Yaşıyor olduğumuz gerçeklikle seni anlamak

SENİ ANLAMAK ve anlatmaktan ne kadar uzak olsak da sen şefkatin ve ünsiyetinle bize o kadar yakınsın. İdrak sınırlarımızın, fehim derecemizin, kavrama kabiliyetimizin çok üzerinde olmanla birlikte anlayışın, sevgin, ilgin, merhametin bütün sınırları kaldırıveriyor; bizden biri kılıveriyor seni…

Öyle olmasan bize nasıl örnek ve önder olabilirdin; hidayeti ve dalaleti, nuru ve narı nasıl ayırır da sırat-ı müstakime erişirdik.

Elest Meclisinde “Bela” cevabını vermeseydin yokluğa yuvarlanmaktan kurtulabilir miydik? Hamd zikrin olmasaydı o mecliste, kâinat mükevvenatıyla varlığa merhaba der miydi?

Atomun etrafında mevlevivari dönen her elektron, galaksilerin merkezi etrafında sa’y eden her yıldız; coşkuyu zikrinden ve nurundan almıyor mu?

Yine sen hasta oluyorsun bizim gibi, üşüyorsun, acıkıyorsun, söküklerini dikiyorsun, ailenle problem yaşıyorsun. Küçümseniyorsun kavmince, alaya alınıyor, hafife alınıyor, belki de ağlıyorsun gizlice… Bir kadını seviyorsun – Hz. Hatice- o kadın da sana âşık…

Zaman ötesine, mekân dışına çıkıyor ebediyetlerde geziyorsun; cenneti cehennemi görüyor, bizim gayben inandığımıza bizatihi müşahede ediyor, hakkal yakin görüyorsun. Rabbül Âlemin olan Cemil-i Zülcelâl vel ikramla perdesiz ve hicapsız görüşüyor, bütün isim ve sıfatlarını bütünüyle ayine oluyorsun…

Yine sen elinde kılıç ashabınla beraber savaşa gidiyor, yaralanıyorsun, dişin bile kırılıyor. İstişarede görüşün çoğunluğun karşısında kalınca çoğunluğa uyuyorsun.

Ya Taif, kim dayanabilir ki buna. Yine de “Bilmiyorlar deyip” bedduada bulunmuyorsun. Ufacık bir diken batınca dünyayı velveleye veren bizlere başka nasıl örnek olurdun? Küçük bir sözden öfkeye kapılan bizleri de dışarıda bırakmayışın; şefkatinin genişliği ve derinliğinden.

Evvel, Ahir, Zahir, Batın isimlerinin yansımasıyla kâinatın her zerresinde, zamanın her anında nurun var. Beşer olarak öldün; her insan gibi, her nefis gibi. Ölümsüzlük adresini bıraktın giderken.

Kâinatın kalbini okuyan Kelam- ı Ezeli sana indi, senin kalbine, senin hayatına… Ama sen ümmisin. Ümmiğinle bütün milletlere muallim oldun; ne güzellik erişmişse insaniyete senden yansıma, nurundan bir şule.

Seni sevmeyi aşk ifade edebilir mi? Aşk nedir ki seni sevmenin yanında? Seni anlamak, idrak duvarlarının ötesinde olsa da bu aklımız, bu kalbimiz, bu latifelerimizle anlayabildiğimiz kadarıyla anlıyor, sünnetine ittiba ediyoruz. Cüzi mi cüzi bir irade var elimizde, iktidarımız kısa; şefkatin ve nurun yetişmese yine karanlıklarda, yine yokluklarda yuvarlanıyor olacağız.

Bazen olur ki bilemediğimiz, ifadelendiremediğimiz bir sıkıntı doğar içimizde; senin nurundan uzaklaşmamızdan olsa gerek. Yine aynı sıkıntı birden kayboluverir; ümit güneşi doğar, bütün kâinatı avuçlarımızın içinde, kalbimizin kıyısında buluruz. Bütün kâinatı aydınlatan nurun aklımıza, kalbimize, duygularımıza da aydınlatmıştır…

Şefkatindir yetişen, re’fetindir ünsiyet veren. Kâinat emrindeyken Ashabına kalkıp su dağıtman; kâinat dolusu hamd getirmeli, zerrat adedince salât ve selam getirmeli böylesi Peygamber’e (a.s.m.) ümmet olduğumuzdan…

Semavat ve arz nurunla ayakta duruyor; bize de şefaat et ki imanımız da ayakta dursun, Ey Allah’ın elçisi, Ey Rahman’ın Habibi (a.s.m.)… Dünya kazuratlarından kurtulalım, hidayet rızkıyla rızıklanalım, af ve afiyete erişmekle şifa bulalım.

Yaşıyor olduğumuz gerçeklikle senin hakikatini anlamamız mümkün değil; bizi bu halimizle ümmetinden eyle; dünya ve ahiret sıkıntılarımızda himmetin, şefaatinle yanımızda ol; Ey “Ol” deyince her şey oluveren, Kadir i Küllü Şey ve Cemal-i Bakiye’ye en yakın olan… Kâinatın zerratı adedince ebede kadar Salatü Selam senin ve Ashabının üzerine olsun… Seni sevenlerin sana ettiği bütün Salatü Selamları aynıyla takdim ediyoruz… Ebeden daimen…

  15.03.2010

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut