Ölüm: eve dönüş

Nuriye Çakmak

OKUL YILLARIMDA eve gelir gelmez ilk işimin okul kıyafetlerinden kurtulmak olduğunu hatırlıyorum. Öğrencilik hayatım boyunca bu sıralama hiç değişmedi. İşyerlerinde özel kıyafet giyenler için de durum aynı olsa gerek. Sanki o kıyafetten kurtulmayla bir rahatlama yaşanır. Ve kıyafetin hatırlattıklarından. Hem gelinen yere uyum sağlama ve rahatlama emareleridir de bunlar.

“Ceset libası” tamlaması bu noktada düşüyor aklıma. Ezelî olan ruhun ceset libasını giymekle başlayan mesaisi. Ve sonra yuvaya dönüşü: ölüm.

“İş elbisemi bırakıp, geldiğim yere dönüyorum. Nasıl karşılanacağım çalışmama bağlı, ama her halükarda vatanıma dönüyor olmanın rahatlığını hissediyor dünya mesaisinde sıkışmış ruhum. Çünkü dünyalı değilim ben. Ait değilim buraya.

Gidiyorum, çünkü geldim. Burada değildim, değildik ve gelecek olanlar, değiller...

Başlayan herşey bitiyor. Ben ve görevim gibi, dünyanın kendisi gibi...

“Geri” dönüyorum. Uzun zaman görmediğim yakınlarım var orada, hep hayalimde yaşattığım güneşler ve bir bahar var elbet. Memleketim var. Aidiyetim.

Değişik bir yoldan eve dönüyorum. Son yolculuk değil, durmayan yolculuğumun bir başka durağına gidiyorum. Geldiğim gibi tek ve yalın. Toprağa dönüyorum, yaratılışıma. Doymak için, dinlenmek için, kavuşmak için...

Bakımından sorumlu olduğum, üzerime zimmetli ceset elbisemi, yani iş kıyafetimi aldığım yere teslim etme sanki toprağa gömme işlemi.

Son çağrı sela, sanki mesai bitimi...”

Ölüme böyle bakınca önce ölümü seviyorum, sonra hayatı. İşimi iyi yaptım güvenci değil, bir yuva sıcaklığının verdiği rahatlık bu.

Ölümün hayatı saran kolları... Nasıl unuturuz? Hangi otobüste kaldık, hangi yol bir sılaya vardı? Hangi otelde yer aldık? Hangi iş bitmedi, hangi elbise eskimedi, ceset gibi?..

Ölmeden önce ölüp, hayatla bağlandırıyorum ölümü ve örnekler yağıyor beynime. Askere giden bir gencin üniformasını çıkarıp yakınlarının yanına, askere gitmeden önce yaşadığı gerçek vatanına ve asıl hayatına dönüşü gibi.

Eve dönmeyi dört gözle bekleyen öğrencinin, önlüğü çıkarıp yuvasına koşması gibi.

Dakikaları sayan bir işçinin son düdüğü beklemesi gibi.

Gurbetten dönenin sılası... Âşığın kavuşması...

Kim hayatı görev şuuruyla yaşarsa sevecek, bilecek ölümü. Görevden kurtulmak için değil; yeniden başlamak için, terfi etmek için. Ve yıldızlarda bir tatil için...

Ölüm öldürülmüyor ve öldürmüyor da. Ebede namzet olana...

  14.03.2008

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut