Sevinç Hanım ve Keder Bey

Mona İslam

SİZE BİZİM mahallenin sakinlerinden Sevinç Hanım ve Keder Bey’den söz etmek istiyorum. Sevinç Hanım’la Keder Bey otuz küsur yıldır Hayat Apartmanı’nda oturan yaşlı bir çift. Mahallelinin anlattıklarına bakılırsa, pek de iyi anlaşamadıkları, kavga ve gürültüleri eksik olmadığı halde şaşılacak şey ki evliliklerinde otuz yılı aşabilmişler.

Sevinç Hanım’ı herkes sever. Tombul, güleryüzlü, hareketli, bir güne bir haftalık işi sığdırabilen, becerikli, yaşından beklenmeyecek kadar atik bir hanımefendi. Zaman zaman çardakta komşularıyla otururken, elinde örgüsü; mahallede oynayan çocukların oyunlarına, gelen geçen seyyar satıcılara, bakkalın çırağına, hasılı mahalledeki herkese söyleyecek sözü olan, hiçbir şey söylemese de ortalığı çınlatan şen kahkahalarını duyacağınız, en efkarlı anınızda bile sizi gülümsetecek bir kadın. Zaten eşi Keder Bey de onun en çok bu kahkahalarına kızıyor. “Hanım herkes sana bakıyor” diyor acı acı. Ama aldırmıyor Sevinç Hanım. “Sen” diyor “kıskanıyorsun. Yalnız seni neşelendireyim istiyorsun”.

Sevinç Hanım sabah erkenden kalkar. İlk işi perdeleri sonuna kadar açmaktır, içeriye güneş tüm ihtişamıyla girsin ister. Balkonda çiçek yetiştirir. Sardunyalar, aşkmerdivenleri, begonyalar ve menekşeler, bir de o neredeyse alt kata kadar uzanan arapsaçı ve sarmaşıklar. Onlarla konuşur, şakalaşır. Bazen, sabahın erken saatlerinde işe giden insanlar, onun kendilerine bir şey söylediğini sanırlar. “Efendim Sevinç Hanım bir şey mi dediniz?” derler ve Sevinç Hanım’a yakalanırlar. “Sabah şerifleriniz hayrolsun efendim”le başlayan uzun bir sohbetten işlerine geç kalmamak için zor kurtulurlar.

Keder Bey (bana Keder amca demek daha hoş geliyor, çünkü Sevinç Hanım’dan yaşça epey büyüktür) hanımına nispetle epey zayıf bir adamcağız. Birlikte on numara oluyorlar diyebiliriz. Bir ve sıfır gibi. Keder Bey Amca az konuşur, sabahları mahmurdur, emekli olduğu halde hanımının neden kendisini erkenden ayağa diktiğine bir türlü anlam veremez. Ama Sevinç Hanım’ın ısrarlarına fazla dayanamaz, kalkar. Balkonda onunla oturur, gazetesini okur, Sevinç Hanım’ı dinlermiş gibi yapar, çayını yudumlar ve çiçeklere derin derin dalar. Her baktığı şeyi beynine kazımak ister gibidir, her söyleneni dikkatle dinler. Konuştuğunuzda sözlerinizi bir şiir gibi ezberlediğini sanırsınız. Pek arkadaşı yoktur. Ama size onunlayken, dünyada bir tek siz varmışsınız gibi davranır. Yavaş yürür, yavaş konuşur, yavaş yer. Sevinç Hanım balkonda sofrayı toplamak için acele ederken, Keder Bey hiç istifini bozmadan ağır ağır kahvaltısına ve gazetesine devam eder. En çok da tartışmaya bu yavaşlığı sebep olur. Sevinç Hanım ona “Off! Biliyor musun benim ne kadar çok işim var” diye söylenmeye başlar ve Keder Amca ona delici bakışlarını yöneltinceye kadar, kurulu saatin boşalması gibi fasılasız devam eder. Bazen hiç nefes almıyor sanırsınız.

Keder Bey Amca emekliliğinde marangozluğa merak sarmış, birkaç apartman ilerde, köşedeki marketin yanındaki küçük dükkanı tutmuş, atölye yapmış, tam bir sanatkar, ince iş ustasıdır. Bir suntaya bakar, bir çalışma masasını en ince oymasına kıvrımına kadar görür. Bir oduna bakar ve ondan Gepetto usta gibi Pinokyo’yu çıkarır ve hatta konuşturur. Onun kesinlikle kulağına fısıldayan bir ilham perisi vardır.

Ben, sözlerimden de anlaşılacağı üzere, mahallelinin tersine, Keder Amca’yı eşinden daha çok severim. Gözlerine bakmaya doyamazsınız, orada huzur, sessizlik, gece gibi üstünüzü örten bir karanlık ve size gülümseyen yıldızlar bulursunuz. Ama gözlerine bakmaya, benim gibi cesaret edebilirseniz tabii. Mahalleli ondaki hüzne, dervişliğe, bilgeliğe pek meraklı olmadığından; ne gözlerine bakarlar, ne de onlar gibi kahveye gidip, tavla atmak yerine, uzun uzun bir oduna bakmasına anlam verebilirler. Açıkçası ondan biraz ürkerler. Ona sadece derdi olanlar gider, kimse de eli boş dönmez. Bir hikmet ışığı yakar gönüllerinde, deva olamasa da sıkıntılarınızı paylaşır, katlanılır kılar, yükünüzü hafifletir Keder Bey Amca.

Kder Bey’i geceleri balkonda sigarasını tüttürür, efkarlı bir of çekerek yıldızlara bakarken görürüm. Öyle uzun süre sabit kalır ve aynı noktaya bakar ki, onu fark etmek çok zordur. Bir kırmızı nokta belirir yanan sigarasından; hepsi o. Belki karşı evde oturmasam ben dahi fark edemezdim. Kimseyi rahatsız etmez, gecenin sessizliğine ilişmez. Uzun uzun dikilir balkonda Keder bey amca. Mevsim yazsa bir sandalye getirir Sevinç Hanım. Mevsim kışsa bir de hırka yanında. Şefkatle koyar hırkayı omuzuna, “yat artık üşüyeceksin bey” der nezaketle. Anlarsınız ki kocasının üstüne titriyor. “Tamam tamam geliyorum” der Keder Bey, ama Allah bilir ne zaman gider uyur. Sanki herkes gidip yatınca, gök ona sırrını fısıldayacaktır; onu duymadan, donsa da girmez içeriye.

Sevinç Hanım gündelik işlerde çok beceriklidir, ama bir problem olmayagörsün hemen telaşlanıverir. Panik yapar, feryad eder, ortalığı velveleye verir. Bütün mahalleyi başına toplar, derdini de anlatamaz. Onu Keder Bey’den başkası yatıştıramaz. Keder Bey onu sessizce dinler, gözlerini ondan hiç ayırmaz, gözlerini karısında sabit tuttukça Sevinç Hanım sakinleşir, yerine oturur, onun ağzından çıkanı dinleyecek kıvama gelir. Hikmetli sözler ancak dinleyebilecek kıvamda olana verilir. Keder Bey’de hikmetli söz çoktur, ne zaman nerede hangi sözün söyleneceğini de iyi bilir.

Sevinç Hanım’la Keder Bey birbirlerine çok bağlıdırlar. Öyle ki biri ölürse diğeri de yaşayamaz diye tahayyül ederim. “Birbirlerinden bu kadar farklı olan bu iki insanı birbirine bunca yıl kenetleyen nedir?” diye düşünürüm zaman zaman. Sanırım Sevinç Hanım, Keder Bey’in yaşama sebebidir, güne zorlukla da olsa uyandıran onun kuş cıvıltısı gibi sesidir. Bir yere dalıp gittiğinde daldığı yerden onu aramıza geri döndüren, onun gülen yüzüdür. Hayatın acımasız ve soğuk yüzüne karşı onun sırtına koyduğu hırkadır. Akşam vakti evine döndüren, onun sıcak çorbası gibi sıcak gözleridir. O perdeleri sırf onun hoşuna gittiği için açar. Aslında onun için insanların koşuşturmasında görülecek hiçbir şey yoktur. Evlerine güneş Sevinç Hanım sayesinde girer.

Sevinç Hanım için ise Keder Bey hayattaki anlama dair şeylerin toplamıdır. Her şeyin ardındaki hikmetli sedadır. Onu haddini aşmaktan, her türlü taşkınlık ve hafiflikten koruyan, sırtını yasladığı duvardır. Sükunetinde dinlendiği koca bir dağdır. Gözlerinin içinde kendini görür Sevinç Hanım. Keder Bey, onu kendisini tanıdığından daha iyi tanımaktadır. Bu güvenle ne kadar dır dır etse de, nihayetinde kuzu kuzu ona itaat eder. Onun dediklerini harfiyyen yapmayı bir tılsım, bir dua sayar.

Mahallemizin vazgeçilmez iki karakteridir Sevinç Hanım ve Keder Bey. Ne biz onlarsız olabiliriz, ne de gece ve gündüz onlarsız döner. Onlar birbirlerini tamamlasın diye yaratılmış Rahmet ve Hikmettir. Bir yerlerde gece ve gündüz, sevgi ve bilgelik, celal ve cemal, dağ ve deniz kavuşuyorsa, bu kesinlikle onların evindedir. Her anımızın içinde onlar sarmaş dolaş bizimledirler. Bazen birinin sesi duyulur, bazen diğerinin sessizliği dinlenir. Kimi zaman biri neşeyle cıvıldar, kimi zaman diğeri heybetle kükrer. Onlar hayatımızın tadı tuzudur.

  28.04.2008

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut