Baba evi

KÂİNATIN ENVAINDA rüzgâr deveranından daha hızlı değişen ve akan zerlerin, hayata, hayattan da insan hanesine mesken tutmak için adeta yarışır; Zerrelerin evi beden, beden de bir eve ihtiyaç duyar; ilk insan, ilk peygamber ilkin bir ev inşa eder; Kâbe…

Kâinatın kalbi Kâbe; Kâbe kâinata nazır… Kalp ikisine birden bakıyor; ev, ev içinde ve birbirine geçmeli ve birbirine bakıyor…

İnsanı diğer yaratılmışlardan ayıran, halife-i arz kılınmasının bir nevi işareti; elbisesi ve evi olması. Mekke şehrindeki Kâbe evi bütün şehirlerdeki evlere nazır; bütün evler ona kıble eder; dua ve ubudiyette ona yönelir, ondan feyiz ve nur alır.

Kalp evimizin temizliğidir evlerimizin temizliği, onda öfke olmamasının yansımasıdır sükûnu, şirkten uzaklığıdır sade aydınlığı… Kalp evi O’nu ne kadar anıyorsa, evler de o denli Kâbe’ye yakındır; kilometrelerce uzak olsa da…

Peygamberlerin babası sayılan İbrahim’in (a.s.) oğlu İsmail ile (a.s.) Kâbe’yi yeniden inşa etmesi ve ona hac için çağırması – zaman ötesinden – ne denli önemlidir ev ve evlerde yaşam… Evsiz olmuyor; fiziki şartlardan korunmak kadar manevi bütünlüğü kazanmak toplanmak, cemaatleşmek için.

Kâinatın Efendisi (a.s.m.) Mekke’yi fethettikten sonra yaptığı, evi temizlemek oluyor; Kâbe’deki putları Hz. Ali ile birlikte bir bir deviriyorlar… Vücud şehrinin fethi göstergesidir kalpteki putların devrilmesi; O’na ulaşmaya engelleyen her şey ortadan kaldırılıyor; dünyaya daldıran güzel evler, binekler, evlatlar, lezzetler, hazlar, şehvetler…

Kalp Kâbe’sinin temizlenmesi Muhammedi (a.s.m.) nur ve Ehli Beyt himmeti olmadan olmaz; cennet evinin anahtarları onlar… Muhammedi (a.s.m.) Kevser; Ehli Beyt, kıyamete kadar akan bir nehir – Risale-i Nur, Müellifi ve şahsi manevisi onun ana damarlarından biri – tutku derecesinde tutunmakla evimizi ve iç evimizi temizleyebiliriz.

Evim, evim güzel evim… Bidalardan, şirk görüntüsü hallerden uzaklaşıp O’nun çokça zikredildiği, ilimle tefekkür edildiği, çokça istiğfar edildiği, çokça salâvat getirildiği evler olmadıkça şeytanın o evden uzaklaşması, nefse uyulmaması nasıl olacak?

Şeytanın giremediği, nefse uyulmadığı eve, melekler misafir olur; huzur olur, sükûn olur, eşler birbirine sevgili ve saygılı olur, çocuk edeple büyür o ortamda… Kâbe o eve bakar, o ev Kâbe’ye bakar…

Kalp evinden eve, evden Kâbe’ye, kâinata, nurani koridorlar açmak; Muhammed’in (a.s.m.) şefaati ve bıraktığı iki nurani ip – Kur’an ve Ehli Beyt – olmadıkça olmaz; böyle bir evin olması için ne yapmalı, ne yapmamalı? Hiçbir şey yapılamıyorsa oturup “ev” için ağlamalı…

“Ev”le meşgulüm bugünler; sizin de eviniz olsun; nefse uymadığınız, şeytanın uzak olduğu, ilim ve zikir meclisleriyle süslediğiniz, ibadet ve ubudiyetle bezediğiniz, şükür ve hamdle duvarlarını yükselttiğiniz, tevekkül ve tefekkürle sağlam zeminde oturttuğunuz, sevgi ve şefkatin eksik olmadığı ev…

Duam, duanız olsun; Kâbe kıblesinde kalplerimiz buluşturmak, Baba evi Cennette buluşmak umuduyla.

  04.01.2010

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut