Velev ki gerçek olsa?

Mehmed Boyacıoğlu

GELECEK SEÇİMLERDEN şimdiden ümidini kesen müzmin muhalefet partisinin bir mensubunun, Meclis Adalet Komisyonundaki sözleri üzerine çıkan tartışma epey bir süre gündemde kalacağa benziyor.

CHP Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Meclis Adalet Komisyonu’nda, yüksek yargıyla ilgili yasa tasarısı hakkındaki, "Bunu böyle getirdiğiniz takdirde halka sokak sokak, mahalle mahalle direnme hakkı doğar" sözleri üzerine başlayan 'faşizm ve eşkıyalık' tartışması büyüdü.

Anlaşılıyor ki, birileri müspet fikirle, müspet hareketle, yeni alternatiflerle rakibini alt edemeyeceğini anlayınca, kaba kuvvetten medet umuyor.

Dayanmaya çalıştıkları da Birinci Reisin 5 Şubat 1933 günü Bursa’da söylendiği öne sürülen nutuktaki ifadeler. İddiaya göre, ezanın asli haliyle okunmasını müteakip İzmir ziyaretini yarıda kesen malum şahıs Bursa’ya geliyor ve malum nutku irat ediyor.

Nutkun gerçek olduğunu varsayarak devam edelim; demeye çalıştığı özetle şu: Türk genci devrimleri benimsemiştir… Bunları güçsüz düşürecek en küçük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını (malum Osmanlı paşası, kabrinden çıkıp gelse şu sözleri anlar mı, o da ayrı hikâye…) koruyacaktır… Doğruluğuna inandığı fikirleri yüzünden mahkemede yargılanırken de hiçbir makam ve mevkiden iltimas istemeyecek, haklılığını kendi savunacaktır.

Bazı refiklerimizdeki yazar arkadaşlarımız bu nutkun gerçek olmadığı savı üzerinden yazıp çizidiler, iyi de ettiler. Ama işin bir yönünü eksik bıraktılar.

Bu fakir de, velev ki nutuk gerçek olsa (“velev” sözcüğünü anlamayacak Türkçe ve mantık özürlü geri dursun; boşuna işkillenmesin) diyeceğim.

Velev ki gerçek olsa…

Öncelikle, her coğrafyada tarihi şahsiyetlerden birinin söz ve eylemlerini beğenen birileri çıkar. Siyasetçilerin fikirlerini beğenen çıkar, askeri şahısların eylemlerinden hoşlanan çıkar, bir halk kahramanının yaptıklarını göklere çıkaran bulunur. Bir kanaat önderinin fikirlerine hayranlık duyanlar da mevcut olabilir.

Ama bu sevgi ve hayranlık, seveni; sevilen şahsiyetlerin fikir ve aksiyonlarını başkalarına taşla sopayla kabul ettirme hakkı verir mi?

Diyelim ki, birileri ülkedeki, özellikle kamudaki müthiş israf ve lüksü bahane ederek Patrona Halil’i örnek alıp taşla sopayla “çağdaş uygarlığın” bütün eserlerini yağmalasa haklı olur mu?

Varsayalım ki, Şeyh Bedreddin’e hayranlık duyanlar olsa, onların, Şeyhin komüner fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirme ve uygulatma girişimleri mazur mu görülecektir?

Almanya’da Hitler’e hayranlık duyan dazlakların, yabancı düşmanlığı yapmaları, özellikle Yahudilere fiili saldırıda bulunmaları hoş karşılanıyor mu?

Hadiseye bir de şu açıdan bakalım:

Söylendiği iddia edilen bu nutuktaki ifadeler, o devrin icraatları ile bir çelişkiyi mi ifade etmektedir yoksa yapılanlar bu sözlere uygun mudur?

Örneklerle anlatırsak, Meclisteki ikinci grubu tasfiye ederek Lausannne Barış Anlaşmasını adeta dikensiz gül bahçesinde imzalatan ve bilahare “Cumhuriyet”i ilan eden kadro bu sözlerle çelişkili bir eylem mi yapmıştır?

Takrîr-i Sükûn Kanununu çıkartan, rejim muhaliflerini, üyelerinin çoğu hukukçu olmayan İstiklâl Mahkemeleri ile ezen bir kadro, bu nutuktaki sözlere aykırı bir fiilde mi bulunmuştur?

Muvazaalı kalacakları ümidiyle partiler kurdurup, milletin onlara teveccühünden sonra bu müesseseleri birer bahane ile kapattıranlar, bu nutkun aksine bir tasarrufta mı bulunmuşlardır?

Kısacası, sarf edildiği iddia edilen bu sözler yirmi yedi yıllık bir “demokratik gül bahçesi”nin (!) yegâne dikenleri midir?

Ve yapılan baskıcı icraatların ve malum nutuktaki bunları teyit eden sözlerin seksen küsur yıldan sonra, günümüzün hürriyetleri ve göreceli hakikatleri göklere çıkaran zihniyet yapısı içindeki ağırlığı nedir? Des-potizm âlem çarşısında hâlâ mergup bir meta mıdır?

Öyleyse, İngilizlerin dediği gibi desek haksız mı sayılırız? “So, what?”

Böyle bir nutuk söylenmişse ne olmuş yani, bunun bizi bağlayan bir yönü var mı?

  02.02.2011

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut