Gece yarısı kapının çalınması

SİZE NASILSINIZ, iyi misiniz, hoş musunuz, bir derdiniz var mı, sizin için yapabileceğim bir şey var mı diye soran oluyor mu ya da aynı şekilde siz, birilerine bu soruyu soruyor musunuz? Böyle şey mi olur, hep karşılaşmalarımızda telefon görüşmelerinde başlangıçta hal satır soruyoruz dediğinizi duyar gibiyim.

Evet, doğru fakat o sormalar sadırdan değil satırdan; protokol, töre, adetten, adet yerini bulsun diye yapılan şeyler. Gönül gerçekliği ile yapılanla, ağız lakırdısı kelimelerle savuşturma konuşmalar aynı şey değil. Siretten gelmeyen suretten sadır olan sözler, boşlukta kalan kelimeler gibi, suya yazılan yazılar gibi…

Arkadaşa dosta ailecek gidip gelmeler, ailevi münasebetler, akrabaya ziyaretler, komşuluk ilişkilerinin zayıfladığı aşikâr bir gerçek. İletişimin çok konuşulduğu yerde iletişim yok; akıl kopuk, kalp kopuk, ruh ayrık… Bireyde bu kadar kopukluk olursa diğergamlık nasıl olacak?

Sağ olsun facebooklar, twitterler! Bütün görüşmeleri oturduğumuz yerden iki tıkla yapıveriyor; sonra rahat koltuklara oturup kanal kanal ziyaretlerde bulunuyor, arada cebe gelen mesajları cevaplıyoruz! Başkası ile nasıl halleşeceğiz, onu anlamaya, dinlemeye, derdine merhem olmaya ne zaman vakit ayıracağız? Teknolojik bilgi çağı böyle sığ ve dar bir çağ.

Bir arkadaşımın gece 12 veya 01’de komşusunun kapısını çalıp, seni özledim bir göreyim istedim demesine şaşırmıştım. O saatte kapı çalmak ne kadar abes gibi geliyor; komşusunun da bunu yadırgamaması, onu yargılamaması…

O saatte gitmek bir içtenlik ifadesi, bir âlicenaplık hali, bir samimiyet sergisi; kapım size her zaman açık sözü, istediğiniz saatte kapımı çalabilirsinizin açıklığı… Normal âdete ters; “müsaitseniz akşam siz oturmaya geleceğiz”e uymuyor, uykuya uymuyor, plana programa uymuyor.

Kalabalıklarda yalnızlaşmak; sevgi bağlarının zayıflaması, birbirine bağlayan rabıtaların azalması, insani değerlerden uzaklaşmaktan. İyice işimiz düşmeyince veya düşmeyince birbirimizi aramıyor, sormuyor, ziyaret etmiyor, birbirimizle halleşmiyor, helalleşmiyoruz… Cenazeler, düğünler, bayramlar olmasa kim bilir ne olur, insan olarak insaniyetimizi nasıl ayakta tutardık?

Gece 01, 02 de kapınız çalınsın “sizi görmeye geldim, özlemişim” denmesini ister miydiniz; ya da kardeşim sabaha beklemedin mi derdiniz? Derdiniz yoksa diğerine derdiniz.

Siz buna hazır değilseniz kimse o saatte kapınıza çalmaz; o içtenlik frekansı sizde varsa günün, gecenin herhangi bir saatinde eviniz, telefonunuz, kalp kapınız çalınır ve siz o dosta buyur edersiniz.

Düşünüyorum da gece yarısı kapımın çalındığını hatırlamıyorum; galiba bazı şeyleri yeniden düşünmeliyim.

  05.11.2012

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut