Sahih sözlüler

RUHSUZ SÖZÜN, ihlassız amelin, kalpsiz kelamın, hissiz hareketin ne ehemmiyeti var ve çokluğu neyi ifade eder? İfadesizlikten başka ifadesi, değersizlikten başka değeri, kıymetsizlikten başka kıymeti, boşluktan başka boşluğu var mıdır?

Havanda söz dövmek, ses kirliliğinden ve baş ağrıtmaktan başka nedir? Ruhunu kaybetmiş amel, amelini yitirmiş ruh; eksiklik, noksanlık, yarım kalmışlık, neticesizlik değil midir?

Çok şey yapmak, çok fiil işlemek, çok işle iştigal etmek; sonucu çok yapmaz, neticeyi çoğaltmaz. Hem çokluk iyi midir, hayır mıdır, hasene midir? Ruh çok mudur ki?

Sözün özü, özün sözü olmak; söze ruh katmak, söze ruh üflemek değil midir? Hele ahengini yitirmiş söz, mizanını kaybetmiş amel, ritmini kaybetmiş kalp, savrulmuş ruh; neyin ölçüsünü tutturur, ne de istikamet eder, ne de isabet eder? Cilalı cümleler, parlatılmış fikirler; bir şeye çare olmaz, bir yaraya merhem olmaz.

Çok ve boş konuşan neyi çözmüş, fiilinde samimiyet yakalamamış neye çare olmuş, görsünler diye görünen görgüsüzlükten başka ne göstermiştir?

Sahih niyet, sahih amel; az da olsa çoktur, bugün netice vermezse yarın verir, öbür gün verir ama verir.

Sahihlik, bir şekilde sahih gönüllere, sahici insanlara yansır. Güneş; hangi parlak ve şeffaf şeyden ışığını esirgemiştir? Kuru kalabalıklara kendini kabul ettirmektense birkaç sahih dostla yoldaş olmak; sahihlik ve samimiyette yürümektir.

Polemikliğe prim vermek, siyasallaşmaya yeltenmek, gıybetten ganimet beklemek, zanla ön ve son yargıya sahip olmak; hakka saygısızlık, hakikate hürmetsizlik değil de nedir? Böyle birlikteliklerden çıkan netice de sahih olmaz; yeni kırılma ve karmaşalara kapı açmaktan başka bir işe yaramaz.

Sahihlik ve samimiyet; kendine kıvrılmak, özüne yönelmek, kalbine kontrol etmek, aklına mukayyet olmak, dilini tutmak, nefsini tezkiye etmemek, boş meclislerden boş sözlerden uzak durmak, ömrün azlığını lüzumlu şeylerin çokluğunu düşünmek, ölümü tahattur etmek, zikre düşkün olmak, tefekküre aç olmak… Boş kalmayan nefis boş iş yapar mı?

Kalp dağına çıkmak, akıl mağarasında tefekkür ve tezekkürle arkadaş olmak, ulvi latifelerle ünsiyet etmek, vicdanla hemhal olmak; sözü sahihleştirir, ameli ruhlandırır, niyeti nurlandırır.

Haydi dağ başına, haydi akıl başına, haydi sahihlik yoluna, haydi selamet yurduna. Yamaçlarda oyalanarak yorulmak, söz savaşına takılıp kalmak; istikamet ve isabet yolcularına bir şey kazandırmaz, ümmete çok şey kaybettirir.

Selam olsun sadrı ve sözü, sıra dağlar gibi sağlam ve sahih olana ve selam olsun bu dağlara arkadaş ve yoldaş olan sağlam ruhlara.

  11.03.2013

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut