Seyyid Hüseyin Nasr ve kendimiz olmak

Derya Güney

“NASIL KENDİMİZ olarak ve kendimiz kalarak, diğerleriyle dost olabiliriz?” diyordu Seyyid Hüseyin Nasr geçen hafta CRR’de yaptığı konuşmasında. Kendimiz olamadığımızı, kendi gündemimizi oluşturamadığımızı farklı boyutlarıyla ortaya koyduktan sonra, “Geleneğin sesi ölmedi, hatta daha da güçleniyor” diye ilave ediyordu. İslam’a, dışardan ve içerden--en çok ta “reformcu” kisvesi altında--zarar verenlerden, kendi ifadesiyle “deformcu”lardan bahsediyordu. “Asık bir suratla, dişlerimizi gıcırdatarak kendimizi koruyamayız” derken, entellektüel, ekonomik, politik ve dinî açıdan kendimize özgü bir “agenda-ajanda-gündem” oluşturmanın zorunluluğunu vurguluyordu. Nasr, kültür ve sanatın “bir kozmetik malzeme” olarak algılandığını ve ihmal edildiğini belirttikten sonra “ Başka bir medeniyet gibi yiyip, başka bir medeniyet gibi giyinip ve başka bir medeniyet gibi binalar yaparak kendiniz olamazsınız” diyordu.

Kendine yöneltilecek soruları beklerken, elindeki bastonla sahnede yürüyüşünü izleyince karşımda duran zatın “ilerlemiş bir yaşta” olduğunu hatırladım. Evet, tam yetmiş altı yaşındaydı Nasr ve kimbilir kaç kez bu cümleleri tekrarlıyordu. İslam, felsefe, karşılaştırmalı din, çevre bunalımı gibi konular üzerinde dünyanın muhtelif yerlerinde konferanslar veren ve üniversitede hocalık yapan bir Müslüman profesörü, okyanusu aşıp İstanbul’a geldiği günlerin birinde dinleme imkanı bulduğum için şükrettim doğrusu.

Gazze’de ve dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan zulüm bahsi, kendisi olamayan “Müslüman halk”lara getiriyordu sözü nihayetinde. Politik yaptırımdan yoksun, iç dinamiklerini harekete geçirmeyi beceremeyen toplulukların ve başındaki idarecilerin hali gün gibi ortadaydı. “Bir dünya görüşümüz olmadan yaşayamayız. Yaptığımız her şey dünyaya verdiğimiz mana iledir” derken, “bilgi”nin önemine atıfta bulunuyordu. “Kendi evimizin efendisi” olmak için “kendimiz olmaya muhtaç” tık. “Bilgisiz, aşağılık kompleksine sahip ve dahi kayıtsız, kaygısız” olmaktan bir an önce kurtulmalıydık.

“Biz kimiz?” sorusuna “ İslam ümmeit” cevabını verecek bir anlayışa ulaşmamızın gerekliliğini belirten Nasr’ın; bize yani çok da dolu olmayan salondaki dinleyicilere ve Türkiye’de yaşayan müslümanlara son sözleri şunlardı: “Bin kilometre yol, bir adımla başlar. Önce kendimizi değiştirmeliyiz. Evimizi (ailemizi) değiştirmeliyiz. Elimizde olmayan şeylerin elimizde olmadığını kabul edelim, tevekkül edelim ve fakat elimizde olanları da yapalım.”

Son sözünün, bitiriş cümlelerinin neler olacağını merakla beklediğim Nasr, aslında hepimizin gayet iyi bildiği, duymaya âşina olduğu ve belki de o nedenle “değeri”ni idrakten yoksun olduğu bir hakikatten bahsederek noktayı koymuştu. “Kendimiz olmak” için, “kendimiz olmalıydık”. Ve bunu evimizde, yuvamızda, içinde bulunduğumuz doğal ortamda başarmalı ve etrafımızdakilerin de “kendileri olmalarına” sebep olmalıydık.

  10.02.2009

© 2021 karakalem.net, Derya Güney



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut