Çağrışımlar

Zehra Sarı

SENARYODA DEKORUN üzerindeki her ayrıntının bir önemi, anlamı vardır. Senarist ilk sahnedeki dekora, ileriki sahnelerde, geri dönüp üzerinde eklemeler ve çıkartmalar yapabilir. Ve ilerideki sahneler, ilk sahneden çoğu zaman tamamen bağımsız değildir. İzleyici, izlenimi sırasında her bir sahnede, bir önceki sahnelerle çağrışımda bulunabilir.

Hayat senaryomuz da bir filmin senaryosundan çok da farklı değildir aslında. Mahiyet itibariyle, derinlik itibariyle "mutlak güzeli ve hayrı" murad etmesi itibariyle tabii ki karşılaştırılamayacak kadar ayrı uçtalardır, ama hayat sahnelerimizin de dekorunun üzerindeki her bir ayrıntı anlamlıdır; boşu boşuna olan, anlamsız hiçbir şey yoktur. Ve hayat sahnemizde de biz; zaman zaman geçmiş sahnelere gidip geliriz, çağrışımlar yaşarız. Filmin yeni dekorundan etkilenen izleyici gibi, hayatın her bir ayrıntısı da, yaşayan kişiyi öyle etkiler.

Bu etkilenmelerde çağrışımların yeri büyüktür. Bir sahnede çalınmış bir müzik; hayatın diğer sahnelerinde kulağına geliverirse kişinin; kişi tekrar o müziği ilk duyduğu sahneye dönüverir; müziğin yaptığı çağrışım büyüktür.

Ya da hayatın geçmiş sahnelerinde duyumsanan bir koku; gül kokusu, çimen kokusu, denizin kokusu, parfüm kokusu, canlılık kokusu, havanın kokusu; kişiyi, o kokuyu ilk duyumsadığı sahneye doğru bir yolculuğa çıkartır.

İzlenen bir film; o filmi ilk nerede, kiminle, hangi duygularla izlediği de dahil; bir geçmiş sahneye götürür insanı. Lokantalar, cafeler, gezilen yerler yine bir çağrışım yapar kişide ve o kişiyi, başka duygulara doğru taşır.

Önünden geçilen eski bir okul; kişi de, kapının önünden nasıl da geri dönmek zorunda kaldığının çağrışımını yapıverir bir anda. Ay'ın bazı halleri; ay hakkında yazılan bir kitabı okuduktan ve çok faydalandıktan sonra, o kitabı tavsiye ettiği kişileri ve onlarla o kitap hakkındaki söyleşilerini anımsatabilir kişiye...

Güneşin doğuşu ayrı bir şeyi çağrıştırıyor, batışı ayrı. Yenilen yemekler; sevilerek alınan giysiler; acılar; mutluluklar hep birşeyleri ya da birilerini bilince çekiyor.

Çağrışımlar bize, bu dünyadaki acziyetimizi, muhtaçlığımızı yeniden hissettiriyor; kuvvetli bir şekilde. İçimizdeki maddi ışıkların; manevi ışıkların önüne geçtiğini gösteriyor. Sırf maddi boyutunda kalınan çağrışımlar, sırr-ı tevhidsiz, nasıl da gaflet halinde kalınıp sıkıntı çekilebildiğini öğretiyor. Kalbimizin cennetin, nefsimizin cehennemin nümunesi olduğunu bir kez daha en derinden hissettiriyor.

Her çağrışımın birer ayna olduğunu anlayabiliyor insan... En iyi ressamların resmini çizmekten aciz kalacağı, en iyi bestecilerin bestesini yapamayacağı; kişiye özel, kişiye özgü bir yaşanmışlığın hafızadaki kayıtlarıdır çağrışımlar... Rabıta, ilişki kurabilmemiz için bizi semavi olana götürecek birer ip her bir çağrışım.... Herşey olumlu ya da olumsuz başka başka şeyleri hatırlatır, anımsatır insana..

Mesela kainat da, bir çağrışım uyandırıyor bizde. Önce "Bunu yaratan ve bizim istifademize sunan biri olmalı" dedirtiyor. Hele de sayfiye yerlerindeki o muhteşem manzaralar; denizin gökle buluşması, içiçe bir sürü ağaçlar, rengarenk çiçekler, güneşin batışı ve doğuşu seyirleri... Ve sonrasında; kainattaki gizlilikleri açık eden bir zât olmalı diyor insan.Öyle güzel şeyler hissediyor ki, öyle anlamlı geliyor ki her birşey, içte öyle manalar vücut giyiyor ki... Farkındalığımızı arttıran şanlı Resulü çağrıştırıyor bize tüm bu güzellikler...

Hakeza, hangi ortamda duyuyor olursak olalım, ister öğrencilerin tören için sıraya girmesi esnasında çalınan zil sesi olsun; ister askerleri toplamak için çalınan boru sesi olsun; her bir ses İsrafil’in sura üfleyeceğini çağrıştırıyor bize. Bir öğrenciye tanıdık olan zil sesi ya da asker için normal olan boru sesi gibi; ruhlarımız da İsrafil'in sura üflemesine aşina...

Bahar da; ölen tohumların yeniden yeşermesi, haşri çağrıştırıyor bize.. İnanılmaz olmaktan çıkıyor haşir, adeta yakın oluyor bize..

Mecnun'un Leyla'daki zevali görmesi; dünyanın ahirete tarla olan yüzüne bakmayı çağrıştırıyor bize. Ve hayatlarımıza çeki düzen vermeyi salık veriyor.

Çağrışımlar önemlidir... İnsanı geçmişten alır, bugünden geçirir, geleceğe taşır. Çağrışımların doğru istikameti verebilmesi için; hayat sahnemizin dekorunda ki her bir ayrıntının özenle yerleştirilip, elden geldiğince temiz kalmasına dikkat edilmesi gerekiyor. Nasıl ki senaryonun sonu mutlu bitecekse dekor da ona göre düzenlenir; canlı, akıcı, coşkulu bir dekor oluşturulur. Öyle de hayat senaryomuzun sonunun da mutlu son olması için çağrışımlarımızı uyandıran dekorun özenle oluşturulması gerekir.

Olumsuz çağrışımlar kadar, olumlu çağrışımlara da tanık oluyoruz elbette... Mesela her Ramazan; bize tuttuğumuz ilk orucu çağrıştırabiliyor; o küçücük yaşta susuzluğa, açlığa nasıl sabrettiğimizi, yanlışlıkla yediğimizde ya da içtiğimizde Allah'ın bize özel ikram ettiğini öğrendikten sonra; eskaza yediğimizde, içtiğimizde nasıl mutlu olduğumuzu hatırlatabiliyor.Ya da birine bir iyilik yaptığımızda hissettiğimiz duygular; bize yapılan bir iyilikte hissettiğimiz duygulara bizi götürebiliyor. Bunların herbirisi cennetin çağrıştırıcılarıdır ve hepsi çok değerlidir.

Senaryo yazarının çeşitli sahnelerin arkasında, gerisinde çaldığı "dip müziği" çok dikkatli seçmesi; tanınan bir müziği, seyirciye başka çağrışımlar yapmaması için seçmemeyi tercih etmesi, bunun yerine yeni,özgün ya da tanınmamış bir müziği seçmesi gibi; insan-ı kamil yolunun niyetlileri de; basit diyebileceğimiz çağrışımlardan uzak, Kur’ân ahlakına uygun bir yaşayış içinde olmanın duasında olmalılar...

  13.07.2008

© 2021 karakalem.net, Zehra Sarı



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut