Bedir’den Barla’ya

AY IŞIĞI ile başlıyor, çınar yaprağının düşüşüyle sürüyor, çınara kavuşmakla sonlanıyor “Hür Adam”

Ay gibi geniş bir gönül, yaprak kadar nahif bir yürek, çınar kadar azametli bir heybet ve asalet. Celalden cemale süzülüş, cemalden celale yükseliş. Defterinde ölüm korkusu yok, telaş yok, tereddüt yok, yorulmak, usanmak yok. Tek şey var; her daim ubudiyet, her daim tefekkür, her daim dua…

Gönüllü olarak cephede savaşırkenki sahne öyle muhteşem ki; ne göz dayanıyor, ne gönül. Geniş alanda atın dörtnala koşusu, başında sarığı, savrulan beyaz boyunluğu, coşkun ve celalli bakışı; hürriyete koşuş, ölüme meydan okuma, imanın küfre şahlanışı… Sanki Bedir’den bir sahne. Sanki sahabe adamın küfrün kalbine mızrağı sokuşu, şirkin kellesini uçuruşu.

Barla başka bir Bedir değil mi? görünüşte ordular yok, zahirde silahlar yok; Kur’an’ın elmas kılıcını savuran Bediüzzaman ve birkaç talebesi var. Rumeli’den göçen Muhacir Hafız Ahmet muhacirleri temsil etmiyor mu, ya zorla yurdun çıkarılan adam kimi hatırlatıyor?

Öyle bir kalem kılıcı sallıyorlar, öyle bir mızrak atıyorlar ki ta Avrupa uzanıyor, küfri fikirlerin kellesini uçuruyor, inkârcı zihniyeti biçip atıyor. Bedir’de ehli iman kaç kişi idi, Kureyş’de kaç? Barla’da kaç ordu kuvvetinde güç vardı ki gizli düşman kuvvetlerinin oyunlarını boşa çıkarıyor, planlarını akim bırakıyor, acizlikle diz çöktürüyordu?

Muhteşem çınar ağacında yaptığı hazin ve azim dua; ne hüzün verici, ne âmin dedirtici, ne derin bir ubudiyet.

Sinema ile bir nevi geçmişe gittiğimiz gibi hayal sineması ile biraz daha geriye gitsek; Bedir savaşında üzerinde ridası düşecek kadar kollarına semaya kaldırarak tam bir ubudiyetle dua eden Peygamber-i Zişan Efendimizi (a.s.m.) seyretsek; iki kareyi yan yana getirip, güneşi ve ayı bütün olarak baksak… Ne güzel bir hakikat manzarası, ne muhteşem bir buluşma, ne büyük bir vuslat... Gönül güler, akıl akleder, latifeler bayram eder.

Mazinin derin derelerinde istikbalin yüksek dağlarına yollar açmadıkça, aklı gönlün elinden, gönlü aklın elinde tutup o yolda yürümedikçe ne hakikat anlaşılır, ne de hürriyet.

Rüya sineması ile hakikate menfezler açıp, çınardan ay ışığına, aydan güneşe yolculuk yapmak pekâlâ mümkün.

“Hür Adam” filminin eksiklikleri vardır, tartışılabilinir. Yüksek bir oranda güzelse güzeldir. Güzel adam, bedii adam, filmi de güzelleştirmiş.

Üç devir görmüş bir adamı üç saatte anlatmak mümkün mü; hayır. Film için üç saat uzun mu; evet.

Seyrettiğimde, sinema dilini çözmeye başladığımızı, öğrenecek çok şey olduğunu gördüm. Geç kalınmış sektörde çok çalışmamız gerektiğini de düşündüm.

Emeği geçen herkese binler teşekkür, binler barekallah.

  24.01.2011

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut