Tutku tutukluluğu

Zehra Sarı

KRZYSZTOF KİESLOWSKİ'NİN Dekalog Serisi'nden "Komşunun Malına Yan Bakmayacaksın"ı izledim geçen gün. Kieslowski Polonyalı sinemacı, yönetmen, senaryo yazarı. Filmlerinde "Kimiz, neden burdayız, kader var mıdır?" gibi temel soruları sorar. "Televizyonda yayınlanmak üzere çekilen, her biri yaklaşık bir saat süren Dekalog Serisi'nin her bölümü; çekildeği dönemin Polonyası'ndan, gündelik yaşama dair detayları Eski Ahit'te ki 10 Emir'den biriyle ilişkilendiriyor ve içinden çıkılması zor ahlaki soruları mükemmel karakter incelemeleriyle önümüze getiriyor.

Bu filmler ahlaki kaygıları dile getiren filmler; ama Kieslowski'nin ahlakçılığı fikri anlamda bir ahlakçılık, yoksa görsel anlamda bir ahlakçılık değil. Kieslowski, ölümüne yakın; üç renk üçlemesinden (Mavi, Beyaz, Kırmızı) sonra, Cennet, Cehennem, Araf isimli yeni bir üçleme için hazırlanmış; ancak gerçekleştiremeden hayatını yitirmiş. Senaryosunu kendisinin yazdığı bu filmler başka yönetmenlerce beyaz perdeye aktarılmış. Ve Kieslowski için "Sinemanın Dostoyevski"si deniyor.

"Komşunun Malına Yan Bakmayacaksın" elli dakikalık, iyi senaryosu olan bir film. Filmde; hayatını pul kolleksiyonuna adamış bir baba var. Öyle ki eşini ve çocuklarını bu tutkusu uğruna ihmal etmiş bir baba. Babalarının ölümü vesilesiyle birbirine tamamen zıt karakterde olan ve uzun bir süredir görüşmeyen ağabey ile kardeş buluşuyorlar. Ağabey düzenli bir işi ve düzenli bir aile yaşantısı olan bir baba, kardeş ise "Hayatında ne istersen yapabilirsin, hayat senin hayatın" anlayışına sahip olan, bu tarz yaşayan ve bu tarz şarkılar söyleyen, grubuyla turnelere çıkan ve mala mülke hiç önem vermeyen bir şarkıcı.

Ağabey ile kardeş beraberce, ölen babalarının evini görmek üzere giderler. Evin kapıları ve camları alarm doludur ve içerisinde demir kilitli, demirden yapılmış, içinde bir sürü pul olan defter bulunan bir dolap vardır. İki kardeşe, bu pullar ve babalarının bu pul tutkusu saçma, anlamsız gelir; zaten o pullara olan düşkünlüğünden onları ihmal etmiştir babaları. Fakat daha sonra bu pulların her birisinin maddi değerini öğrendiklerinde çok şaşırırlar. Pulların hayal edemeyecekleri kadar bir servet değerinde olduğunu öğrendikten sonra, ağabey ile kardeş birarada daha çok vakit geçirmeye başlarlar. Babalarının bu tutkusu yüzünden kendilerini ihmal ettiği için ona kızgın olan bu iki kardeş; kendilerinin de zaman içinde babalarının durumuna benzediklerini fark bile edemezler. Öyle ki; onlarda da başlayan bu pul tutkusu sonucunda, ağabey olan, ailesini ihmal etmeye başlar; kardeş olan ise grubunu...

Pulların bu kadar değerli olması onlarda sadece maddi kaygı olarak kalmaz, tutkuya dönüşür ve babalarının kolleksiyonunda, eksik olan bir pulun peşine düşerler. Bu uğurda büyük kardeş böbreğinden olur. Film böyle devam eder, sonunda bu pulları çaldırmalarına, büyük hayal kırıklığına uğramalarına rağmen, iki kardeş birbirini bulmuş olur.

Film kısaca "tutkulara yenilmek" önermesiyle açıklanabilir. Pulların çalınması sonucunda birbirinden şüphelenen iki kardeş (çünkü tutkuları bu derece doruğa çıkmıştır) gerçeği anladıklarında birbirlerinden şüphelendiklerine pişman olurlar ve tutkularına bu kez yenilmeyip birbirlerini bulmuş olmanın sevincini yaşarlar.

Filmi izleyen herkes, kendisinden çok şey bulabilir filmde. Kendi tutkularını veya yakınlarındakilerin ya da bir şekilde haberdar olduğu bazı kişilerin tutkularını düşünüp, derecesini sorgulayabilir yahut bu tutkuların hayatlara getirisini-götürüsünü düşünebilir. İtiraf etmem gerekirse; ben önce kendimde olan tutku derecesinde olmasa da aşırılık derecesinde olan bazı hallerimi, duygularımı, tavırlarımı vs. düşündükten sonra aklıma daha birçok örnek geldi tutku ve aşırılık konusunda.

Bazı kişilerde olan otomobil tutkusu geldi mesela... Kimilerinde olan eş, çocuk, mal-mülk edinme, makam-mevki sahibi olma, güzellik, prestijli bir meslek vs. geldi sonra. Ya da zamanımızdan çokça çalan televizyon tutkusu, film izleme tutkusu, haberleri seyretme tutkusu, futbol izleme tutkusu, Formula tutkusu ya da geçgin yaşına rağmen bilgisayar oyunlarına olan tutku vs. geldi.

İnsan sayısı kadar bu tutkuları çeşitlendirmek mümkün, derecelendirebilmek de. Bu tutkular herkeste aynı şiddette olmayabilir. Önceden bir heves iken, sonra bir alışkanlığa dönüşüveren ve sonrasın da da bu alışkanlıkların vazgeçilemez hale geldiği tutkularımız.."Vasat ümmet" unvanına sahip iken tutkularımızın esiri olup, iki ayrı uç da (ifrat-tefrit) salınıp durabiliyoruz.

Tutku kelimesi zikredildiğin de; hırs, ego, bağımlılık, öfke, heyecan, saplantı vs..kelimeleri de zihne aynı anda hücum ediyor. Sanki tutku, tüm bu kelimelerin manalarını da içeriyor. O yüzden tutkusuna tutulup kalan, onun adeta tutuklusu haline gelen; içinde tarif edemeyeceği acılar hissediyor; çünkü tutkusu tüm benliğini sarmış bulunuyor ve tüm duygularının, hislerinin, latifelerinin, aklının, mantığının, kalbinin önüne geçiyor.

Nice Firavunlar, Nemrudlar geçmiştir tarih sahnesinden; bir duygusunun esiri olup, bir düşüncesine tutkuyla, inatla bağlanıp, nice insanın hayatının bu fani kısmının neticelenmesine sebebiyet veren. Ama nice hayra, hakikate tutkulu insanlar da gelmiş geçmiştir tarih sahnesinden; Hayy'dan gelen hayata olan tutkuları onları hiçbir zorluğun önünde eğdirmemiştir, herşeye rağmen hayata tutunmayı başarabilmişlerdir.

İlla ki tutkulu olmak gibi bir his içerisine giriyorsak (zaman zaman insanın böyle anları olabiliyor) iyiye, güzele, hayra, hakikate tutkulu olmaya çalışmalıyız. Yeni şeyler üretmeye, hayırlı işler peşinde koşup, faydalı olabilmek için tutkulu olmaya çalışmalıyız ki; insanlığa faydalı eserler bırakabilelim, bir sadaka-i cariyemiz olabilsin.

Ama şu noktada hep uyanık davranmamız gerekiyor; tutkularımıza esir olmama noktasında... Şayet tutkularımızın esiri olmuşsak, kardeşimiz ile uzun ayrılıktan sonra tekrar birleşebilmemiz için açık kapımız kalmayabilir ve filmimiz mutlu son ile bitmeyebilir.

  06.06.2008

© 2021 karakalem.net, Zehra Sarı



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut