Yaşamak cesaret gerektirir

Mona İslam

İNSAN ACİZ bir varlık. Elinin yetişemediği nice arzusu, gücünün yetmediği nice düşmanı var. Bilinmezliklerle örülmüş dört bir yanı. Bilinmez olan korkutur insanı. Karanlıkla savaşamazsınız, zamanı elinizde tutamazsınız, sebepleri sonuçlara bağlayamazsınız. Her an bir sürpriz paketi ile çıkar karşınıza. Hesaplayamadığınız şeye karşı koyabilir misiniz? Hayat hesaplanamaz bir şeydir. Hayatta kalmak ise cesaret gerektirir. İnsan hayatta kalır. Demek insan cesur bir varlık olmalı…

Sorumluluklarımız var. Anne babamız, çoluk çocuğumuz, eşimiz ve dostumuz bizden daima bir şeyler istiyorlar. Muktedir olmak zorundayız. Sırtımızda dünyanın yükü, omuzlarımızda kainatın ağırlığı. Dünyayı çekip çevirmek, kainata halife olmak, her varlığın duasını duymak gerekiyor. Bunca yükü sırtlanmak, dağların değil, göklerin değil insanın işi. Demek insan en cesur varlık olmalı…

Allah günleri döndürüyor. Gece ve gündüz, zorluk ve kolaylık birbirini izliyor. Tam rahat ettim derken yeniden bir savaş patlayıveriyor. Tam anlaştık derken yeniden kavga çıkıyor. Dünya sabit ve kararlı bir hale hiç gelmiyor. Dengeyi gözetmek çok zor. Fırtınalı bir denizin ortasında kalakalmışız, dümeni bırakamayız, yelkenleri boş veremeyiz, suyu boşaltmayı durduramayız, dinlenemeyiz. Duraksız, biteviye çalışmak zor. İnsan duraksız biteviye çalışır. Gözü pek ve emin bir kaptan gibi cesaretle emniyeti muhafaza insana düşüyor. Demek insan çok cesur bir varlık olmalı…

İnsan rızka muhtaç. Çalışıp didiniyor. Çarşı pazarı altüst ediyor. Üretiyor, satıyor, alıyor, biriktiriyor, hesaplıyor, planlıyor. Tüm çabasına alın terine, yarının meçhul olmasına aldırmaksızın elindekini paylaşıyor, dağıtıyor. Bir yoksulun gözlerinden onun yediği ile doyuyor. Onun saadeti ile lezzetleniyor. Onun hazzını paylaşıyor. Kendisi de fakir olan, ertesi gün hasta olsa hali ne olur belli olmayan insan elindekini bölüşebiliyorsa, insan çok cesur bir varlık olmalı…

Her şey yok olup gidiyor. Bahçedeki erik çiçekleri, kapının önünde oynayan kedi, en sevdiğimiz gömlek, dayayıp döşediğimiz evimiz, eskiyor yıpranıyor. Çocukluğumuz, gençliğimiz, sağlığımız, kuvvetimiz, hafızamız, aklımız bile elimizden çıkıp gidiyor. Ömür binası biz ona tuğlalar eklemeye gayret ettikçe bir diğer taraftan aşınıp yıkılıyor. İnsan buna rağmen umud ediyor. Buna inat güzelliği arıyor. Faniliğe kafa tutarak sonsuzluğa gözlerini dikiyor. Koskoca kainatın yok olup gidişine aldırmadan kalbindeki ebediyeti korumaya devam ediyor. İnsan kalp pusulasına güveniyor. Hayallerine itimad ediyor. Demek insan çok cesur bir varlık olmalı…

İnsanın yüreği arzularla dolup taşıyor. Elini uzatsa isteklerinin binde birine ancak yetişiyor. Arzuları olduramadıkları, içini yakıp kavuruyor. Ne onlardan vaz geçebiliyor, ne onları oldurabiliyor. Sonsuz varlık isterken neredeyse yokluk sınırında debeleniyor. Kudrete muhtaçken acz içinde kıvranıyor. İnsan pes etmiyor. Arafta kalıp çıldırmıyor. Tam tersine ellerini umutla açıyor. Dua ediyor. Demek insan çok cesur bir varlık olmalı…

Melek ilhamları şeytan vesveseleri, şunun bunun fikri, dedikodu magazin, bilgi çöplüğü malumat denizi içinde çalkalanan bir dünya var karşımızda. Size gerekli olanı unutturmak için gereksiz olan yığınla şeyi önünüze seren medeniyet tıpkı gömlek isteyene pantolon satmak için çabalayan tezgahtar gibi laf kalabalığı yapıyor. Bilgi bizi boğuyor. Ruhumuzu hapsediyor. Bildikçe lanetleniyoruz. İnsan hala hikmeti arıyor. İnsan hala var oluşunu sorguluyor, insan hala yaralarına deva peşinde iz sürüyor. Demek insan çok cesur bir varlık olmalı…

İnsan kocaman bir kalp taşıyor. Tüm kainatı içinde barındırabilir, sarıp sarmalayabilir bir muhabbeti sadrında her yere beraber götürüyor. İnsan aşık oluyor. Hiç tanımadığı bir yabancıya ruhunu açıyor. Varlığını emanet ediyor. Güveniyor. Darbe alıyor, kan ağlıyor. Toparlanıyor, ayağa kalkıyor, kalbine sahip çıkıyor. Hiç bir vesvesenin kalbini boşaltmasına izin vermiyor. Kalbin hilkatini sorgulamıyor. Kalp seviyor, insan ötesine karışmıyor. Aşkına bedel istemekten vazgeçiyor. Olanı kabul ediyor. Kalbine nefreti sokmuyor. Liyakate, mukabeleye bakmaksızın sevmeye devam ediyor. Demek insan çok cesur bir varlık olmalı…

İnsan hayata gözlerini yumuyor. Yaşamı en çok sevdiği, tecrübesini en çok biriktirdiği, her şeyi yoluna koyduğu, vazifelerini tamamladığı yerde emaneti teslim ediyor. Bir perde açılıyor havanın içerisinde öylece, geçiveriyor perdenin arkasına hiç olmamış gibi insan. Bir varmış bir yokmuş misali oluyor. Gaib olunca onu sadece bir Zat hatırlıyor. İnsan unutulmaktan korkuyor. İnsan kendini O Bir’e emanet ediyor. İnsan kendini O’na güvenle bırakıveriyor. Bir Olan Zat toprağın bağrında yatan hiçbir şeyi unutmuyor. O Bir kendisini hatırlasa insana yetiyor. Çekirdekler ve tohumlar gibi O’nun emin ellerine teslim oluyor insan. Demek insan çok cesur bir varlık olmalı…

  24.09.2008

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut