Hoş geldin Ramazan

Öznur Çolakoğlu Cam

HASRETLE BEKLENEN, yeri yürekte hep bir başka tutulan, kadim bir dost gibi iyi ki yeniden çaldın kapımızı. Annemin saçlarımı tarayıp, kuyruk tuttuğu, kuyruklarıma beyaz kurdele, önlüğüme beyaz yakamı iliştirdiği zaman dilimlerindeki masumiyet gibi geldin, hoş geldin.

Kavuran sıcak bir günün alelade bir saatinde aniden çıkıveren ferahlatıcı rüzgârlar gibi geldin. Sinelerimizi ferahlattın, yüreğimizi serinlettin. İyi ki geldin. Hoş geldin. Avuçlarımızdan kum misali, hızla akıp giden izafi zamanı bereketlendiren mübarekler gibi, vakitlerimize bereketler katarak geldin. Günümüzü ezanlara programlayıp geldin, hoş geldin.

Başını secdeyle haftada bir kez taçlandıranları, en azından her akşam yirmi rekâtla şereflendirmeye geldin. Binlerce başın dünyanın dört bir yanında toplu halde secde etmesindeki uyum gibi, topluluktan doğan güç gibi, toplu halde yapılan ibadetin makbuliyeti gibi geldin, hoş geldin.

İftar sofralarının süsü sıcak ramazan pidesini vaktinde yetiştirebilmek için çırpınan fırıncı çıraklarının kalbindeki heyecan gibi, pide kuyruğunda sabırla bekleyenlerin açlığa inat vücutlarına bahşedilen sabır gibi geldin, hoş geldin.

Dünyanın günlük telaşı içinde hep aynı rutinde yaşamaya alışmış, yüreğindeki heyecanı yitirmiş, durağanlığa mahkûm insanların hayatlarını değiştirmek, yaşam rutinleri yenilemek ve gözden geçirmelerine fırsat tanımak için geldin, iyi ki geldin. Hoş geldin.

Çatlamış dudakların, suya hasret bedenlerin “Allah büyüktür!” emriyle, suya kavuşmalarındaki sevinç kadar, yüreklerimizi, hanelerimi sevindirerek, büyük bir coşkuyla geldin, hoş geldin. Güz mevsiminin kışlık erzak hazırlıklarına bereketi katmak, hanelere bolluk, mutluluk getirmek üzere geldin, hoş geldin.

Nicedir doğru dürüst tencere kaynamayan evlere, zekâtın, fitrenin bereketini taşımak, sıcacık tebessümler gibi, beklenmeden kalbe doluveren huzur gibi geldin. Yardımlaşmanın hazzını, maldan, mülkten infak edebilmenin hafifliğini, mutluluğunu, bereketini davullarındaki coşku gibi, vicdanlara, yüreklerin bam tellerine “güm, güm” diye, vurarak geldin. İyi ki geldin, hoş geldin.

Mahallelerin en yaramazlarını, cami avlulularında namaz evvelinde abdestle tanıştırıp, suyla kaynaştırıp, uslandırmak için geldin. Çocukların masumiyetini, büyüklerin hikmetli sohbetlerine katıştırmak, büyükler ile küçükleri yeniden kaynaştırmak için geldin. Her bir çocuğun yüreğine kendi tadını farklı bir biçimde armağan etmek üzere geldin. Minarelerin aralarına asılan mahyalardaki veciz ifadeler gibi binler hikmetle geldin. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’deki ilahi emirleri nefislerimize tekrar, tekrar hatırlatmak üzere geldin. İyi ki geldin, hoş geldin.

Soğuk bir kış gecesinde üşüyen ellerimi ısıtan bir fincan sıcak sahlebin, sıcaklığını tüm bedenime armağan edişi gibi, maneviyatını tüm dünyama armağan etmek üzere geldin. Akşam yemeği yenilen yalnız yemek masalarını, iftar sofralarına dönüştürmek, nice dost yüreği sofralarda ve yüreklerde yeniden ağırlatmak üzere geldin. Hoş geldin.

Nicedir bolluk içinde eğlenen nefsimi, otuz günlük bir terbiye programına dâhil etmek için geldin. İyi ki geldin. Hoş geldin.

Sağanak, sağanak rahmet ve bereketle birlikte geldin.

İyi ki geldin. Hoş geldin. Sefalar getirdin.

Seni ne de çok özlemişim..

  12.09.2008

© 2021 karakalem.net, Öznur Çolakoğlu Cam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut