İki elimiz de boş

Mona İslam

KAİNATIN YARATICISI önce melekleri yarattı ve onların temaşası ile kainatı ziynetlendirdi. Kasırlar gibi yıldızlar, burçlar gibi seyyarelerle donattı, ışıklandırdı. Bazıları için bir görsel şölen bazıları için ateşli bir alev kıldı onları. Sonra insanların Rabbi Âdem’i yarattı. Onu biçimlendirdi, ruhundan üfledi, meleklerine karşı savundu, muhabbetle kayırdı, öne çıkardı. Allah Âdem’e iki el verdi. Âdem iki elini de günaha uzattı. Âdem iki elini istiğfar için de kaldırdı.

Ellerin kaderi idi bu benî Âdem için. Ya “iki elin kurusun!” dedirtecek şerre tevessül edecekti, ya parmaklardan ab-ı hayat fışkırtacaktı. Ya şamar vuracak, ya okşayacaktı. Ya çalacak, ya da infak edecekti. En temiz işleri de, en pis işleri de aynı ellerle yapacaktı insan. Eller insanın kainata uzanan köprüleriydi. İnsanın kainatla ilişkisini eller belirlerdi. İmanın mahalli kalp enfüste dururken, salih amelin icracısı eller afakta gezinecekti. Yine küfrün çekirdeği acı acı yakarken insanın içini, eller dışında hoyratça tahrip edecekti Rabbin meleklere nezaret ettirdiği mahlukatını. İşin ayinesi ellerdi, mahşerde de ağız susacak eller konuşacaktı.

Şerrin bir temsilcisi, şeytanın avanesinden biri şöyle dedi: “ Bu ellerin biri hayat verir, biri ölüm.” Bir organ mafyası doktoru idi kendisi. Kimin ölüp kimin yaşayacağına karar vermenin sarhoşluğu başını döndürmüş, kendini muazzam bir kudrete malik hissediyordu. Tıpkı selefi Nemrut gibi “Ben de Muhyi ve Mumitim” diyordu âlemlerin Rabbine kendini denk tutarak. Birini öldürüp diğerini serbest bıraktığı iki mahkumla kanıtlıyordu iddiasını Nemrut. Günümüzdeki takipçisi de birine ölüm, diğerine yaşam sundum diye böbürleniyordu.

İkisinin de unuttuğu şey kendilerinin de dahil olduğu şu koca kainatı çeviren, güneşi ve ayı döndüren bir Rabbe kafa tutmakla büyük bir belaya zemin hazırladıkları idi. Nemrut şayet Tanrı olsaydı, yeryüzündeki bir sineğe söz geçirebilirdi. Doktor şayet Tanrı olsaydı, kendisine isabet edecek musibeti bilebilir ve tedbirini alabilirdi. Tuzak kurdular, ancak Allah tuzak kuranların en hayırlısıydı. Allah şer doğuran elleri ebter kıldı.

Musa elleriyle sihirbazların oyunlarını bozdu, denizi yardı, çölde su fışkırttı, Tur’da el açtı kavmi için aman diledi. Davud elleriyle Calut’a bir taş fırlattı, elleriyle adil bir devlet kurdu, elleriyle demiri yumuşattı, elleriyle Süleyman’ı yetiştirdi. İsa elleriyle annesini müfterilerin ezasından korudu, marangozhanede iş işledi, o ellerle gözleri açtı, o ellerle ölüleri diriltti, o ellerle şifa dağıttı. Tabileri olan müminler elleriyle hayr-u hasenatlarını Rabbe takdim ettiler. Tabi olduklarını iddia eden kafirler elleriyle onlara ihanet ettiler, kitabı yine elleriyle değiştirdiler.

Hz. Muhammed (sav) elleriyle Hacer-ül Esved’i taşıdı. Fâtıma’yı ve Ali’yi büyüttü. O eller ayı yardı, ağaçları çağırdı. O ellerle Hatice’sini gömdü. Kanlara bulanmış iki el kalktı semaya Taif’te; kana karşılık merhamet diledi. Bir hastalıklı keçiye dokunan ve onu bir süt çeşmesine çeviren de o ellerdi, arkadaşının sırtını sıvazlayıp “Korkma Allah bizimle” diyen de onlardı. O eller yemeklere bereket kattı, o eller hastalara şifa sundu, o ellerden su fışkırdı, o eller bir hurma kütüğünü teselli ettiler. Taşlar bile o ellere temas edince zikirlerini aşikar ettiler. O eller ümmetin her ferdine merhamet dağıttı. Allah onun ellerini Kevser kıldı.

Biz de ellerimizi onun ellerine benzetmek isteriz. Bunun için her gün beş defa suya sokar ve ellerimizden çıkan tüm seyyiat için af dileriz. Onun sünneti ellerimizi temizler. İçine girilip yıkanılan ırmaktır Efendimizin sünneti. Onun gibi ellerimizi açarız semaya. Onun dualarına “amin” demektir tüm yaptığımız. Cennete değebilsin diye parmak uçlarımız onun ellerini tutarız. Taşlar avucumuzda zikretmese de biz onun gibi sayarız parmak boğumlarımızı tek tek “Subhanallah” diyerek. Dileriz onun teması ile taş kalplerimiz bile zikre iştirak etsin. Onun gibi dokunmaya çalışırız mü’minlere şefkatle. İnfak ederken cimrilikten titremesin diye ellerimiz, hatırası ile doldurur da öyle uzatırız yoksula onları. O bizi ellerimizden tanır, zira secde eder, mushafa dokunur, yetimi okşar, rızkı paylaşır, dua eder ellerimiz.

Biz beni Âdemiz. İki elimiz de boştur, ne ile doldurulacağı bize bırakılmıştır. Ellerimiz cehenneme de cennete de uzanır. Şeytana da temas edebilir, Rahman’a da uzanabilir. Ancak Efendimizin duası ile onlar cennete yetişir, cehenneme değmez olurlar. Bizim tüm yaptığımız ellerimizi açıp ona eşlik etmek, ellerini uzattığını fark etmek, ellerimizi onunkine bitiştirmektir. Onun ellerini tutan ve ona bu surette biat edenlerden olmak dileriz. Zira biliriz, onun ellerini tutarken tuttuğumuz Allah’ın elleridir. Şüphesiz ona biat edenler Allah’a biat etmişlerdir.

  19.10.2008

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut