Isparta’dan Gazze gönüllere

BURSA AY ışığı ile sabaha merhaba derken, belki de Gazze’de güneş doğmuştu, bizse gül diyarına, nur diyarına yolculuğa çıkmıştık. Yol boyunca sabahın dirilişine yağmur eşliğinde şahitlik etmek, doyumsuz tefekkür zevki veriyordu. Gün doğarken iman tefekkürle tazeleniyor, zikirle ziyadeleşiyordu.

Rabbani mektupları harfi okumak doğumdur, diriliştir, tazelenmektir. Çam yapraklarında tutunan yağmur huzmeleri, kayan bulutlar, renk renk bakan çiçekler, aşk diye öten bülbül, maşuk gül nasıl bir mektupsa Gazze de okunmak için gönderilmiş bir mektuptur. Cemal ve Celal mektupları birlikte okuma dengesini bize öğreten Kur’ani tefsir Nur Risale’leri ve onun müellifi bizi her şeyden, her bir şeyden hikmet dersler çıkarmamızı öğretiyor.

Kâinat koskocaman bir kitap; tefekkür zevkine bir vardın mı, zikir coşkusuna bir kapıldın mı hikmet aşkı sarıverir benliğine, dünya avuçlarının içinde döner, ayaklarının altında gezinir. Dünya yolcu, kâinat yolcu, aziz misafir insan da yolcu ve biz de yolcuyuz; Bursa’dan Isparta’ya…

Ulu çınar, ulu çınarla yan yana Ulu Cami, fıskiyelerden fışkıran sus sesi, tatlı ve serin esen rüzgâr, güller ve de güller; renk renk, rahiya rahiya… Bulutların gölgesi altında, geniş meydanda gezinen nurani insanlar; sarılıyorlar, tebessüm ediyorlar, muhabbet konuşuyorlar, birbirlerine nuraniyet sirayet ve inikâs ettiriyorlar.

Barla’da koca çınarda tek başına duran adam, Ulu Camileri, meydanları dolduran binler, milyonlar adama dönüşmüş. Nasıl sevinilmez, nasıl sekine solunmaz, nasıl muhabbetli uhuvvetle bir daha bir daha sarılınmaz. Ne diyordu Üstad: “ Sizin vazifeniz hizmet değil, muhabbet, uhuvvet, tesanüttür. Cenab- Hak isterse fasık birine bu dine hizmet ettirir”

Evet Üstadım, rüzgâr şahit, bulut şahit, çınarlar şahit, su şahit, gül şahit, gök şahitti muhabbetimize. Hani demiştin ya talebelerine, sizin yazdığınız Risaleler sadaka hükmüne geçti, bu vatanı köminizmden korudu, 2. Dünya savaşına girmemizi engelledi. Dualarımız ve himmetinizle, burada Allah için, kâinatın nuru Peygamberimiz (a.s.m) için toplanmamız da sadaka hükmüne geçer de başta Gazze olmak üzere, Irak, Afganistan, Pakistan ve diğer bölgelerde yaşayan Müslüman kardeşlerimize maddi ve manevi fütuhat olarak yansır.

Biz manevi cihatla mükellefiz değil mi Üstadım. Isparta sokakları, Bursa sokakları, Kütahya sokakları, Hakkâri ve Edirne sokakları, Bağdat, Kabil de ve de diğer bütün şehirler de abluka altında değil mi, öyle bir abluka ki ebediyeti kasteden, sonsuz saadeti kazandıran imanı mahvetmek isteyen bir abluka ve işgal, en tehlikelisi de bu değil mi?

Gazze’leşmiş gönüller yardım bekliyor, destek bekliyor, himmet bekliyor, gayret bekliyor, çalışmak bekliyor, muhabbet bekliyor, uhuvvet bekliyor. Kaç gemi ile kaç Tayyare ile gidilmeli o gönül diyarına, akıl memleketine, ruh vatanına, ihtiyaç o kadar şiddetli ki; latifeleri aç, akıl gıdasız, kalp susuz.

Rahman’ın âlemlere Rahmet olarak gönderdiği Muhammedi Arabî (a.s.m) başta olmak üzere, bütün İslam büyükleri, Bediüzzaman Said Nursi, Nur Talebeleri ve bütün Müslümanlar için okutulan Isparta mevlidi, Gazze’leştirilmek istenen gönüllerden düşmana kuvvetli bir füze atışıydı, yok edici nükleer nur bombardımanıydı inşaallah.

Son bir selam sözü Üstadım; Barla’daki yediğimiz kirazın tadı neydi öyle? Nasıl bir tat, nasıl bir lezzet… Şifa niyetine… İnşaallah okuduğumuz her Risale de kiraz tadında lezzet ve şifa verir.

Barla’dan Bursa’ya dönüş; bedenler yorgun, yürekler dingin, latifeler diri. Yol boyunca Rahmet yağmurları eşlik ediyor bize, vardığımızda da öyle. Bahar bitti, yaz geliyor; Gazze’de ve Gazze gönüllerde gündüzde güneş, gecede ay aydınlatacak, yeryüzünün fethini gece ve gündüz göreceğiz inşaallah.

  14.06.2010

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut