Bir damla aşk

BİR NEHRİN köprüsü üzerinden geçerken gözüm bir su birikintisine takıldı. Nehir yatağı çalışmaları sebebiyle köprünün ayakları arasında biriken su yanında akan taraf da vardı. Biriken, akmayan, donuklaşan, kararan, kirlenen su ile akan, hareket eden, berrak suyu yan yana akışını seyretmek mümkündü.

İlk bakışta küçük bir ayrıntı, ehemmiyetsiz bir manzara, sıradan bir görüntü gibi görünse de farklı pencerelerden, değişik veçhelerden bakıldığında hiç de öyle ehemmiyetsiz bir manzara olmadığı görülecektir. Bir kaç defa köprünün üzerinden geçerken bu manzara gözüme iliştiğine göre bana göstermek istediği bir hakikat ummanı olmalı…

Hareket etmeyen hayatiyetini kaybeder; körelir, kokar, kirlenir, kararır. Çevreyi kirletir, etrafa olumsuzluk yayar. Görenler ondan rahatsız olur, seyredenlerin iç dünyası karartır, ondan kaçmak uzaklaşmak isterler. Kokuşmuşlukta, kararmışlıkta ona göre varlıklar türer, durağanlığın ölmüşlüğünü etrafa yayarlar…

Hareket eden hayatta demektir, hayatiyetini sürdürüyor demektir, hayata akıyor demektir. Hayat hareketten ibaret değil mi? Bir biri ardınca akan dalgalar hayatın değişmez hakikatini hatırlatmıyor mu?

Akın nehirler, dönerek akan dünya, onun etrafında raks eden ay, güneşin durmaz döngüsü ve hareketi, çekirdeğin etrafında aşk ile pervaz eden elektron, boşlukta direksiz duran fakat hareket halindeki yıldızlar, galaksiler; değişmez gerçeği dillendirmiyor mu?

Elektron bir an akmasa, dünya biraz dursam dese, güneş az dinleneyim dese, yıldızlar mola verelim dese kıyamet bir anda gelmez mi? Bu durma nehrin kenarında su birikintisi oluşmasına benzemez; eflak bir anda birbirine girer.

Düşünce damarlarında fikirler akmasa, zihin derelerinde yıldız düşünceler sıra sıra birbirini takip etmese, akıl ummanında kavramlar kaynamasa ne yeni bir buluş, ne yeni bir keşif, ne yeni hakikat bulunur. İlim ilerlemez, teknoloji gelişmez; evrenin enginliği, insanın derinliği bilinmez. Cehaletin karanlığında, karanlığında cehaletin her şey kokuşur, kaybolur.

Dün yarına akarken bugüne uğruyor; öyleyse düşünce kaplarını her günün taze suyu ile yıkamalı, yenilemeli, yenilenmeli değil mi? Yoksa yarın nasıl var olunacak, nasıl var kalınacak?

Nehrin akmam dediği yer, onun bir nevi mezarı. Köprülerin altında çok sular akmalı ki köprüler köprü vazifesini görsün; hayata şahitlik etsin, varlığın akışına eşlik etsin. Şehir, hizmet hareketi ve akışıyla yenilenir, hayatiyetini sürdürür; insan da her gördüğü hareketten çıkardığı derslerle düşünce dünyasını genişletir, fikir ufkunu geliştirir, hayat aşkını büyütür.

Bir damla aşk için bir umman çalkalanmaz mı? Kâinat ne diye çalkanıp duruyor ki?

  02.07.2012

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut