Ruhaniyetli sayfalar

YİRMİ DOKUZUNCU Söz’ün sayfalarında, satırlarında, kelimelerinde teenni ile geziyor, ruhun derinlik ve enginliğini fehmetmeğe çalışıyorum kabımca, kabiliyetimce… Zihnimdeki zanları, kalbimdeki karartıları, latifelerimdeki tıkanmışlığı açtıkça, açabildikçe mana sağnayı yağıyor seher bereketinde…

Bir kez daha anlıyorum Risalelerin kelimelerini değiştirmekle sadeleşmeyeceğini, anlam dizinin bozulacağını, yüksek ışıklarının birden aşağı düşeceğini… O kadar yüksek bir feyiz ve mana katmanında yazılmış ki sadece hayran kalıyorsunuz; “ Hayat, vücudun nurudur. Şuur, hayatın ziyasıdır.”

Harfler arasındaki uyum ve musiki, hikmet yüklü kelime, cümleyi o kadar feyiz yüklüyor ki, idrake düşen sadece susmak ve bir daha okumak oluyor; Hayat, vücudun nurudur. Şuur, hayatın ziyasıdır…

Kim ne anlıyor bundan ve kim ne anlamıyor? Hangi kelimeyi çıkarsanız, onun yerine hangi kelimeyi koysanız daha anlaşılır olur, buna cesareti ve yetkinliği olan var mı?

Bu iki kısa cümle hakkında sayfalarca yazılır, saatlerce konuşulur, konuşulmalı ve yazılmalı da, eyvallah… Bu kadar kısa cümle ile bu kadar enginlikli derin manayı, ancak ikinci bir Bediüzzaman yazabilir…

Maksadım Bediüzzaman’ı övmek, Risaleleri sena etmek değil, ona zaten gücüm yetmez, ülfetten biraz uzaklaşıp okuduğum az yerde, bulduğum çok hikmeti paylaşıyor olmak; Kelimelerde ahenk, harflerdeki musiki, manadaki ulviyeti dikkat nazarlara sumak…

Meleklerin ve ruhanilerin mevcudiyetini ispat için serdettiği deliller akla olduğu kadar, kalbe de ikna ediyor, nefse kabule mecbur ediyor, günahlara olan meyli kesiyor, yalnızlık hastalığına çare sunuyor; boş alan yok, her yer melekler ve ruhanilerle dolu…

Çiçeğin yaprağında, yağmurun damlasında, güneşin sinesinde, Kehkeşanların kalbinde, kâinatın kapladığı her alanda melekler, ruhaniler var ve mevcut, yoksa kâinatın karanlığında, kalbin kasavetinde nasıl var olur ve yaşardı acz ve fakrda boğulmuş insan… Onların varlığı ebedül abadın varlığına kati bir delil; bilmediğimiz bir kıtanın varlığını oradan gelenlerin anlatmasıyla bildiğimiz gibi ebed diyarını onların ihbaratıyla biliyoruz…

Yirmi Dokuzuncu Söz’de ruhun hissesi çok; aklın, kalbin, latifelerin, nefsin olduğu gibi… Fazla izahata girmeden manayı saf haliyle alacak arınmışlığa girmek, algı gücünü yükseltmek, hikmeti olduğu gibi şuur altına taşımak; Kur’dan süzülen Nur Risalelerini yaşamanın yolu…

O hayat yolunda, ruhumuzu Rahman’a teslim edinceye kadar olmak duasıyla… Ruhaniler ve melekler adedince yalvarıyoruz, Ya Rahim.

  04.05.2009

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut