Yarım kalmış bir cümle:
“İslâm terörü lânetler”

DAHA GERİLERE uzanan bir mazisi olmakla birlikte, 11 Eylül’den sonra âdeta ‘tescil edilmiş’ bir (ön)yargı var Batıda ve Batılılaşmış Doğulularda. Bazı Müslümanların giriştiği şiddet içeren eylemleri İslâm’a mal edip, İslâm’ı terörle özdeşleştiren bir yaklaşım karşımızdaki...

Bir Yahudinin şiddet içeren eyleminin ‘Yahudi terörü’ olarak, bir Hıristiyanın şiddet içeren eyleminin ‘Hıristiyan terörü’ olarak, bir seküler bireyin şiddet içeren eylemi ise ‘seküler terör’ adlandırılmazken, her nasılsa, Müslüman kimliği taşıyan bir kişinin eylemi ‘İslâmî terör’ oluveriyor!

Tek başına bu durum, karşımızda duran yaklaşımın ne kadar da hesaplı ve art niyetli ve hakkâniyetten ne kadar da uzak olduğunu göstermeye kâfi.

Ancak hâkim medyatik kanallarda ‘İslâm-karşıtı’ dalga o kadar güçlü ve tek yönlü propaganda o kadar ağır ki, bu kadar açık haksızlığına rağmen bu tutum hükmünü icra ediyor ve ‘terör’le özdeş kılınmak suretiyle ‘terörize’ edilmiş Müslümanlarda bu buyurgan söyleme karşı ‘özür dileyici’ bir üslup hemencecik boy gösteriyor. Özelde bazı Batılı Müslümanlarda veya Batıyla temas düzeyi daha yüksek düzeydeki Müslümanlarda gördüğümüz bu üslubun özünü ise, “İslâm terörü lânetler” cümlesi oluşturuyor.

Bu cümle, elbette, bir hakikatin ifadesi. Bir gerilimde, doğrudan o gerilimin müsebbibi ve mümessili olmayan, bu anlamda ‘masum’ kişilerin de canına kasteden bir teşebbüs, Kur’ân-ı Hakîm’de tam beş kez vurgulayan ‘suçun şahsîliği’ ilkesinin ihlâli anlamını taşıyor çünkü. Kur’ân’da yalnızca bir âyetle emrediliyor olması bir hükmü ilâhî şeriatın bir parçası haline getirirken, ‘suçun şahsîliği’ni vaz’eden ‘Velâ teziru vâziretun vizra uhrâ (Hiç kimse, başkasının günahını yüklenmez)” hükmünün beş kere beyan buyurulması, Âdil-i Hakîm’in insanların dünyasında adaletin tesisine dair muradının açık bir göstergesi elbette. Dahası, Maide sûresinde yer alan “Sakın bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin” gibi âyetlerle de, bu hükmün te’yid ve te’kid edildiğini görüyoruz. Peygamber aleyhissalâtu vesselamın, savaşın doğrudan tarafı olmayan kadınları, çocukları, yaşlıları, hastaları, işiyle gücüyle meşgul insanları, mabedlerde ibadetle meşgul olanları safdışı tutan âdilâne gazveleri, bu ilâhî muradın nasıl takip edileceği noktasında mü’minler için bir yol haritası niteliğinde.

Bu bakımdan, kurunun yanında yaşı da yakan, ateşi mücrimin yanında masuma da dokunan ‘terör’ eylemlerini, velev ki ‘İslâm adına’ veya ‘Müslümanlar adına’ yapılmış olsun, savunmak mümkün deği.

Ancak, meseleyi burada bitirip “İslâm terörü lânetler” diyerek noktayı koymak, hiçbir meseleyi çözmüyor, hiçbir yaraya merhem olmuyor, ‘lânetlenen’ o ‘terör’ün ortadan kalkması noktasında da bir işe yaramıyor.

Bilakis, bu söylem, bir ileri aşamadan geri durup sadece burada kalmışlığıyla, İslâm’ı terörle özdeşleştiren hâkim önyargının üreticilerine dolaylı bir moral üstünlük sağlamaktan öteye geçemiyor. Oysa, başka dinlerin mensuplarının yaptığını o dinin bütün müntesiplerine ve hele ki o dinin kendisine mal etmezken İslâm’ı terörle özdeşleştirme arsızlığını gösterebilmiş hâkim güçler, böylesi ‘özür dileyici’ bir söylemi hak etmiyor.

Dahası, bu söylem, masumları da hedef haline getirdiği için Kur’ânî açıdan savunulması mümkün olmayan terörün beslendiği zeminin üzerine hasır seriyor.

Haksız ‘güçlü’nün durduğu yeri merkeze alan böylesi bir söylem, zulme uğramış ‘zayıf’a hem yanlışını hem de doğru olanı aktarma imkânını da ortadan kaldırıyor.

Bu handikapların aşılması için ise, bu yarım cümlenin tamamlanması gerekiyor. Masumlara da zarar veren bir yanlış tepki ortaya koyan ‘zayıf’lara Kur’ânî adalet ilkesi doğrultusunda “İslâm terörü lânetler” gerçeğini hatırlatırken, kendi ‘ben’inden başka merkez ve ‘menfaat’inden başka kutsal tanımayan haksız güçlüye “İslâm terörü besleyen sebepleri de lânetler” diye haykıran bir tam cümledir olması gereken.

Bu cümle, ancak böyle kurulabildiğinde saygıyı ve ilgiyi hak eder hale gelecek; ve ancak bu takdirde, ikna edici olabilecektir.

Kaldı ki, The Independent’ın Orta Doğu muhabiri Robert Fisk’in dediği gibi, “İslâm’la terör arasında bir irtibat yoktur. Ama Müslüman topraklarının işgaliyle ‘terör’ arasında bir irtibat mevcuttur.”


(Bu yazı, eşzamanlı olarak timeturk.com’da da yayınlanmaktadır.)

  01.04.2008

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut