Gece karanlığı ile güzeldir

ÖZETTEKİ KUVVET ayrıntılarda yoktur: Bir meseleyi, kapsayıcı bir kavramla ifade edebilme şansım varsa ayrıntılara inmekten sıkılıyorum. Sanırım birçoğumuz da böyleyiz.

Kirlilik kavramı da öyledir. Bir cismin varlığın asli rengini bozan her arıza, her özellik kirliliktir. Bunu bildikten sonra, durgun su kirliliği, akarsu kirliliği; kırsal kirlilik, kentsel kirlilik diyerek ayrıntılara inmek ruha sıkıntı veriyor.

Işık kirliliği kavramı böyleydi benim için.

Ancak bazen o “odun yığınları” içinde işimize yarayacak güzel özler, imanımızı, yakinimizi, gerçek bilgimizi artıracak unsurlar bulunabiliyor.

İşte bir hafta kadar önce “ışık kirliliği” başlığı altında okuduğum makale de bunlardan biri oldu.

İsterseniz makaleyi özetleyeyim:

Thomas Edison’un ışığı armut biçimli bir ampule yerleştirmesi ile insanlık gecenin karanlığından ikinci kez kurtuldu.

Arık yüz küsur yıldır elektrik ışığı gecelerimizi gündüze çeviriyor.

Yalnızca Birleşik Krallıkta 7,5 milyondan fazla sokak lambası var. Dünyanın başka yerleri de bu yönelişin dışında değil. Gece ışıkları kazaları azaltıyor, suçlara meydan okuyor ve insanların karanlık korkularını gideriyor, ancak bunun pahalı bir fiyatı var. O da, âlimlerin “ışık kirliliği sorunu” dedikleri meselenin giderek artışıdır. Bunun sonucu olarak biz turuncu renkli bir sema görüyoruz. Bu da sokak ışıklarının, havanın taşıdığı kirleticilerinin gökyüzünde dağıldığını göstermesinden dolayı böyle oluyor.

Yeryüzünde birçok insan, gece karanlık bir sükûn istediklerinde göz alıcı bir ışık onları rahatsız ediyor. Hayvanlar açısından durum daha vahimdir. Onların birçoğu artan gece ışıklarına uyum sağlamakta güçlük çekerler. Bir deniz kaplumbağası türünün üyeleri aşırı ışıktan dolayı Florida sahillerinde yumurtladıkları yuvalarından göçmüşlerdir. Birçok gece hayvanı gece yiyecek aramayı bırakmıştır. Kanada’da göçmen kuşlar, göçleri sırasında kendilerine rehberlik eden yıldızları gece ışıklarından dolayı göremediklerinden dolayı, göç yönlerini tayin edememişlerdir. Alaska’da kutup ayıları yapay ışığa tepki olarak elektrik direklerini bir bir devirmişlerdir. Britanya’da çevre koruma yetkilileri bir nükleer elektrik santralinin ışıklarını azaltmasını, zira santralden itibaren dört mil yarıçapındaki bir dairede kuşların yuva yapamadıklarını söylemişlerdir. İngiltere’de şafak vakti öten bir kuş türü artık geceleyin de ötmektedir, çünkü fecrin aydınlığı ile geceyi ayırt edememektedir.

Aynı derecede önemli diğer bir gerçek ışık kirliliğinin kâinatın daha geniş bir kesimini görmemizi engelliyor oluşudur. Artık şehirlerde oturanlar ne saman yolunu görebiliyorlar ne de semavi burçları.

Başta sokak lambaları olmak üzere diğer aydınlatmalar karanlığı kovmuş, ama yıldızlardan milyonlarca yıldan beri gelmekte olan ışıkları da görünmez hale getirmiştir. Işıklandırmanın giderek artması ile birlikte bazı gök cisimlerini görmek zorlaştı. Daha 1911 yılında bile Halley Kuyrukluyıldızının iyi görülemediğinden yakınan kimseler vardı.

Işık kirliliğinin artmasından ötürü Londra’daki Greenwich Kraliyet Gözlemevi 1950li yıllarda kırsal bölge Sussex’e, oranın da aşırı gece aydınlatmasından dolayı 1980li yıllarda Kanarya Adalarına taşındı.

Bütün bunlardan dolayı gece ışıklandırmalarının azaltılmasını isteyen astronomi bilginleri vardır.

Uluslar Arası Karanlık Sema Derneği İngiltere Hükümetinden ışık kirliliğinin, kirleticiler listesine alınmasını ve komşularını göz alıcı ev ışıklandırmaları ile rahatsız edenlerin cezalandırılmasını öngören bir kanun çıkarmasını isteyen bir kampanya başlatmıştır.

Bu kampanyayı yürütenler, önümüzdeki on yıl içinde, büyük şehirlerin olmasa bile banliyölerin sakinlerinin samanyolunu görebilecekleri ümidini besliyorlar.

Dediklerine bakılırsa, tuhaf olan şey, Kalahari Çölündeki okuma yazma bilmeyen kabile mensuplarının, kâinat ve gök cisimleri hakkında bu cisimlerden söz eden kitapları okuyanlardan daha fazla bilgiye sahip olmalarıdır. (*1)

Makale özetle böyle.

Fotoğrafçılıkla az buçuk ilgilenenler bilir ki, bir cismin görülebilmesi arka fonunun birazcık karanlık olmasına bağlıdır. Mesela bir insan portresini güzel çekmek istiyorsanız, arka planın günlük güneşlik olmaması lazımdır. Yoksa o ışığa boğdurulmuş bir portre olup çıkar.

Bu kuralı tersinden alırsak, gökyüzünde her gece arz ı endam eden muhteşem resmigeçidi, iç içe gecen galaksileri, sistemleri, burçları görmek; hem gözle hem basiretle görmek, celâl ve kudret ve hikmet tasarrufları karşısında hayretten hayrete geçmek, Subhânellah, Allahu ekber demek gecenin sessizliğine, ışıksızlığına, örtü kılınışına riayete bağlıdır.

İnsana günlük hayatın uğraşları içinde bir dinlenme vesilesi olarak uykuyu veren Allah, insanın beşiği olan yeryüzünü de gece adını verdiğimiz bir libas ile kapatmıştır. Geceden beklenen gündüz gibi aydınlık olması değildir.

Yeryüzü, gündüz yerine göre kırk beş elli dereceyi bulan sıcaklıktan sonra güneşin dürülmesiyle sükûna erdirilir. Gece boyu serinleyen zemin, güneş doğarken en soğuk zamanı yakalar. Bu sayede, soğuk yerlerle sıcak yöreler arasında nesimler; deniz ile kara arasında meltemler husule getirilir ve insanların ferahlatan rüzgârlar vücuda getirilir. Bu muhteşem bir ritimdir. Ve bu ritim, bir kalkış ve hareketi bir de sükûneti ve uykuyu gerektirir.

Özünde güzel olan, ancak aşırıya kaçıldığı için bu ritmi bozan elektrik aydınlatması, ışığı yalnızca maddi sahada arayan Aydınlanmadan sonra gerçekleşti. Aydınlanmanın yolunu izleyenler, insanın tüm kuvvelerini aydınlatacak yol ve yordamlar bilmediklerinden suçların gecenin aydınlanması ile azalacağını sanıyorlar. Sürekli ilerlemeyi esas aldıklarından, bunun insanın fıtratıyla uyum içinde olup olmadığını, gecenin karanlığı ile hayatın ritmini durdurmanın, hiç değilse yavaşlatmanın gereğini umursamıyorlar. Hayatın geceleyin de aynı hızda devam etmesinde beis görmüyorlar. Onlara göre gece ışıklandırmaları suçları azaltıyor. Oysa suçları azaltacak asıl şey fikir nuru ile kalb ziyasının mezc edilmesini sağlama gayretleridir.(*2)

Burada insanla kâinat arasında güzel bir benzerlik var: nasıl ki fikir nuru ile kalp ziyasının mezc olması insanda kemalat sebebi ise meskeni olan dünyada da, gecenin nurlu siyah örtüsü olmalı ki, gündüz saklanan gökkandilleri geceleyin bütün haşmetiyle görülebilsin. İnsan bu kâinatta ne kadar aciz bir yaratık olduğunu düşünsün. Kendini muhasebeye çeksin. Bu muazzam küreleri yaratan onları boşu boşuna var etmemiştir desin. Benim bu dünyada bir vazifem de olmalıdır diyebilsin…

Ne pahasına olursa olsun ilerleme; gece – gündüz demeden ilerleme, gecenin durdurmasına aldırmadan ilerleme kulağa şimdilik hoş geliyor, ama enerji sorunu başta olmak üzere bir dizi problemi de beraberinde getirir. Fosil yakıtların dünyaya neler ettiği görüldü. Ümit bağlanan nükleer enerjinin atıklarının depolanabilmesi büyük sıkıntıdır. Nükleer atıkları her ülke kabul etmiyor. Kara Afrika’nın fakir insanlarının toprakları şimdilik “müsait”. Yarın, onlar da tehlikenin farkına varırlarsa o zaman ilerleme mitinin ciddi sarsılması mukadder demektir. O zaman dünya, üstündekileri adeta silkeleyip atar gibi, fıtratının zıddına sürekli kalkınmaya müsait bir yer olmadığını hal dili ile haykıracaktır. Tıpkı ebedi kalınacak bir yer olmadığını sürekli haykırdığı gibi…

Son tahlilde, gece sükûn, durgunluk, kendini muhasebeye alma kavramlarını içine alan bil “elbise”dir. Aydınlığın ve buna bağlı olarak çeşitli uğraşların, gündüzün olduğu gibi aynen devam ettirilmesi gereken bir zaman dilimi değildir.

Kısacası, gece karanlığı ile güzeldir.


  1. Emrullah İşler, Musa Yıldız, Arapça Modern Metinler ve Çözümlemesi (İstanbul: Elif Yayınları 2008) s. 316 – 20.

  2. Metnin tamamı şöyle: ‘Nur-u fikir, ziya-yı kalb ile ışıklanıp mezcolmazsa, zulmettir, zulüm fışkırır. Gözün muzlim nehar-ı ebyazı, muzii leyle-i süveyda ile mezcolmazsa basarsız olduğu gibi, fikret-i Beyza da süveyda-i kalb bulunmazsa, basiretsizdir. Haşiye: Gözün gündüze benzeyen beyazı, geceye benzeyen siyahlığıyla beraber olmazsa; göz, göz olmaz.’ Said Nursi, “Hakikat Çekirdekleri, no 29” Mektubat (İstanbul: Yeni Asya Neşriyat, 2008) s. 455.

  17.09.2010

© 2021 karakalem.net, Muhammed Şeviker



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut