İnsanlığı diriltmek

Hasan Güneş

BİR ZAMANLAR Vietnam savaşı meşhurdu. Artan kayıpları karşısında Amerikan ordusu hem kaçakları önlemek hem de propaganda maksatlı olarak duvarları afişlerle donatmıştı. Dikkat çeken afişlerden birisi de: “Orduya katıl, yeni insanlarla tanış!”

Öyle ya! Hareketsizlikten ve monoton bir hayattan sıkılan genç, orduya katılacak; yeni ülkeler, yeni memleketler ve çok farklı insanlar görecek, tanıyıp tanışacaklardı. Fakat savaş suçları ve katliamlar arttıkça bütün dünya ile birlikte ABD’de de savaş karşıtlığı tahminlerin ötesinde yükselişe geçmişti. Bilhassa, bir Amerikan subayının sokakta bir Vietnamlıyı tabancayla öldürürken çekilen fotoğrafı ve yüz ifadeleri büyük bir infiale sebep olmuştu. Artık muhalif gençler, elde boya ve fırça, “Yeni insanlarla tanış” afişinin devamına “ve onları öldür” ilavesini yazıyordu. Ordu afişleri kısa zamanda kaldırmak zorunda kalmıştı.

Evet bir fotoğraf, bir afiş ve bir slogan, sembol haline gelerek çok şeyin değişmesine sebep olabiliyor. Çünkü bir cinayetin arkasında milyonlar cinayet saklı. Kur'ân-ı Kerim ferman ediyor: “Kim, bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de birisini diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur.”

Her bir can, her bir insan ayrı bir âlem, ona göre dünya ya da âlem tek başına kendisi. Çünkü kendisi öldüğü zaman onun için âlem de, dünya da bitmiştir. Başkası ya da üçüncü şahıs olarak anlamak zor olsa da, kendimizi öldürülen masumun yerine koyduğumuzda Kur'ân'ın bu hakikatini kavramak daha kolaydır. Kudretin nazarında, bir insanı yaratmak ile bütün insanlığı yaratmak açısından nasıl bir fark yoksa, hukuk açısından da Cenab-ı Hakkın nazarında bir insanın hukuku ile bütün insanların hukuku aynı derecede kıymetlidir.

Âyette geçen “diriltmek” ifadesi için genellikle yaşatmak izahları yapılır. Savaşları, anarşiyi, terörü ve kargaşayı önlemek, hastalıklara çare bulmak, insana hizmeti öne almak, tek bir insanı kurtarmak için bile olsa önemlidir. Çünkü bir fotoğraf karesi ya da bir afişin yaptığı gibi milyonların hayatını kurtaracak bir davranışın ve bir anlayışın tetikleyicisi olabilir.

Gerçekte tarihteki pek çok cinayet, yüz binlerin hayatına mal olan katliamlar birkaç canın, koca memleket menfaati ya da ideolojiler karşısında önemli olmadığı anlayışından çıkmıştır. Yangın gibi bazı şeyler başlarken kolaydır, elinizdedir; fakat başladıktan sonra kontrolden çıkar ve nerede duracağını bilemezsiniz. Kur'ân-ı Kerim onun için bu zulümlerin önünü kesmek ve kapıyı kapamak için bu değişmez prensipleri vazetmiştir.

Hakikaten hayat bu kadar önemli ve hayata hizmet de bu kadar değerli olmakla birlikte insanın yaptığı diriltmek değil, var olan hayatı devam ettirmektir. Bir mânâda âyet, bu muazzam hizmetin ehemmiyetini ifade için mecazî bir mânâ yüklemiştir. Fakat başka bir yönden bakacak olursak, Risale-i Nur'un çok yerlerinde ifade edildiği gibi, bu kısacık fâni ve geçici hayatı kurtarmaktan daha önemli bir vazife: bâki ve ebedî bir hayatı kazandırmaktır. Korkunç bir cehennem azabından kurtarmaktır. Yeryüzü kadar bâki bir mülkün verileceği milyonlar senelik bir hayatı kazandırmaktır. Bu mânâda, izn-i ilahî ile, sanki bir ölüyü diriltmek gibidir. Haşir meydanında, kabirden dirilerek kalkıp gelecek olan bir kişiye hayatının hayatı olan iman nuruna vesile olmaktır.

Şüphesiz öbür dünyadaki hayat da burada kazanılır. Bu sebeple buradaki hayat da en önemli sermayemizdir ve bu dünya hayatının da hayatı, esası iman iledir. İmanın olmadığı bir hayat yaşıyor da olsa, ölüdür. Çünkü fânidir, geçicidir ve bu sebeple kıymetsizdir. Yaratıcı ile olan irtibatını kestiği için sahipsiz ve iman nurundan mahrum olduğundan manevî hayatının merkezi olan kalbi küfür karanlıkları içerisindedir ve ölü hükmündedir.

Bu sebeplerle, ölmüş kalpleri iman nuru ile diriltmek, cansız ruhlara ab-ı hayat olan iman suyunu vermek insanoğlunun yapabileceği en mühim ve en büyük hizmettir. Bu hizmetin büyüklüğünü anlamak için, Peygamberimizi (a.s.m.) dinleyelim: "Bir tek adam seninle hidâyete gelse, sahrâ dolusu kırmızı koyun ve keçi kurban etmekten daha hayırlıdır."

Hayat hakkı bakımından nasıl bir kişi insanlık kadar önemliyse iman açısından da en az o kadar önemlidir. Hizmetin devamlılığı yönünden ise sonuçları muazzamdır. İslâm tarihinden bilindiği gibi, meşhur pek çok sahabinin Müslüman olmasında Hz. Ebu Bekir'in (r.a.) bizzat gayreti ve hizmeti vardır. Bu açıdan bakıldığında, geçen asırlar da dikkate alınırsa, belki milyarlarca kişinin hidayetinde bir kişinin bire-bir hizmeti vardır denilebilir. Evet, bir insanı diriltmek bütün insanlığı diriltmek gibidir.

Gerçek hayat imanda olmakla birlikte, hareket ve faaliyetin de hayat için vazgeçilmez olduğunu unutmayalım. Öyleyse gelin, hayatımızı hizmetle hayatlandıralım, yeni insanlarla tanışalım ve onların diriltilmesine, ihyasına vesile olalım. Öldürenlerin hem de ebedî olarak, bu kadar çok olduğu bir dünyada buna her zamankinden daha çok ihtiyaç var...

  14.06.2009

© 2021 karakalem.net, Hasan Güneş



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut