BEKLİYORUM

Mona İslam

ERKEKLER BİR meseleye ilişkin tavır belirlerken ilkeleri dikkate alırlar. Kadınlar ise ilişkileri. Benim Mavi Marmara’ya reva görülen zulmü ve sonrasındaki kıyamı takip edişim de bir ilişki üzerinden oldu.

O gemide vaktiyle kendisine sığındığım el-emin bir dost vardı. Ailece de görüştüğüm bu dostla tanışmam birkaç yıl öncesine dayanıyor. Yıllar önce İHH ile ben de bir yolculuk yapmıştım. Bizim yolculuğumuz Bosna’ya idi. Srebrenitza katliyamının yıldönümünde, cenaze namazı ve anma etkinliklerine katılacaktık, bir program düzenlenecekti, eşim de bu programı düzenleyenlerden biriydi.

O günü hiç unutmuyorum. Yol boyunca Sırplardan gördüğümüz tepkileri, elleriyle yaptıkları boğaz kesme işaretini, kızımın elini sımsıkı tutuşumu, korktuğumu hatırlıyorum. Cenaze için katliyamdan yıllar sonra halen, yeni yeni bulunan kemikleri taşıyan turkuaz renkli tabutları, beyaz başörtleriyle vakur ama gözü yaşlı Boşnak kadınları, beraber cenaze namazı kıldığımız ve anlattıkları ile olan bitenin vehametini kalbimde duyduğum Emira Abla’yı (Albayrak). Bugün Emira Abla’da Mavi Marmara ile giden eşini bekliyor. Yine vakur, yine cesur. Allah tez kavuştursun.

O gün Srebrenitza’da Sırplar ‘domuz çevirme’ şenlikleriyle gösterilere başladıklarında, ortam gerilip tehlikeli bir hale geldiğinde, işi gereği orada kalmak durumunda olan eşim, beni ve kızımı Sarayevo’ya giden otobüste birine emanet etmişti. Ben kendi memleketimde bile şehirler arası yolculuğa yalnız çıkmamış biriydim, hele de yolların bu denli tehlikeli olduğu bir ülkede nispeten daha güvenli olan Sarayevo’ya eşim olmadan gitmek zorundaydım. Korkuyordum. Emanet edildiğim adamı, eşim tanısa da ben tanımıyordum. O adam Cihat Gökdemir’di.

Yol boyu bizimle kendi ailesi gibi ilgilendi, kızım korkuyordu teselli etti, bizi başkentte bir otele yerleştirdi, eşim geri dönene dek elimizi cebimize attırmadı. Yemek için cüzdanıma uzandığımda ‘emanet para ödemez’ dediğini hatırlıyorum. El Emin bu adamı o gün tanıdım. Bende bıraktığı derin emniyet hissini hiç unutmadım. Sonra İstanbul’da eşi ve çocuklarıyla tanıştık. Ailece görüşmeye başladık, hepsi çok candan, çok uluvv-ü himmet insanlardı. Eşi de İHH gönüllüsü olarak çalışıyordu. Cihat adı gibi bir mücahede adamıydı, dünyanın her neresinde bir insan hakkı ihlali bulunsa, savunma için gözünü karartıp gidiyordu, Hanife de kocasının emeklerine hem katkı yapıyor, hem amin diyordu. Ben onun gibi yapamazdım. Bu kadar cesur olamazdım.

Benim için bu kriz, Cihat Bey’in hayati tehlike krizi idi. İlk andan bu yana tüm haberleri onun adını duyma endişesi ile izledim, tüm duaları önce ona, sonra diğerlerine ettim. Her gün arayıp, eşine moral vermeye çalıştım, ama ne diyeceğimi bilemedim. Görünen oydu ki, Hanife benden daha metanetliydi. Onun duruşu bana ‘Hiç mücahede edenler ile oturanlar bir olur mu? Mücahede edenler, oturanların kat kat üstündedir’ ayetini hatırlatıyordu.

Tutuklamışlar, hiç haber alamadık. Bu arkadaşım, sadece avukat, sadece aktivist, sadece mücahit değildi, aynı zamanda da hâfızdı, her gördüğümde ayağa kalkasım gelirdi, o nazarımda yürüyen Kur’an’dı. Üstelik Kur’an sadece ezberinde değil, hayatındaydı da. Böyle bir adamı tutuklamışlardı.

Gelecek uçakta olduğunu umuyoruz, umuyoruz çünkü eşi hiç kendisiyle konuşamamış. Bir dakika telefon hakkını ona tanımamış olmalılar. Haksızlığı hak dava edenlerden hak istememiş olmalı o da. Cihat’ın izzetine de bu yakışır doğrusu. O tıpkı sure-i fetihte tarif edildiği gibi ‘Müminlere karşı merhametli, hakikati inkar edenlere karşı şiddetli’ bir adamdı. Ben de ona Sure-i Fethi okuyup durdum.

Bekliyorum, Hanife’nin gülen yüzünü görmeyi bekliyorum. Minik oğullarının, babalarının kucağına atladığını görmeyi bekliyorum. Eşim Taksim meydanında, ben evde bekliyorum. Sapasağlam, yarasız-beresiz gelmesini bekliyorum. Allah emanete sadık olanları emniyetten mahrum etmez, emniyette olduğundan hiç şüphe etmiyorum. Gelse de bu işin hukuki mücadelesinin peşini, arkadaşlarıyla beraber bırakmayacaktır biliyorum. Böyle insanları tanımama izin verdiği, böyle arkadaşlarım olduğu için Rabbime şükrediyorum.


Not: Şimdi eşinden haber aldım, uçaktalarmış, geliyorlarmış, Allah’a şükür.

  03.06.2010

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut