SAYIKLAMA KORİDORU

Nuriye Çakmak

KULAĞIMDA BEBEK ağlamaları çınlıyor. Beynimin koridorlarında inleyen gençler var. Ağlayan analar. Yüzünden vurulup da yüzüstü düşen o genç kızın hayali var. Çok güzel bir mavi takım vardı üzerinde, aynı güzellikte bir çantası. Başörtüsünü benim sevdiğim şekilde örtmüştü. Yolda yatıyordu. Belki yakınları onu toprağa teslim edeli çok zaman oldu. Ama ben hala acaba nereye gidiyordu diye soruyorum. Sanki yolundan çevirebilecekmişim gibi. Kesin bu bir keskin nişancı işiydi, acaba çevredeki hangi binadan kesti o lanet olası gözlerine onu. Gözünden mi vurmuştu?

Bir baba var. Evinde yatıyor. Kolunda bir serum. Başında bir sargı. Sonradan fark ediyorum ayağından da yaralı. Kan sızıyor bandajlardan. Koynunda bembeyaz bir melek. İki yaşındaki oğlu. Her zamankinden daha beyaz artık. Çünkü o az önce öldü. Çünkü babası bir anda ağır silahlarla vurulan evinde yetişemedi bebeğine. Saçını okşuyor onun ve şöyle diyor, “Oğlum, sen onlara ne yaptın?”

İki oğlumu şehit verdim, üçüncüsü yoğun bakımda diyor bir ana. Onu az önce duydum. Camilerle birlikte hastaneleri de vuruyorlar değil mi? Şayet yaşarsa tekrar öldürmezler mi? Bu annenin adı Sümeyra mı? Müşrikler miydi vuran oğullarını?

Hayatımda gördüğüm en güzel kız çocuklarından bir tanesi. İsmi Esil. Onu bu kadar güzel kılan en önemli etken belki de dünyalar güzeli gülümsemesi. Esil henüz küçücük bir kızken şehit oldu. Melekler son kez yanına geldiklerinde de Esil gülümsüyor muydu?

Ben bu soruları kime soruyorum. Yo soru sormuyorum şiddetli bir biçimde sayıklıyorum. Şu an hapishanelerde işkence gören birileri var. Hastanelerde vurulan bebekler inliyor. Anneler bir yıldır ara vermeden ağlıyor. Her gün bebek cesedi görüyorum. Gençleri beyaz kuşlar gibi vuruyorlar. Bu sesler beynimin içinde, duyuyorum. Anneler ağıtlarını kalbimin bir odasından söylüyor. Evet ben tam tekmil bir katliama şahit oluyorum…

Öyleyse neden sayıklıyorum? Haykırmalı değil miyim? Harekete geçmeyecek miyim? Ben bu soruları kime soruyorum? Size sorsam, bu olanları sadece ben mi görüyorum? Şam’ın şekerini ezberden bilenler, Şam’ın son halini bilmez mi? Suriye neresi? Gündemde kendilerine yer bile bulamayan bu masumlar kim? Her gün yüzer yüzer ölüyor olmalarına alıştınız da ondan mı sessizsiniz? Yoksa neler yaşandığından habersiz misiniz? Neden dilinizden onlarla ilgili bir cümlecik dökülmüyor? Neden bir gececik uykularınız kaçmıyor? Neden dertlenmiyorsunuz, dertleniyorsanız neden belli etmiyorsunuz, neden bir başkasını daha dert sahibi eylemek için çaba sarf etmiyorsunuz? Neden, sadece Sünni oldukları için katledilmelerini önemsiz bulan sözde Müslümanların bile var olduğu şu ortamda kardeşlerinizi zalimlerin eline terk ediyorsunuz?

Bu ağır bir itham mı?

Hayalinizde onlara yer açmazsanız, önemli işleriniz için koştururken onları anmazsanız, an be an duanızla onları sıkı sıkı sarmazsanız, gözyaşlarınız onlar için bir kere bile akmadıysa güzel yüzünüzden, beyninize ağrılar girmediyse çaresizlikten, kalbiniz paramparça olmadıysa, öfkeden deliye dönmediyseniz yaşananlara, belki terk etmek tabiri bile hafiftir.

Humus’un meydanları “Ey Allah, senden başka kimsemiz yok” sloganlarıyla inliyor. İşte tam bu yüzden. On bin kişi aynı anda tek bir başka ses çıkmaksızın on bin dilli bir hafız gibi ahenk içinde Nasr suresi okuyor orada. Allahın ordularını, meleklerin yardımını istiyorlar. Her gün canlarını veriyorlar, oluk oluk kan veriyorlar, “Lebbeyke Ya Allah” diye caddeleri inletiyorlar. Onlar isyan etmeden teslim oluyor yaşadıklarına, dağ gibi imanlarıyla meydan okuyorlar tanklara. Onlar size soru sormuyorlar, cevap da beklemiyorlar. Onlar mücadele ediyor, sağa sola bakmadan sabrediyorlar. Eğer kazanırlarsa bu sadece onların zaferidir. Fakat kaybederlerse, bu tüm ümmetin hezimetidir.

Yaşananlar kadar acı veriyor bana yaşanmayanlar. Bu sessizlik. Bu vurdumduymazlık… Neden sayıklamayayım ki, kimse yok ses veren. Dertlenen. Şöyle bir uğrayıp geçiyor mu kalpleri bu vahşetin üzerinden. Uğruyorsa nasıl geçiyor, uğramıyorsa o kalp ne işe yarıyor..

Acaba Müslümanlar çok fazla film mi izliyor. Kanlı sahnelere çok alıştıkları için mi böyle oluyor. Gündemleri işgal altında ama onlar özgürlük erlerinin geldiğini mi sanıyor. Haber kaynakları kurudu da habersiz mi kaldılar? Daha büyük dertleri vardı da, Suriye’yi ondan mı unuttular?

Ümmetin sessizliği beni sorulara boğuyor. Boğuldukça sayıklıyorum. Hayal mi kuruyorum? Kimseden cihat için sefere çıkmasını beklemiyorum. Sadece dudaklarınızdan bir ah duymak istiyorum. Sizi biraz keyifsiz görmek istiyorum. Biraz dertli. Derdinizin bunlar olmasını istiyorum. Gündeminizde bir yerleri olsun istiyorum. Suriye’yi önce yüreğinde sonra gündeminde tutanlara aykırı, aşırı muamelesi yapmanızdan rahatsız oluyorum. Çok fazla film izleseniz bile bu yaşananların senaryo, akan kanların da sulu salça olmadığını görmenizi istiyorum.

Çok mu şey istiyorum, aldırmayın, benim beynimin koridorlarında bebekler ağlıyor, ruhum ağır bombardıman altında. Sayıklıyorum…

  01.03.2012

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut