Dinle

Öznur Çolakoğlu Cam

SESİNİ UZAKLARA gönder bir müddet. Yada hiç beklemediğin bir anda sesin alınsın senden mesela. Sessizliği ve sensizliği yaşa doyasıya. İşittiğin yüzlerce sese sesinle mukabelede bulunma. Sonsuzluğu düşün ve dinle bir müddet, sonra sonsuzluğun içindeki boşluğu, boşluğun içindeki varlıkları, o varlıklarının her birinin kendi frekansından yayılan tınılarını. Yaşam denilen muammanın ritmini dinle bir müddet. Dinle sadece dinle..

Sonsuzluğun içindeki boşlukta var olma cabasın da olan aciz varlığını dinle sonra bir müddet bu müthiş kainat içindeki ahenkli ritme uyum sağlamaya çalışan ve kendi iç boşluğunda durmaksızın ses çıkaran kendi ritimlerine dikkat et. Ellerini göğsüne bastır ve kalbini dinle. Sonra mideden gelen bir şükür tınısına kulaklarını aç. Gözlerin kapalı olsun hatta ağzında.. sen sadece dinle..

Ellerin kalbinin üzerinde, kulaklarınla seyret hayatı bir müddet. Acelesi olan bir ambulans uzun bir şükre ve tefekküre daldırsın seni. Birilerine kafası atmış ağzı bozuğun biri trafiği birbirine katarak küfürler yağdırsın etrafa ve sabırla dinle tüm sesleri. Kendini bilmez bir hadsiz arabasındaki yada evindeki ses düzeneğini denemek istercesine son ses hem de en sevmediğinden birkaç parçayı arka arkaya çalsın mesela. Bir yerlerden bir bebek ağlaması, başka bir yerlerden neşeli ve kıvrak gülüşmeler, esnafın bağrışları dolsun içine bir müddet.

Bunca karmaşa içinde birde kuş seslerini işit arada yada rüzgarın sesini.. kısmetine yağmur yağıyorsa sadece yağmur taneciklerinin ritmine odaklansın kulakların. Bunca ses içindeki kendi iç sessizliğindeyken bile süzerek al sesleri içine. Herkese ve her sese, her renge açık olmasın varlığın. Akıp giden kainat içinde hep her şeyin en iyiisin, en temiz ve en doğal olanını al içine. Sonra biri ansızın adını ansın mesela ama sen sesine değen sesleri çığlığa dönüştürmeden sadece dinle.

Sesin, hayat kemanının teli olduğunu düşün bir müddet ve bu tel olmadan hiçbir sese mukabele edemeyeceğini. Kendi sessizliğin içinde, kainattaki sesleri temaşa et sadece. Sessizliğin ses ile ne denli tezat olduğunu düşün. Beyazı ve siyahı. Sıcağı ve soğuğu. Yakın ve uzağı. Güzel ve çirkini. Daha aklına ne geliyorsa tezat ve zıt çağır hepsini dimağına. Etrafından sana uzanan sesler arttıkça sen daha da çok gömül sessizliğine. Varlığını yokluğuna kat bir müddet. Varlık ve hiçlik üzere ör düşüncenin ilmeklerini.

Mahiyetine odaklan hayatın, sesin olmadan sesin ne kadar manasız olduğunu fark et hatta. Sonra gözlerin olmadan renkler ne kadar manidar olurdu acaba? Ruh olmasa bedenin manası ne olurdu? Yada sevgi olmasaydı nefret var olur muydu? Her zıtlığın birbirini nasılda dengelediğini, kainat üzre her bir zerrenin birbiri ile nasılda bağlantılı olduğunu düşün uzunca..

Sen istemediğin halde , engin bir rahmet neticesinde sana lütfedilmiş olan kabiliyetleri düşün uzun uzun. Her bir duyu organının ne kadar mühim olduğunu fark et. Hayat kemanımızın teli olan sesimiz nefesimize muhtaç. Bedenimiz varlığını ruhumuza. Bir gün kuş misali uçup gittiğinde nefesimiz hiçbir duruma ve olguya ne sesimizle ne bedenimizle mukabele edemeyeceğiz hiç birimiz.

Hayatı konuşarak tüketmek yerine, dinleyerek çoğaltmanın derdinde olmalıyız hepimiz. En büyük erdemin sesimiz alınmadan nefesimizden bazen sessizce dinlemek olduğunu öğrenmemiz gerekiyor. Dinleyerek aslında insanların daha güzel iletişim kurabildiğini keşfetmenin vaktidir vakit.

Kainatı, insanları, olayları, yaşamı ve hatta kendi bedenini derinden iyice bir dinle. Bak gör ne sırlar ifşa olacak önünde..

  21.02.2008

© 2021 karakalem.net, Öznur Çolakoğlu Cam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut