Koşmanız gerekmez, bir muhasebe yeterli

Mehmed Boyacıoğlu

KEMAL BEY,

Partinize başkan seçilmeden önceki konuşmanızı dinledim. Konuşmanızın içeriğine ilişkin çok şeyler, farklı arkadaşlarımızca; sanal ve gerçek refiklerimizce dile getirildiği için o ayrıntıya girmeyeceğim.

Bense konuşmanızda dikkatimi çeken bir noktaya değineceğim.

Buyurdunuz ki: ‘Bugün iktidar yürüyüşünü değil, koşusunu başlatıyoruz’. Kemal bey, insan bulunduğu yere niye koşarak gitsin ki? Yoksa Macellan’ın yaptığı gibi sürekli batıya giderek doğudan dönüp bulunduğunuz yere mi geleceksiniz? Gerçekten sulandırmıyorum konuyu, böyle bir zahmete gerek var mı?

Ya da benim gibi göbeklisiniz de, onu eritmek için, yakınlarda adet olduğu üzere, evinize, büronuza bir koşu bandı mı alacaksınız?

Siz zaten iktidar değil misiniz?

Yirmi yedi yıllık o malum saltanatınızı zaten biliyorsunuz.

Sonraki on yıllık dönemde sureta “iktidar” görünenler, bir ikisi dışında, yaptıkları hangi işi sizi hesaba katmadan yaptılar ki? Partinizin ikinci başkanı konuştuğunda çoğunca titremediler mi?

Desteğinizle gerçekleşen 27 Mayıs gece baskını “iktidar”ı kimden alıp kime vermek için yapıldı acep?

27 Mayıs ile gelen devlet vesayeti kurumları, kâğıt üzerindeki adıyla “anayasal kuruluşlar” kimin iktidarını pekiştirmek için yapıldı dersiniz?

Çizginizden çıkan, bir dostumuzun deyişi ile “belediye iktidarları”nı onar yılda bir kimler hizaya getirdi acaba?

Eleştirdiğiniz yolsuzluğu; iltiması, hortumculuğu, hayali ihracatı, vergi kaçakçılığını yapanlar hangi eğitim sisteminin ürünü acaba?

Adaşınız ve büyüğünüzün 1937 yılında tensip buyurduğu üzere eğitim, dış politikanın, ordunun, emniyetin, valilerin dizginleri kimin elinde oldu hep? Görünürdeki iktidarlara da ancak bayındırlık hizmetlerinin detaylarını konuşmak, onların finansmanı için ülke ülke dolaşıp kredi bulmak kalmadı mı?

Böyle olunca, yolsuzlukları yapanları, kendilerine bu bayındırlık hizmetlerini başarıyla yürütme dışında bir yetki verilmeyen iktidarlar mı yetiştirdi dersiniz?

Asıl derdim olan alanda biraz açayım konuyu: en Osmanlıcasından en arı Türkçe ile yazılanına kadar Sosyal Bilgiler dersi müfredat programları incelense ne görülür dersiniz? Bunlar, ya sizin yirmi yedi yıllık o ilk döneminizde ya da sizin zihniyetinizi iktidara taşıyan askeri bürokrasinin hâkim olduğu “ara dönemler”de hazırlanmıştır. Onların hemen hiçbirinde muhafazakârların, demokratların, dört eğilimcilerin, kendilerini dindar demokrat olarak tanımlayanların dahli yoktur.

Kendi dinlediğim bir örneği vereyim: bir ilköğretim dersinin müfredatını hazırlayan bir komisyonda görevli olduğum yıllardı. Komisyonun başkanı, program hazırlanırken bazı ifade ve kelimelerin müfredat yazmada kullanılan geçerli dil ve üsluba aykırı olduğu eleştirisi yapıldığında, dikkat edilsin, – herkesin programlardan sorumlu olarak bildiği- Talim ve Terbiye Kurulunun bir üyesinin, ‘hayır, bu böyle yazılacak, Milli Güvenlik Kurulu böyle istiyor’ dediğini biliyor musunuz?

Öyle ya, eski bir cumhurbaşkanının deyişi ile ‘iktidarlar siyasi örgütlenmedir, ama MGK anayasal bir kuruluştur’.

Böyle olunca, sizin bu seksen yedi yıllık cumhuriyet döneminde yapılanların hemen hepsinden az ya da çok sorumluğunuz yok mudur? Ve bu sorumluluk, ciddi bir öz-eleştiriyi hak etmez mi?

(Yirmi beş otuz sene önce kötü dedikleri düzenin, bugün kaymaklarını yiyen, tepeden tırnağa yolsuzluklara batan, böyle olunca da düzenin hiçbir temel sorununa eğilemeyenleri eleştirmek ve onlara sorumluluklarını hatırlatmak ayrı bir yazının konusu).

Sorumluluğunuz varsa eğer, değerlerini küçümsediğiniz; onlarla alay ettiğiniz, değerlerini, inançlarını dışa vurmalarına engel olduğunuz millete koskoca bir özür borcunuz vardır.

Bu borcu yerine getirdikten sonra, eğer “iktidar”a gelme şansınız olursa, ister Almanya’daki, isterse İskandinav ülkelerindeki muadillerinizden sosyal demokrasi dersleri alır ve – bize uyar mı uymaz mı bilinmez ama- uygulamaya çalışırsınız.

İç barışımız, gelecek nesillerce hayırla, dua ile anılmanız buna bağlıdır.

Size hakkın, hakikatin ve milletin hizmetinde başarılar dilerim.

Bir not:

Başsız İslam Âleminin Gazze’de başına gelenlere hüzünlenirken, hükümetin başının, Arjantin’e yapacağı ziyareti, anılan ülkenin bir ‘zulm-ü mütehaccir’ “taştan baş”ı açmak istemeyişi yüzünden iptal ettiğini öğrendim. Hangisine daha çok üzüleceğime şaştım. Allah başlara akıl ve izan versin. Menfur saldırıda vefat eden kardeşlerimize Allah şehadet mertebesi bahşetsin ve rahmet ve lutfuyla muamele buyursun.

  01.06.2010

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut