Bir gönül yolculuğu...

Serap Özuymaz*

DAHA KÜÇÜCÜK yaşımızdan itibaren, hayata dair tüm beklentilerimizde, hep önce yüreğimizde başlayan, sonra dilimize dökülen, bize imdat eden, daha ilk anda ferahlık veren “DUA” ile tanışmışızdır.

İstemeyi ve “Vermek istemeseydi, istemek vermezdi” sırrınca tüm dualarımızın cevapsız kalmayacağından emin olmayı da, zaman içinde DUA ettiğimiz, kapısına geldiğimiz, güvendiğimiz Rabbimizi daha yakin tanıdıkça öğrenmiş ve hissetmişizdir.

Ancak, bir gün gelip, ellerinizi açıp, ne isteyeceğinizi bilemediğiniz, hayata dair hiçbir beklenti hissetmediğiniz, adına birilerinin “depresyon” dediği; gerçekten öyle bir hal ki, çıkmaz bir sokakta ve artık önünüzün kesildiği, hiçbir şey istemeyecek ya da ne istesem değişir ki bu hal diye ümitsiz kaldığınız zamanlar yaşadınız mı?

Evet dostlar, her zaman hayatın yüzüne gülen, pozitif, hatta bazı arkadaşlarımın abartı görüp “Hayata pembe gözlüklerle bakıyorsun” diye tanımladığı; duayı en önemli güç görüp, her an her ortamda, kalbinden dualar geçen ben, bu tarif ettiğimi hali yaşadım.

Bırakın her hali, namaz sonrasında ellerimi açıp dua etmek istiyorum, ama dilime hiçbir şey gelmiyor. Çünkü kalbimi, aklımı, ruhumu dinlediğimde hiçbir şey istemiyor. Sanki içinde olduğum hal öyle bir hal ki asla dönüşü yok, ilerisi de yok, üstelik bu hale dair isteyip de beni mutlu edecek hiçbir şey yok.

İşte tam bu zamanda, yıllar öncesinde, Risale-i Nur’u ilk kez daha bir farklı hissedip, algılamaya başladığım bir bahsi hatırladım. Fatiha sûresini anlamaya, yaşamaya dair, bize bir pencere açan “nun” harfinin hayalî yolculuğuyla, derin bir tefekkür hazinesinin ilk ışıklarını gösteren bölümdür bu bahis.

İlk başta, “Madem ki Rabbimiz bize günde 40 defa namazda, özü nefis bir dua olan bu sureyi okumayı öğretmiş, mutlak bunda bir hikmet var. Öyleyse ben de ellerimi açtığımda böyle dua edeyim” diye düşündüm.

Sonra her satırını hissederek ısrarla okumaya devam ettikçe, artık kalbim, dilim, “Rabbim, benim sahibim Sensin. Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Beni benden iyi bilensin. Ben bilmezdim, bana beni bile sen öğrettin. Sen âlemlerin Rabbisin. Dünyamı da, ahiretimi de güzelleştirecek, ancak Sen olabilirsin. Beni benim için en doğru yola ilet” diye devam eden duayı tam hissetmeye başladı.

Sonrasında mucizevî bir şekilde, hiç ummadığım, tahmin bile edemeyeceğim, seçenek olarak dahi görmediğim bir tarzda hayatım tamamen değişti. Tarifi öyle zor ki, mevcut halimin maddi manevi her hali tamamen değişti. Yaşadığım yer, çevremdeki insanlar, sabahtan akşama yaşadığım her durum farklılaştı. Sanki Yusuf’un kuyudan çıkarılması, Yunus’un balığın karnından kıyıya ulaşması, Musa’nın önündeki denizin yarılıp yolun açılması gibi, imkansız gibi görünen, bir yerden bir yere ışınlanma gibi, rüyadan uyanmış gibi...

Sadece benim aklım değil, onlarca aklı dinlesem, kalbin isteklerine yer versem, yine de yapamayacağım çözümü, Rabbim kolaylıkla, hani Ramazan Risalesi’nde hatırlatılan bir âyet gibi, ‘ummadığımız yerden, ummadığımız şekilde’ bana imdat etmişti.

O gün bugündür duam Fatiha artık. Elbette bu yolculuk devam ediyor, artık tevekkülün sadece dilimde değil, tamamen O vekilden, çözeceğinden emin olarak, hatta daha imdat yetişmeden, vekil ettiğim anda, çözüm gelmiş gibi gönül coşkusu ile şükrü yaşamak olduğunu biliyorum.

Gemide yükünü yere bırakıp bir de üstüne oturarak rahat eden, keyfine bakan yolcu gibi, Rabbimizin bize yüklemediği hiçbir şeyi güçsüz omuzuma yüklemeden, sadece şükre ve tevekküle dayanarak, kendimi dünyanın en mutlu kişisi hissediyorum.

Adına depresyon da denilse, “İmtihan, çekmek zorundasın!” da denilse, bunların bir adım önümüzde olan, Rabbimizin her an önümüze sunduğu saadet kapısını görmemekle ilgili olduğunu anladım.

Uzun zamandır güne, yeni eklenmiş yazıları okuyarak başladığım, mutluluğuma mutluluk katan, her satırı hazine kıymetinde olan Karakalem ailesine, ben de ilk kez kalemi ele alıp, üslubu tamamen acemi ve teknik hatalarla dolu da olsa, bu gönül yolculuğumu, bir başka dosta saadet kapısı olur duasıyla yazmak istedim.

Selam ve dua ile...

  10.04.2008

© 2021 karakalem.net, Serap Özuymaz



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut