Dalgaların dediği

DAĞLARVARİ FİTNE dalgaları önüne kattığını sürüklüyor acımasızlığın sert kayalarına çarpıyor ve tekrar gerisin geriye dönüyor… Suyun üstündeki çöp gibi oradan oraya savuruyor, meçhul bulanıklıklara akıtıyor önüne kattıklarını…

İdrakler paramparça, çılgınlık çığ olmuş göğe yükseliyor, yere düşüyor… Derin çeteler birbirine girmiş, birbirine geçmiş; için için fitne üretiyor… O kadar ki, en dediğin adamlar çirkinliğin içinde aktör veya bir şekilde bulaşmış… Ne sağı belli, ne solu, başını sonunu ayırt etmek mümkün değil ejderin…

Acaba ne olmuş deyip sıkı takip etmek de fitnenin bir parçası, gelişmeleri birebir izlemek de sihre kapılmışlığın diğer bir veçhesi… Vazifesi bu olanların yapması gerekenleri onlara bırakıp, ibret nazarlarla pencerelerden seyretmek; yangından bizi kurtaracaktır…

Sebeplere ehemmiyet verdirmeyen, neticeyi düşündürmeyen hizmetin erleri; birinci vazifelerini yapıp yapmadıklarını, ihlâsı, metaneti, sadakati, koruyup korumadıklarını sorgularlar sürekli… Dâhilde muhabbet, uhuvvet, teavün, tesanüdün tesisine - taşıdıkları emanetin ehemmiyetine binaen - ciddi çalışırlar, safları safiyane sıkı tutarlar, ittihat ve ittifakın gücüyle ayakta durulabileceğin idrak ederler…

Sebeplerin dalgasına dâhil olup aklını, kalbini, latifelerini onunla meşgul etmek; hadislerin arka planda, hikmet boyutunu görmeyi perdeler… Pencerelerden seyredip içini girmeyenler, daha derin nazarlara sahip olurlar…

Deccalist ve süfyanist fırtınalara tutulan bu asır insanları başını kaldıramıyor ki hakikati bütün çıplaklığıyla görsün, hikmete ram olsun… Bir başka veçheden de, nur tohumları başka türlü nasıl yayılırdı yeryüzüne… Barla’da başlatılan ekim kıta ötelerinde nasıl hasat edilirdi? Acılan çiçekler acılarla sulandı, bahar belirtileri kışta zemheriler solumanın sonucu…

Ve yeni bir döneme giriyoruz, dünya diyanete dönüyor… Her şey bitmiş, her mesele hallolmuş değil henüz, sadece ejderin kuyruğuna basıldı, tutulup zapt edilmesi, etkisiz hale gelmesi sıkıntılara göğüslemekle olacaktır… İşin en esaslı ve en önemli kuvveti; hiçbir şeye alet edilmeyen Kur’an hizmetine daha bir şevkle sarılmak… Vazifeleri hizmet olanların hizmet dışında bir şeyle meşgul olmamaları, yüz eli de olsa birini boş bırakmamaları… İlahi Kudret her şeye hikmetiyle Hâkimdir, abes ve boş bir şey yoktur yaşanlılarda ve yaşanacaklarda…

Dağlarvari dalgaların sahibine teslim olana, dalgalar onu sahile taşıyan bir binek olur… Sebeplere tesir verenler boğulur dalgalarda… Hadiselerin akışı değişti, zamanın ruhu başkalaştı, artık sebepler cihetinde de şeffaf, aydınlık günlere doğru akıyoruz… Kemerleri biraz daha sıkacağız, duaya devam, istiğfara devam, istiazeye devam, hizmete devam… İç dünyamız, ülkemiz, yaşadığımız dünya bambaşka bir mecraya akıyor; gülenler sabrı cemile sahip olanlar olacak… Karanlıkların köküne kibrit.

  28.07.2008

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut