Ahiret var mı, delilin ne?

Abdurreşid Şahin

Sonsuzluk bu âleme sığmayan bir nimet; fakat onun verildiğinin delili içimizde olan sonsuzluk isteği.Yaratıcı’ya ait tüm özellikler ancak ahiretin varlığıyla anlam kazanıyor.


BİR KİŞİNİN ahirete dair sorusu, kuşkusu, şüphesi varsa bu insana, öncelikle Allah’a iman anlatılmalı diye düşünürdüm. Artık öyle düşünmüyorum.

Evet problemin kaynağı Yaratıcı’ya imana dayanır. Çözüm ise problemin kendisinden hareketle bulunmalıdır. Zira kişinin Yaratıcı ile olan problemi, o noktada düğümlendiğini gösterir. O problem Yaratıcı ile arasına giren bir perde gibidir. O perdeyi aralamalı ki düğüm çözülsün. Goethe’nin deyimiyle şeytanı girdiği delikten çıkarmalı. Biz de önce kişinin o düğümünü çözmesine yardımcı olmalıyız.

Zira iman bir bütündür, özellikle ahirete iman Yaratıcı’ya imanla kopmaz bir bütünlük teşkil eder. Biri diğerinin hem tamamlayıcısı hem açıklayıcısı konumundadır. O yüzden nereden başlarsak başlayalım aynı sonuca ulaşırız. Bu hususu ‘Ateis’ ve ‘Abdullah’ sembolizmi üzerinden şöyle bir diyalogla açıklamaya çalışalım:

Ateist :

-Öldükten sonra ne olacağımızı merak ediyorum. Acaba ölüm geçekten bir son mu? Bu konuda sizin görüşünüz ne?

Abdullah:

-İçinden bir ses ölümün varlığını ya da yok olmayı kabul edemiyor değil mi?

Ateist :

-Evet ama bu kaçınılmaz bir son, öyle değil mi?

Abdullah:

-Bir yönüyle öyle. Fakat insanın yaşama karşı duyduğu bu şedit arzuyu tahlil etmek gerekir. Ölmeyi ve yok olmayı istemiyorsun değil mi?

Ateist :

-Elbette bunu kim ister ki? Aslında ölümü isteyenler de bence yokluğun kaçınılmaz bir son olduğunu, yaşamın sonsuza dek sürmeyeceğini düşünmelerinden kaynaklanıyor. Sonunda bitecekse eğer bir an önce bitsin. Çünkü uzadıkça çekilen acı da uzuyor.

Abdullah:

- Yani içinde sonsuza dek yaşama arzusu var öyle mi?

Ateist :

-Evet ama acı çekerek ve hayatın ağır yükünü taşıyarak değil?

Abdullah:

-Peki hiç düşündün mü, içinde bu hiç ölmeme, sonsuza dek yaşama isteği nereden geldi?

Ateist :

-Bir yerden gelmedi, kendimi bildim bileli orada duruyordu!

Abdullah:

- İlginç, aynı duygu bende de var. Bu duyguyu içinde taşımayan bir insana daha henüz rastlamadım.

Ateist :

-Yani…

Abdullah:

-İçimizde nereden geldiğini bilmediğimiz bir duygu var. Şaşırtıcı olan bu duygu bütün insanlarda ortak. Bu, ne anlama geliyor?

Ateist :

- Ne anlama geliyor?

Abdullah:

-İnsanın hiç karşılaşmadığı bir şeyi istemesi şaşılacak bir durum. Sonsuzluğu görmeyen bir insan sonsuz yaşamayı isteyebiliyor. İlginç olan, bu isteğin sadece kendisine has olmayışı. Gelmiş geçmiş her insanda bu istek var; bu nasıl olabilir?

Ateist :

- Nasıl?

Abdullah:

- Tüm insanların aynı duygu ile donatılmış olduğunun göstergesidir bu. Duyguyu içimize kim koymuşsa, hepimizde aynı duygunun göstergesiyle, her birimizin yaratıcısının da o olduğu aşikârdır.

Ateist :

- Neden öyle olsun ki?

Abdullah:

- Kâinata ve yaratıkların hepsine dikkat et. Aslında bu arzunun her bir şeyde de var olduğunu göreceksin. Adeta her şey yokluğa, ölüme meydan okumakta.

Mesela ağaca bak, bir tohumdan binlerce hayat fışkırıyor. Bir balık kendi hakikatini devam ettirmek istercesine binlerce yumurta yumurtluyor. Tohumla yumurtalar eşeyli-eşeysiz bölünmeler ve sürekli vuku bulan çoğalma isteği bunun göstergesi. Tohumun kalbinde sonsuza dek yaşama isteğinin var olduğunun göstergesi onun sayısız meyve veren bir ağaca dönüşmesi, sayısız benzerinin onun kalbinden çıkmasıdır.

Sivrisinekler, balıklar bakteriler, bölünüp çoğalan tüm hücreler bu isteğin tüm mevcudata potansiyel olarak var olduğunun göstergesi. Her şey kendisine özel bu dille bu hakikati âleme haykırıyor.

Her bir şeyde, özellikle insanda var olan bu sonsuz yaşam arzusu ya da yok olmama isteği bizi her şeyin yaratıcısının tek olduğuna götürür.

Ateist :

- Her şeyin aynı isteğe sahip olması tek bir yaratıcıya işaret etmesi makul gözükse de bu bizim onlara yüklediğimiz bir anlam olabilir.

Abdullah:

- Bu sadece bu istek için geçerli olan bir şey değil. Kâinatın başlangıcından bu yana işlevine baktığımızda bu hakikati her yerde görebiliriz.

Kâinat, âdeta hayatı netice versin diye bu tarzda işlemekte, her bir şey hayata hizmet etmekte.

Bilimlerin varlığı bile buna şahit. Hikmet dediğimiz şey hep buna bakıyor. Hayatın varlığını engelleyecek sonsuz etken varken hayat devam ediyorsa hayat kastediyor demektir.

Ateist :

-Kastetmek?..

Abdullah:

-Kâinatın başlangıcından bu yana insanın var olmamasına sebep olacak sonsuz sebep varken bu sonsuz sebebe rağmen insanın var olması insanın kastedildiğinin göstergesidir.

Her şey, her şeyle mükemmel bir uyum içinde hayatın varlığına hizmet ediyor, kâinatın başlangıç anında, şimdiye kadar bütün anlarda vuku bulacak küçücük sapmaların hayatın sonu demek olduğunu bilen biri her şeye rağmen hayatın sürdürüldüğünü görür.

Kâinatın her bir varlığı ile uyum içinde devamlılığını sürdüren hayat, tüm kâinatın ortak isteğidir ki bunu meyvesi olan insanın kalbinde ve lisanında dillendirmektedir.

O halde insanı yapan ve insanı tüm kâinatın bir meyvesi hükmüne getiren bütün zamanlarda bütün kâinatı da yaratmıştır. Bir şeyi yapan, her şeyi yapan sonsuz kudret sahibi, dilediğini irade eden, yapan olduğunu kâinatın bu işleyişi ile gösteriyor.

Ateist :

-Tamam, diyelim ki tüm kâinatın ve insanın yaratıcısı tek ama yine de bu ölümden sonra bir hayatın varlığını göstermez. Peki ahiretin var olduğunu nasıl anlayabiliriz? Ahiretin varlığının delili ne?

Abdullah:

- Bizzat kalbindeki ebediyet arzusunun kendisi, ahiretin varlığının delilidir.

Ateist :

- Anlayamadın?

Abdullah:

- Kalbime o arzuyu veren yaratıcı bana istemeyi vermek suretiyle verdiği ya da vereceği nimeti hatırlatıyor.

Zira vermek istemeseydi istemeyi vermezdi. İstemeyi veren vereceğinden dolayı isteme duygusunu veriyor.

Tıpkı görmeyi veren, görme arzusunu içimize koyan, göz vererek gördürmesi,görüntüyü yaratması gibi. Kulağı ve işitmeyi verdiği gibi o kulağın duyabileceği sesleri de yaratmış, bana işittiriyor.

Mideyi vermiş, açlığı ona vesile yapmış, yiyeceğe karşı iştah yaratmış, dilin tadabileceği hadsiz tatları yaratmış.

Bu âlemde neyi içimize koymuşsa, onun karşılığını da yaratmış.

Sonsuzluk bu âleme sığmayan bir nimet; fakat onun verildiğinin delili içimizde olan sonsuzluk isteği. Yaratıcı’ya ait tüm özellikler ancak ahiretin varlığıyla anlam kazanıyor. Aksi takdirde bütün güzel sıfatlar zıtlarına dönüyor. Rahmet azaba, hikmet abesiyete, adalet zulmete dönüyor.

Yaratıcı sonsuz kudretiyle buna müsaade etmez. Kendi hadsiz güzel özelliklerini zıddına çevirmez. Bu âlem bunun şahididir.

İçimizdeki adalet özlemi, rahmet beklentisi, anlam arama çabası, kusursuz güzelliğe duyulan aşk, daimi sevinç içinde ebedî yaşama arzusu bunun şahidi.

İçinde, kâinatı çınlatacak derecede haykıran ebediyet arzusuna kulak ver. O seni Rabbin ile tanıştıracak. Ona kulak ver, o seni arzuna ulaştıracak.

Zira O’nu bulan her şeyi bulur. O’nun her şeyin sahibi olduğunu bilene, her şey vardır, var olacaktır.

  22.02.2012

© 2021 karakalem.net, Abdurreşid Şahin



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut