Aslolan Uçağa Binmektir

Mehmed Boyacıoğlu

GEÇEN YAZIDA beslenme şartlarının, cinsel konularla erken yaşta meşgul olmanın, kadınlık yaşını gitgide aşağı çektiğinden bahsetmiştim. Yoksa erken veya geç evlenmek insanların kendi bilecekleri bir iştir.

O yazıda sözünü ettiğim konuya bu sefer başka bir yönden bakayım.

Çıkışını, yol ve yordamını benimsemediğim bir politikacının hoşuma giden bir sözü vardır:

Muhaliflerini eleştirirken şöyle bir teşbih kullanır; ‘biz size uçağı tarif ediyoruz, buna binerseniz uçarsınız diyoruz. Siz ise arabaya binip ‘uçamadık’ diyorsunuz.’

Bu teşbihten hareketle, “uçağa” binmeksizin ne erken evlensek meselelerimizin biteceği vardır, ne de uzun yıllar bekârlık sultanlığını yaşadıktan sonra evlensek…

Özlediğimiz hayatın öyle ya da böyle yaşandığı zamanlarda tesettür, hayâ gibi değerler oldu-ğundan…

Kötülüğü setretme, reklâmını yapmama esas olduğundan…

Kimin kiminle nerede beraber olduğunu anlatan gazete, radyo ve televizyonlar bulunmadığından…

Ülkenin en itibarlı doktorları her işi bırakıp da cinsellik dersi vermediğinden…

Benim geçen yazıda arz ettiğim on dört on beş yaşında evlenmeye kalkanların sayısı oldukça azdır.

O evlenenler de ya peçenin kazara açılması ile görmüşlerdir sevdiklerini, ya da karşı cinsten bi-rinin övgüsünü bir dost meclisinde tevafuken duymuşlardır.

(Hayat şatlarının ağır, beslenmenin yetersiz olduğu kır kesimlerinde bağ ve bahçelerde yaşanan karşılaşmalar, yol göstericimin dediği, ‘köylerde, bedevilerde, derd-i maişet meşgalesiyle ve bedenen çalışmak ve yorulmak münasebetiyle, hem şehirlilere nisbeten nazar-ı dikkati az celbeden masume işçi ve bir derece kaba kadınların kısmen açık olmaları, hevesat-ı nefsaniyeyi tehyice medâr olamadığı gibi; serseri ve işsiz adamlar az bulunduğundan, şehirdeki mefasidin onda biri onlarda bulunmaz’ Lemalar, s. 188) kategorisine girdiğinden bahsimizin haricindedir.

Erken yaşta evlenen bu azlar da kadınsa aile içinde kayınvalidenin (o zamanlar henüz “ağaç” değildir bu anne; kàim validedir; yani annenin yerine geçen annedir), görümcenin, eltinin; dışarıda diğer hemcinslerinin yardımı ile hayatı öğrenecektir.

Erkekse, hayatın bazı sır ve inceliklerini akrabaları ve arkadaşları içinde öğrenecektir.

Oysaki her türlü tesettürsüzlüğün moda olduğu…. başkalarına ait iyi kötü sırların ilgili ilgisiz herkesin ağzında dolaştığı… memleketin en “saygın” kişilerinin uluorta cinselliği konuştuğu… günü-müzde evlilik geciktirilse de pek bir şey fark etmez erken yaşa alınsa da…

Bazıları eğitime “tepeden” bakanların nasihatlerine (!) aldırmayıp ortaokulu bitirmeden birilerine kaçarlar. Her şey hazırdır bunun için. Televizyonda izledikleri diziler, “kadının sesleri” aldatma talimi yapmışlardır bol bol. Göze kestirilen biri ile köşe bucak konuşulduktan sonra, bir cep telefonu, bir taksi ve bir buluşma yerinde bir araya gelme ile iş tamamlanacaktır.

Evlenen veya kaçan bu kızların, kocaları; birkaç ay, bilemediniz birkaç yıl sonra kendilerinden daha güzel veya zengin birilerini bulduklarında, evlilik hayatları bitmiş demektir.

Gelelim öğüt (!) dinleyerek okula devam eden kızlara… Okulda kendilerine ailede, yakın ve uzak çevrede insan ilişkilerinin nasıl sürdürüleceği çok mükemmel bir şekilde öğretilmektedir (!). Kendilerine reçelin nasıl yapılacağı, salamuranın nasıl hazırlanacağı, evin eski püskü malzemelerinden nasıl yeni araç-gereçler üretileceği uygulamalı olarak gösterilir (!). Daha da iyisi, karma eğitim denen illetten uzak durdukları ve ulvi bazı prensiplerden haberdar oldukları için, cinselliğe ve kadınlığa dair konuları sabırla ötelemeyi öğrenmişlerdir (!). O sayede biz akşamları şehrin loş ışıklı sokaklarında okul sonu birbiriyle çıkan genç kızları ve delikanlıları göremeyiz (!).

Ne böyle bir okulumuz var, ne de onu her yönüyle destekleyen çevremiz. Tam manasıyla fela-ket-helaket asrını yaşıyoruz; sözüm ona serbestliğin tadını çıkartıyoruz; baştaki benzetme ile “uçağa” binme şansımız şimdilik yok. O zaman yapacağımız şey, bu demokratik ortamda bu işi de demokratik bir şekilde çözmektir. Bir mesai arkadaşımın zannettiği gibi, evlilik yaşına dair sınırlamalar getirirsek, cinselliğe dair her şeyin farkında olan gençlerin evliliğine yasak getirirsek, öncelikle insanları polisle, jandarmayla, mahkemeyle cebelleştiririz. İkincisi, çocuk esirgeme kurumlarımız ve çocuk ıslah evle-rimiz anne babasız bir sürü çocukla uğraşmak zorunda kalır.

Çeşitli yol ve yöntemler gayr-i meşru çocukların peydahlanmasına engel olabilir denilirse; bu, sadakatin gerekliliğini ortadan kaldıramaz, ilk göz ağrılarına özlem duymayı engelleyemez derim.

Erken evlenmelerde, çoluk çocuğa karıştıktan sonra yaşanan boşanmalarda, hiç olmazsa çocuk-ların anası babası bellidir.

Yani annesiz babasız çocuklarla uğraşmanın sosyal maliyeti nesebi gayr-i sahih bir sürü ne idiği belirsizlerle uğraşmaktan daha azdır.

Bütün bunların ötesinde, en iyisi o “uçağa” özlem duymak ve onun kalkışını hazırlayacak faali-yetlere hız vermektir.

  30.11.2008

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut