başka huy imtihanlarım vardır der geçerim. Geçerdim. Biliyor musun, geçen gün küçücük bir kız çocuğunu kıskandım ben. İmrendim ya da. Ya da sadece üzüldüm. Otobüsteydim, karşımda oturuyorlardı, baba kız sohbet ediyorlardı. Kızın gözlerinin içi gülüyordu, baba kızına bakarken gözleriyle kızının saçlarını okşuyordu. O güzel kız baba deyince, benim bir daha baba diye birine seslenemeyecek olduğumu düşündüm. Bu çok yıkıcıydı. Böylece senin acın üzerinden o kızı kıskandım galiba. Hasret insana neler yaptırıyormuş baba.
Bir baba kız görünce seni hatırlamak doğal, veya hasta birini görünce, bir hastanenin önünden geçince.. Otobüste, minibüste, sokakta yürürken, alış veriş yaparken, televizyon izlerken ya da biriyle sohbet ederken mutlaka seni hatırlatan bir şeyle karşılaşıp çaktırmadan ağlamak da doğal. Seni özlemek ve özlerken hep güzel hatıraları hatırlamak da..
Şimdi hangi alemdeysen, orada çok mutlu olduğunu biliyorum. O dakik gözlerinin hala üzerimizde olduğunu da. Dualarımızın, sözlerimizin sana ulaştığını biliyorum. Ve güzel işler yaparsak bununla sevinmene uzakların engel olamayacağını.. Bir gün özlemek ve kabullenmek bu kadar zor olmayacak. O zaman daha çok, daha kolay yazabileceğim sana. Kitaplarım gibi kalemim de sendendir, bakma ne zamandır sustuğuma. Arkandan kelam edebilmek, bütün yazıların en zoru, zorlayanı.. Aylarca güç toplamak gerekti bir iki satır yazabilmek için sana. Ama bir gün seni anarken de büyüyebileceğim. Zaman her vakit aleyhime işleyecek değil. Sadece özlem ve hüzünle değil, seni davanla ve mirasınla anabileceğim. Yani bir gün gerçekten büyüyeceğim baba, sen olmasan da büyüyeceğim.