Affetmek

Mona İslam

SON ZAMANLARDA kudsi nebinin şu sözü ne kadar da kulaklarımda çınlıyor. “Lâ tağdab/ Öfkelenme!). Fesahatine hayran kalarak zikrediyorum bu hadisi. Aczimi itiraf ediyorum, kusurumu biliyorum. Ben çok çabuk öfkeleniyorum. Ama neyse ki çok çabuk da affediyorum. Varlığımın hakikatine vararak kendimi affediyorum. Önce kendimle savaşıma son veriyorum. Öfkelenebileceğimi kabullenmekle işe başlıyorum. “Öfkelenmek beşeri bir olaydır, fakat bilahare sakinleşmemek ve affetmemek ayıplanacak iğrenç bir harekettir” sözüne tutunuyorum.

İnsan kendine yapılan haksızlığı nasıl affedebilir? İmam-ı Rabbani’nin Mektubat’ında denildiği gibi, “Yanlış işlerin afv edilebilmesi için, işleyenlerce bunların suç olduğunun bilinmesi lazımdır. Bu işleri yapanların pişman olması lazımdır. Böyle olmazsa afv etmek doğru olmaz” diye mi düşünmelidir? Yoksa İmam bu sözleri kamusal suçlar, yahut başkalarına yapılan zulümler için mi söylemiştir?

Özür dilenmesini, hatanın anlaşılmasını beklemek çok yıpratıcı bir süreç. İnsan kendi duygularını bir başkasına endekslememeli. O pişman olursa affederim demek insanı ötekine bağlıyor. Fıtrat özgürlük istiyor, kimsenin kayd-u şartı ile bağlı olmamak. Affedemediğim her insanı sırtımda taşıyorum. Kalbime bir düğüm atılıyor. Küstüğüm insanlar adedince düğümler. Çektiğimde düğümleri çözüverecek, beni serbest bırakacak bir ip olmalı. Başım ağrıyor, midem bulanıyor, yoruluyorum kin tutmaktan. Bağrında kor ateşle yaşamak gibi kin tutmak. Kendi iyiliğim için o ipi çekmeliyim, affetmeliyim.

Affetmek bilgeliktir. Öncelikle bizi, incindiğimiz olayın ardındaki hikmet elini görmeye zorlar. Sonra bizi inciten insana hiç bakmak istemesek de onu iyice gözlemlemeyi, onun hakkında düşünmeyi, empati yeteneğimizi sonuna dek kullanmayı, onunla hemhal olmayı gerektirir. Her insana derinlemesine baktığımızda, içindeki insan-ı kamil çekirdeğini görürüz. Kemalden çok uzak olsa da, onda tecelli eden güzel isimleri uzaktan uzağa sezeriz. Onda arızi olan kusurları fark ederiz. O kusurlara düştüğü anı, ardındaki sebepleri, psikolojik dinamikleri inceleriz.Ve onu anlarız. Ona hak vermesek de, davranışını artık kendimize izah edebiliriz. Ve insan bir şeyin bilgisine sahipse bu onu üstün kılar. Sizi ezdiğini düşündüğünüz birine karşı, size haktan gelen moral üstünlük, aslında ezilmediğinizi farkediş, onu affetmenizi mümkün kılar. Goethe’nin veciz sözünü anımsarsınız hikmetin koynunda “Hiç kimse, affettiği zaman olduğu kadar yükselemez.”

Affetmek rahmettir. Onun, sizin hakkınızı sırtında taşımaktan kurtulması, daha çabuk ayağa kalkmasına, toparlanmasına yardım eder. Üzerindeki “Ah!”ları biraz azaltarak şefkat edersiniz ona. Hz İsa’nın “Düşmanınızı sevin” sözünü böyle anlamak gerek. Affederek ona, kendini affetme imkanı tanırsınız, Allah’ın onu affedebileceğine dair bir umut çakarsınız gözlerine. Size zulmederken kendisine neler yaptığını, hangi latifelerini öldürdüğünü, kendini nasıl karanlıklara attığını, kalbine nasıl bir bıçak sapladığını acıyarak anlarsınız. Allah’tan gelecek afv-u mağfirete ayna olmaya çalışırsınız. Affın ışığı sizde bir kere yansımaya görsün, ondan sadece karşınızdaki istifade etmez, siz de istifade edersiniz. Affetmenize bedel sizin de rahmet miktarınca kusurunuz affedilir. Rahmet sonsuzdur. Rahmetle siz de sonsuzlaşırsınız. Merhamet ederek merhamete layık olursunuz. Yanlışta olana edilebilecek en güzel duayı edersiniz “Allah ıslah etsin” diyerek. Ona ışık vermeyi başaramasanız da en azından ondaki karanlığı kendinize bulaştırmazsınız. Kötülük iyilikle savılmadığı, karanlık nurla aydınlatılmadığı, hatalar bağışlanmadığı zaman, bir virüs gibi çoğalırlar. Haşereler kabilinden günahlar lambayı açınca kaçışıverirler.

Afv uzun, siyah kadife bir elbisedir. Önce sizin ayıplarınızı örter. Sonra affedebildiğiniz ölçüde etekleri uzar. Rahmetin ve hikmetin her zerresi üzerinde bir inci tanesi olur. Kendisini giyen insana deruni bir bilgelik, tüm zamanlara, tüm sebeplere bakabilecek bir basiret, yapılan hiçbir şeyin biz izin vermezsek bize zarar veremeyeceğine dair bir özgüven, bu özgüvenle de varlıkla kucaklaşma, insaniyete ilişkin umut, yoluna devam edebilmek için şevk verir. Üzerindeki inciler eteklerinden dökülür. Döküldükçe insanlar affdan, rahmetten, hikmetten nasiplenirler. Döküldükçe yerine yeni inciler belirir. Peşinen ödüllendirilirsiniz her affettiğinizde bu incilerle. Üstelik bakarsınız bugün affettikleriniz yarın yolda size katılabilir. Çok sadık birer dost olabilir. Can çıkmadıkça hep ümit vardır. “Kalpler Allah’ın iki parmağı arasındadır, onları dilediği gibi evirip çevirir.”

Affetmek menfaattir. Kazancı hikmet, rahmet ve mağfiret olan bir menfaat.

  01.05.2008

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut