Dünya demleniyor

SADIK YALSIZUÇANLAR’IN özgün örgü ve derinlikteki romanı “Dem” i, demleye demleye okurken Başbakan’ın sözleriyle yeniden ülke gündemine oturdu Bediüzzaman Said Nursi… Ne zaman inmişti ki demek daha doğru, Risaleler yazıldığı günden beri okuna geldi, okuna gidiyor; Fıtratın sahibi meyil verdikten sonra kim mani olabilir?

Fıtri bir okuyuş var “Dem” de; acılarını acılarıyla, kederlerini kederleriyle, arayışlarını arayışlarıyla karşılaştırıyor ve örtüştürüyor Sadık bey; öyle olduğundan olsa gerek sanki kalem yazmış o arkasından gitmiş, tıpkı Risalelerin yazıldığı gibi… Sıkılmıyorsunuz okurken, demlene demlene, yudum yudum okuyorsunuz satırları, sanki sadrınız yazmış…

Başbakan “Said Nursi’siz maneviyat eksik kalır” diyor, alkış alıyor, taraftar halkası genişliyor, siyasetin yaldızlı yüzü, parlak tarafı… Türkiye Cumhuriyeti Başkanının ağzından bunun sarf edilmesi, gelinen nokta; manevi boşluğun epey doldurulmuş olması, yokluğunun eksiklik olacağı yüksek makamlarca kabul edilmesi… Kimin söylediği o kadar önemeli değil, ne makamda kime söylediği önemli; bu açık açılım bundan sonraki zamanda Bediüzzaman’ın daha çok konuşulacağı, dünden daha fazla Kur’ani fikirlerinin tartışılacağı…

Daha çok kimse Risalelerle demlenecek; hayata, hadiselere, eşyaya, kâinata iman gözlüğüyle bakmaya başlayacak; romanlar, hikayeler, filmler, tiyatrolar yapılacak hakkında, bir taraftan da dört duvar arasında kırmızı çay içilip, kırmızı kitaplar okunmaya devam edecek… Birinin yapılması birine mani değil zira, gazeteleri okurken, TV’leri seyrederken Nur Risaleleri okunması azalmayacak, gün be gün, dem be dem sürecek… İmani mücahede ve mücadele hiç bitmez, nefis olduğu, şeytan vazgeçmediği sürece…

Başbakan konuşmuş, konuşsun, o onu işi; hizmette durmak yok, yeni açılımlara devam, dem ve damarlara işleyinceye kadar şahsi okumayı bırakmak yok… Ne diyor kahramanı-ı hakikat Zübeyir ağabey: “hizmet için değil, başkası için değil, kendin için oku”

Öyle okumuş öyle yazmış “Dem” i Sadık bey; sade, akıcı bir üslupla hasbıhal etmiş “Efendi” siyle, içini dökmüş, derdini dillendirmiş… Sadırdan satırlara dökülen hasbıhalden, siz de nasipleniyorsunuz, kah hüzünleniyor, kah tebessüm ediyorsunuz…

Köpek için helallik istemesi gıybetini yaptırmaması, karıncaları yuvası var diye evi başka yere yaptırması, seccade üzerinde tesbihat yaparken üç defa dokunan yılana “biraz sabredemez misin” demesi seccade kalktıktan sonra yılanın kavuğuna gitmesi… Bu ne İmani demlenmişlik, bu ne kibarlık, bu ne incelik, bu ne kemalat; insan-ı kâmil böyle mi olunur Efendi?

Konuşan Türkiye’den sonra konuşan Başbakan; Türkiye Risale-i Nurla demleniyor, ne Türkiye’si, dünya hakikat türküsünü söylemeye hazırlanıyor, UNESCO 2015 niye olmasın?

Başbakan’a bakma kalbine bak, bugün aklınla kaç satır okudun, okuduğunu kalbinde, latifelerinde demleyebildin mi? Yapmadınsa Başbakan’ı dinlemen ve alkışlaman boşuna…

Yine de teşekkürler Başbakan Recep Tayyib bey… Bizi “Efendi” ile demleştiren Sadık beye de sadık teşekkürler.

  12.10.2009

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut