Bayan haklı, hanımefendi!

Mehmed Boyacıoğlu

KURBAN BAYRAMI vesilesiyle sıla-i rahim için gittiğim köyümdeydim. O arada birkaç gün “haber”le veya TV ile bağlantım pek az oldu. Bu yarı inziva, malum şahsın ölüm günü ertesi yaşadığım yerdeki evime dönünceye kadar sürdü. Yazıma konu haberi o gün “bizden” bir TV kanalında gördüm. Sonra da yazılı basının internet sayfalarından haberi doğruladım.

N.N.E adlı (evvel yoğ idi akronimlerle mağdur tasvir etmek, bu âdet yeni çıktı!) bir üniversiteli hanımefendi malum adamı anma töreni için gittiği alanda “Atatürkçü olduğunu iddia eden” bir bayanın tacizine uğramış. Bayana göre kızcağız başında karşı devrimin sembolü olan bir nesneyi taşıyormuş. Törende yeri olmamalı imiş. Genç hanımefendiyi bir Kıbrıs gazisi teselli etmiş. Bayanın yaptığı “dışlayıcılık” imiş. Aslında Gazi Mustafa Kemal’i dinsiz göstermek yanlışmış. O herkesin atası imiş.

Hadiseye birkaç yönden bakılabilir:

En önemlisi ve bende en çok hayal kırıklığına yol açanı bunun, ehl-i dinde gözlemlenen bir “ehlileştirilme” vetiresinin göstergesi oluşudur. Elbette ferdi bir hadiseden genel yargılara varmak yanlış olacaktır, ama başka vesilelerle gördüğümüz örnekler de bunu destekliyorsa, o zaman oturup bir nefis muhasebesi yapmamızın vaktidir.

Bundan otuz yıl kadar önce bir tesettürlü, bir dindardan beklenen kıyafetiyle, haliyle, duruşuyla, tavrıyla, kullandığı dil ve üslupla ehl-i dünyadan farklı olması idi. Kur’ânî terminolojiden uzak olan heriflerin kurdukları kurumların uydurdukları kelimeler ile konuşmaması idi. Şimdi gelinen noktada bu hassasiyetler törpülenmiştir. Bir benzeşmeye, kimliksiz bir tektipleşmeye doğru gidilmektedir.

Bir başka cihet: yetmiş bu kadar yıl önce ölüp gitmiş, ünlü birinin yaptıkları ile sözleri ile ortada olan birinin şöyle ya da böyle “gösterilmesi” çabaları boştur. Özelde tesettür konusunda yaptıkları meydandadır: gerçi kendi devrinde kadın kıyafetini düzenleyen bir kanun çıkartılmamıştır. Ancak, gerek Erzurum yıllarında yanında bulunan Mazhar Müfit Beyin hatıra defterine yazdırdıkları, gerekse çeşitli vesilelerle tertip edilen balolarda gösterdiği tavır herkesin malumudur. Kendi emir ve direktifleri ile Meclise gönderdiği kadın milletvekillerinin arasında acaba tesettüre riayet eden var mıdır? O bu hususta ani bir yasaklama yolunu seçmemiş, tedrici bir değişimi benimsemiş ve uygulamıştır.

Şimdi ben onu din karşıtı göstermişsem eğer, dediklerimin tersini gösterecek herhangi bir bilgi ve belge varsa gösterilsin ben bu ”yanlış” göstermemden dönmeye hazırım.

Kaldı ki, onu dindar “gösterme” çabaları ancak, kendi görüşlerini restore için yapılan üçüncü darbeden sonra ortaya atılmıştır. Daha önce böyle bir gayrete hemen hiç girişilmemiştir.

Malum Osmanlı paşasını dindar görme, İslâm’ın dışavurumlarına muarız değilmiş gibi görme ve gösterme çabalarında bir hakikat danesi bulunduğunu varsaysak bile, 12 Eylül generallerinin ilk yaptıkları işlerden birinin kurdurdukları YÖK marifeti ile üniversitelerde tesettürü yasaklayan kararnameyi çıkartmalarına ne anlam vereceğiz?

O yüzden, bacım, senin İslâm’ın şeâirlerinden biri olan tesettürle küçük düşürülmene – asıl küçük düşen, o tacizi vatandaşına ve hemcinsine layık gören kokonadır- üzülmüş olsam da, bayanın dediklerinin yaban atılacak şeyler olmadığını söylemek de boynumuza borçtur. Görevin olmadığı halde, hiçbir mecburiyetin bulunmuyorken, evlad u iyal endişen olmadığı halde, ne Türkçünün, ne Avrupacının, ne dindarın meslekleri icabı savunamadıkları bid’atli, günahlı bir törende yer almaman gerekiyordu.

Kısacası, ölmüş gitmiş bir adamı yaptıkları ortada iken, tevillerle müspet göstermeye çalışmakla, bu sayede birilerinin yanında mevki kapmaya çalışmakla kazanacağımız bir şey yoktur. Son çeyrek asırdır yaşadıklarımız bunun ispatıdır.

Bizim yüreklice, bütün cesaretimizle, ‘biz sizin dünyanıza karışmıyoruz, siz de bizim ahiretimize karışmayın!’ tavrını söz ve fiillerimizle sergilememiz yeterlidir. Takiyyeci tavırlardan pek bir hayır çıkmamıştır ve çıkmaz.

  13.11.2011

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut