Çocuklar korkmasın yağmurdan...

E. Sümeyra Kabze*

YAĞMURU BİLİR misiniz?

Bu soru da nereden çıktı demeyin ne olur. Elbette bilirsiniz. Ansızın bulutların tebdil-i kıyafetle griye büründüğü, beyaz beyaz pırıltıları şiddetli bir sesin takip ettiği zamanlarda, pıtır pıtır dökülen damlacıklardır yağmur.

Peki ya yağmurla konuşmayı hiç denediniz mi? Nereden geldiğini hiç sordunuz mu? Ya da kimlerin kokusu ve korkusunu, kimlerin duasını ve ümidini hangi meleği sırtında taşıdığını sordunuz mu hiç?

Belki hepimiz küçük birer çocukken korktuk şimşek çakmalarında ve usulca annelerimizin koynuna sığındık. Kaçırdık yağmuru, o masum kocaman gözlerimizle izleyemedik doyasıya. Belki de büyüdükçe yağmura artan merakımızı ve özlemimiz çocukken bakamadığımız, dokunamadığımız yağmur tanecikleridir. Kimbilir belki de sebep dokunamadığımız melekçiklere özlemimizdir, bizim bile farkında olmadığımız... Her yağmur damlasını bir melek indirirmiş nazenin varlığı ile, emri yerine getirmenin huzuru ve neşesi ile.

O yağmur ki, hayat oluverir bir anda toprağa. Bu damlacıkların içindeki esrar nedir ki kapkara bir tohumdan narçiçeği gibi kıpkırmızı bir çiçek coşkuyla salınıverir ağaçların dallarında... Evet, işin biyolojik boyutunu bir sağlıkçı olarak bilmekteyim; kaldı ki, bunu bilmek için sağlıkçı olmaya da gerek yok. Tahta sıralarında otururken ‘ilk’okulların, öğrenmiştik hepimiz. Fakat kimse bize melekleri anlatmamıştı. Bu suyun şifasının Rabbinin katından henüz inen melekçiklerin nefesleri olduğunu da kimse anlatmamıştı.

Şair Nurullah Genç, Efendimize âlemlere rahmet olduğu için mi “Yağmur” demişti? Ya da arza dokunan mübarek ayaklarının bastığı her yerde şifa bitivermiş olduğu için mi? Bilmiyoruz. Ama bildiğimiz, yüzümüzde tebessüm çiçekleri açtıran bir güzellik var. Efendimiz de (s.a.v.) yağmuru çok severdi. Onunla konuşur, hasbıhal ederdi. Yaratılan hiçbir zerreyi umursamamazlık yapmadığı gibi...

Hiç yağmur yağarken ellerinizi uzatıp duaya durdunuz mu? Yahut göğsünüzü açıp neden böyle yaptığınızı soranlara “ Bu damlalar Allah’ın katında şimdi indiler, kimseyle buluşmadan sinemle buluşsunlar istedim” dediniz mi? O öyle derdi, öyle demişti. Ne güzel bir nebiydi ki, kâinatı doya doya hissetmişti. Yağan damlacıklara bile Rabbinden geldiği için hürmet etmiş, onu da bir dua vesilesi kılmıştı.

Dün gece bardaktan boşanırcasına yağmurla şenlendi sokaklar ve yağmur hâlâ devam ediyor. Rabbimiz bizi seviyor, yağmur gönderiyor. O ki bizi seviyor, melekçikler vazife başında bizim için. O bizi seviyor ve yağmuru ile sesleniyor: “Siz isteyin, ben icabet edeyim.”

Yaratılmış herşey gibi bu latif damlacıklar da vesile. Çocuklarımız yağmurdan korkmasın. Şimşek çakınca bilsin ki o bir müjde; yağmur geliyor şimdi sokaklara... Toprağa, nar çiçeklerinin kırmızısına, Mehmet Amcamın tezgâhının üzerine, Hatice Teyzemin pazar çantasının kıvrımlarına, kediciklerin kısa kısa tüylerine, şu arabasına yumulmuş mışıl mışıl uyuyan dokuz aylık bebeğin pamuk ellerine yağmur dokunacak. Toprağa şifa sinelere inşirah, zerrelere aydınlık temizlik ulaşacak. ‘Bayram’ olacak, binbir renkli dualar semaya uzanacak. Etraf Nur Nebinin (salât ve selam ona olsun) nefesinden rahmete boyanacak. Belki biraz buruk, ona hasretini tazeleyecek.

Yağmuru bilir misiniz?

Yağmur ki şenlik, yağmur ki dua vesilesi, yağmur ki rahmet, en çok da tebessüm. Çünkü Yağmur O’nun katından pıtır pıtır bir heyecanla iniveren ıslak ama tertemiz, saf, dupduru bir hediye. Gökyüzü kadar bir şifa.

Hoş gelişlerin oldu yağmur. İyi ki bildik seni.

Rablerine itaatte kusur etmeyen melekçiklere selam olsun...

  23.01.2008

© 2021 karakalem.net, E. Sümeyra Kabze



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut