Şeytanın insanla imtihanı

Ali Dedeoğlu

YARATILDIKLARINDA BİRBİRLERİNİN imtihanı olacaklarını bilmeyen iki kul içerisinde, önce şeytanın yaratıldığını Kur’ân-ı Kerîm’den öğreniyoruz.

Yine ateşten yaratılmanın gururuyla, zamanın bile olmadığı devirlerde ilk kez kendi hammaddesinin üstünlüğünden de bahseden talihsizin de o olduğu, yüce beyanlar arasında belki de düşmanımızı iyice tanımamız adına bize bildirilmiş.

Oysa o imtihan gününe kadar Allah’tan başka ne üstün olan, ne de üstünlük iddiasıyla caka satmayı aklından bile geçiren yoktu.

Galiba bu durum karşısında bize, Yaradan’a ilk isyana tevessül eden şeytanın bu gururu karşısında diğer yaratılanların da adeta titreyerek bir kez daha Allah’ın merhametine sığındığını tahmin etmek düşse gerek.

Çünkü isyan edenin, kime isyan ettiğinin farkına varmadan haddini aşması o güne kadar ne görülmüş ne de duyulmuş bir şey.

Kuranı Kerim’de ‘Allah haddi aşanları sevmez’ ilahi buyruğunu bu zaviyeden düşündüğümde inanın ruhumun daraldığını ve korkudan yüreğimin sıkıştığını hissediyorum.

Âdem’e secde emri şeytana ulaştığında o, kendine göre ateşten yaratılmasını üstünlük saymış ve bunun verdiği gururla varlığını borçlu olduğu Allah’a isyana yeltenmiş.

Kini yüzünden tövbe edip, affın güvenli limanına sığınarak bağışlanmayı dilemek yerine üstünlüğüne inandığı yaradılış mayasını vesile ederek, Allah’tan yine O’nun takdir buyuracağı zamana kadar mühlet istemesi kanımca Âdem’le imtihan olmanın sanıldığının aksine şeytan adına kolay bir imtihanın olmadığının bir göstergesi.

Gördüğü kadar boşluklarla doluydu Âdem ve kaybettiği ilk raundun intikamını mutlaka almak üzere, Allah’a şöyle seslendi yaratılmışların en talihsizi şeytan: ‘Onlardan çok azını şükredenlerden bulacaksın’.

Bu bile şeytanın gururu yüzünden kaybının mukayesesini yapamayacak kadar büyük bir akıl tutulması yaşadığını gösteren deliller arasında sayılabilir

Aslında susmak gibi konuşmanın da bir sınırı olduğu ehlinin malumu.

Sınırı aşan şeytanın bulunduğu makamdan hem aşağılanmış hem de lanetlenmiş olarak kovulması onun adına acınılacak bir durum.

Allah kimseyi kendisine düşman etmesin.

Âmin.

Her şeyini kaybeden şeytan kıyamete kadar aldığı ruhsatla düşmanı olduğu Âdem ve neslinden intikamını almanın yollarını arayarak, kaybının üstüne yeni kayıplar ekleyerek geçirecek ömrünü.

Peki, biz âdemoğulları neler yapacak?

Şeytanın kaybettiği yerde bizler içinde imtihanlarla dolu sırlı bir yolculuk başladı.

Şeytana ve avenelerine kıyamete kadar mühlet verilmişti, oysa her birimize verilen ayrı ayrı sınırlı bir süre.

Kaybetmek ve kazanmak adına doğru kullanılması gereken ve hadisin ifadesiyle göz açıp kapanıncaya kadar geçecek kadar kısa bir süre.

Şimdi insanla imtihan olan şeytanın kaybettiği bu imtihanda şeytanla imtihan olan insan ne yapacak?

Bizler için bir ömür boyunca cevabını aramamız gereken bir soru.

Gözlerimizin açlığının her geçen gün daha da arttığı ahir zamanda bu sorunun cevabını bulmanın zorluğu da ortada.

Enaniyet asrına gözlerini açan bizlerin enelerini İslâm’ın va’z ettiği düsturların oluşturduğu havuzda eriterek Allah’a ulaşma en büyük hedefimiz olmalı.

Fakat şeytana verilen mühletin yanında bize bahşedilen hayatın kısalığını idrak edemeyecek kadar bohem yaşamayı insanlığın şanından saymayı da maharet addediyoruz.

Sanki imtihan olunan biz değil de, bizimle imtihan olan şeytanmış gibi rahatız.

İslâm irfanının sadece canlılara değil, taşa toprağa da hürmet etmeyi emrettiğini hatırımızda tutmadığımızdan olsa gerek, hayat algımız güçlü olanın haklı olduğu konusunda tereddütsüz. Oysa İslâm irfanının bize öğrettiği nezahet ve zarafetin ne denli uzağına düştüğümüzü fark etmiyoruz bile.

Aldığımız her nefesle bize bahşedilen zaman avuçlarımızdan kayıyor.

Şeytanın imtihanı kaybettiği bir yerde biz de onun gibi kaybedilenlerden olabiliriz.

İnandığımız değerle hayatımızı donattığımız ölçüde şeytanın örümcek ağları kadar zayıf tuzaklarına yakalanmadan ahiret yurduna kavuşabiliriz.

Birbiriyle imtihan olanlardan birincisinin kaybettiği ilahi beyanla sabitken diğerinin kaderiyse imtihan dünyası denilen zeminde göstereceği performansa göre şekillenecek.

Ya davamız adına işi kılıfına uyduracak ya da hakkın hatırını âli tutacağız.

Ya İslam’a hizmet ederken onun koyduğu ölçülerle hayatımızı tanzim edeceğiz ya da ait olduğumuz gurubun güçlenmesi için yollarda kaybolacağız.

Ya bizim yanlışlarımızda bizleri uyaran vefalı hayırhahların sözlerine kulak asacağız ya da biz her şeyin en doğrusunu biliriz diyerek kayıplarımızı arttıracağız.

Ya helallerin ördüğü ve Efendimizin söylediği gibi şüpheli şeylerden bile kaçınacak ya da İslam’ın şerefini kurtarma adına her yol gösterenin peşine takılıp, kendine yazık edenlerden olacağız.

Çevremde o kadar çok iyiniyetle yola çıkıp da, İslam’a hizmet ediyorum diye en basit meselelerde bile (belki de tedbir denen maske yüzünden) hakikati ıskalayarak yaşayan insanlara şahit oluyorum ki…

Zaman hızla akıyor.

İmtihanı kaybedenle imtihan olunan yan yana.

Ya kazanacağız ya kaybedeceğiz.

Gelin bugün bir daha kalkmamak üzere yatmadan önce kazanmak adına neler yapacağımızı listeleyelim.

İnsanla imtihan olan şeytan kaybetti.Ya biz ne yapacağız?

  17.09.2010

© 2021 karakalem.net, Ali Dedeoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut