Risale-i Nur'larla İmanî ve İslamî Hizmetler

Halil Köprücüoğlu

AVRUPA’DA BULUNAN arkadaşlarımızın çocuklarıyla ilgili okuma programlarına katılmak için orada bulunurken Avrupa’da çalışan bir ağabeyin, bir grup arkadaşı adına, R.Nur ve onunla yapılan İslami hizmetlerle ilgili bazı sorularına muhatap oldum. Onlara kendi bilgim seviyesinde cevaplar vermeye çalıştım. Sizlere de faydası olur düşüncesiyle aşağıda takdim ediyorum:

  1. Biz adına Hizmet dediğimiz bu faaliyetimizle ne üretiyoruz; faaliyet alanımız nedir ?

    Kendimiz, ailemiz , yakınlarımız, milletimiz ve bütün insanlık için; Yaratılış Gayemize uygun olarak Faaliyet Alanımızı belirleyen Genel Hedeflerimiz şunlardır:

    a. Tevhid inancının kuvvetlendirilmesi.

    b.İmanları taklitten tahkike ulaştırmak

    c. Nübüvvet, haşir, kader, ilahi kitaplar ve melaikeye iman akidelerinin tahkiki bir surette kazanılması

    d. Bu akidelerin hayata geçirilmesini sağlamak ibadet şuurunu pekiştirmek.

    e. Risale-i Nur'un meslek ve meşrebini kavramak ve yaşamak.

    f. İman ve Kur’anın hakikatlerini en iyi şekilde bu asrın anlayışına takdim eden Risale-i Nur hakikatlerini diğer insanlara ulaştırmak.

    Bunları belirledikten sonra Faaliyet Alanımızın Özel Hedefleri diye sayabileceğimiz;

    1. Tevhidle ilgili olarak:

      a. Tabiatta tesadüf ve esbabın icadda yeri olmadığını idrak etmek.

      b. Şüphe ve vesveselerle sarsılabilecek taklidi imanın yerine fenler ve diğer ilimler yoluyla tahkiki imanı kazanmak.

      c. Aklın nuru olan fen ilimleriyle vicdanın ziyası olan din ilimlerini mezcederek hakikate ulaşmak.

    2. Nübüvvet ile ilgili olarak

      a. Nübüvvet hakikatinin gerekliliğini, beşere kazandırdıklarını, maddi ve manevi her alanda rehber olduğunu kavramak.

      b. Bütün hak peygamberleri öğrenmek ve Peygamberimizin (a.s.m.) en son, en büyük peygamber oluşunu delilleriyle idrak etmek.

      c. Sünnet-i seniyyenin önemi ve ittiba lüzumunu anlamak ve benimsemek.

    3. Haşir ile ilgili olarak :

      a. Haşrin gerekliliği, delilleri ve vukuu inancının kuvvetlendirilmesini sağlamak.

      b. Beka-i ruh, Cennet ve Cehennemin vücutlarını delillerle kani olmak.

      c. Haşir akidesinin fert ve topluma kazadırdıklarının farkına varmak.

    4. Ubudiyet ile ilgili olarak:

      a. Başta namaz olmak üzere ibadetlerin lüzumunu kavramak; bunun şuur ve idrakiyle davranmak.

      b. Amel-i salih ve takva esaslarını anlayıp, ittiba etmek.

      c. İmanın fert ve cemiyete sağladığı faydanın, küfrün insanda ve cemiyette yaptığı tahribatın farkına varmak, mukayesesini yapmak.

    5. Kader ile ilgili olarak:

      a. Ehl-i Sünnet ölçüleri içerisinde, kader, İrade-i cüz'iye mefhumlarını ve bunların aralarındaki münasebetleri kavramak.

      b. Kader inancının fert ve cemiyete getirdiklerinin şuurunda olmak.

    6. Kitaplar ile ilgili olarak:

      a. Semavı kitaplara olan ihtiyacı, kainatın yaratılışı ve devamı ile olan alakasını, şeriat-ı kübra ile şeriat-ı fıtriye arasındaki irtibatı ve Kur'an'ın kainatı okuması hakikatini öğrenmek.

      b. Kur’an nedir, nasıl bir kitaptır, bilmek; mu'cize o1duğunu, beşer kelamı olamayacağını idrak etmek.

      c. Kur'an'ın insanlığa getirdiği maddi ve manevi saadeti hissedip, yaşamak.

    7. Melaike, ruhaniler ve insan ile ilgili olarak :

      a-Melaike ve ruranilerin vücudları, mahiyetleri ve yaratılış hikmetlerini kavramak.

      b-İnsan, insanın mahiyeti, yaratılış gayesi ve vazifelerini anlamak ve buna uygun tarzda yaşamak.

    8. Risale-i Nur meslek ve meşrebi ile ilgili olarak:

      a. RisaIe-i Nur'un mahiyeti ve diğer eserlerden farklılıklarını görmek.

      b. Risae-i Nur mesleğinin ana esaslarını, hizmetin temel prensiplerini, içtimai ve siyasi görüşlerini hazmetmek.

      c. Risale-i Nur cemaatinin şahs-ı manevisinin bir azası olduğunun şuuruna varmak.

      d. Risale-i Nur cemaatinin diğer cemaat, meslek ve meşreplerden farklarını görmek.

    9. Risale-İ Nur'un hizmet tarzı ile ilgili olarak :

      a. Vazifenin sadece tebliğ, neticenin ise Allah'a ait olduğunu bilmek.

      b. İzah, ispat ve ikna metodunu esas almak, asla kuvvet kullanmamak,

      c. Her şeyi olduğu gibi tavsif edip, mübalağaya girmemek.

      d. Batılı tasvir etmemek, yara açmadan tedavi etmek.

      e. İfrat ve tefritten kaçınmak.

      f. Başta ehl-i ilim ve imana; bütün ortak inanç değerlerimizin olduğu dinlerin mensuplarına karşı dostane davranmak, münakaşa ve münazaraya girmemek,

      g. Diğer bütün din mensuplarına ve masum, iyi niyetli insanlara karşı şefkatli ve iyi niyetli davranmayı prensip kabul etmek ;

      h. Doğru fikir kimden gelirse gelsin kabul etmek,

      i. Amaç birliği ettiğimiz düşünce gruplarıyla diyaloga önem vermek,

      k. Farklı ırklarda yaratılmış olmayı yardımlaşma ve tanışma sebebi kabul etmek,ırkçılığın her türlüsünü reddetmek,

      l. İslam dünyasındaki cehalet, fakirlik ve ihtilafın; ilim, sanat ve ittifakla ortadan kaldırılabileceğine inanmak,

      m. Hayata ve olaylara bakışta pozitif düşünme ilkesini kabul etmek,

      n. Haklının güçlü olduğuna,hakkın hatırının ali olduğuna inanıp haklının ve hakkın yanında yer almak,

      p. Kararlarımızda ve uygulamalarımızda istişare ile hareket etmek,

      r. Arkadaşlarımızın aksiyoner ve katılımcı olmasına uygun zemin hazırlamak gibi meseleler faaliyetlerimizin ilk planda sayılabilecekler listesi olarak verilebilir.

  2. Muhataplarımız kimlerdir ve niçin bizim üretimimizi, yani hizmetimizi tercih etsinler ?

    İlk ve en önemli muhatabımız kendimizdir. Sonra ailemiz, yakınlarımız, milletimiz ve bütün insanlardır.

    Risale-i Nur, bir asra yakın zamandır bu sayılanlarla ilgili faaliyetiyle gözler önünde kendini ispat etmiş bir eserdir. Bütün meseleleri Kur’an ve Hadis’e dayanır, onlara uygundur. Uluslararası belki en çok konuşulan, okunan, kendisiyle ilgili onlarca sempozyumlar düzenlenen ve halen artan bir yoğunlukla bütün milletler ve dinlerin temsilcileri tarafından yeni sempozyumlara konu olan, takdir edilen; şifa vericiliği, tesiri binlerce ve hatta milyonlarca örnekte görülen bir eser olmakla birlikte, birkaç satırla ispat edilebilecek bir konu olmadığından, belki de liste halinde birinci suale cevap olarak verilen her konuda bizzat kendinden okuyup üstünlüğü anlatılabilir. Bu konuda mesela önce Meyve Risalesi 4. Mesele ile okumaya başlanabilir.

  3. Yatırım alanımızda, hizmetimizde başka rakiplerimiz var mıdır ?

    En başta nefsimiz, enemiz olmak üzere bütün insî ve cinnî şeytanlar rakiplerimizdir.

    İslam’ın içindeki bütün meslek ve meşrepler ile diğer Semavî Dinlerin samimi mensupları ise tâbi olduğumuz dinin, Peygamberin, Kitabın emir ve tavsiyeleriyle asla rakip değildir. Tam aksine faaliyet sahamızda, insanı ebedi felakete sürükleyen inkar-ı uluhiyete, inançsızlığa karşı dostlarımız, müttefiklerimiz, dava arkadaşlarımızdırlar.

  4. Bu yatırımımızın mali portresi var mıdır. Varsa bunun tekellüfü nasıl olacaktır ?

    Harcamalarımızdan kim, kime karşı ne kadar sorumludur ?

    Elbette malı portresi vardır. Ancak mali meseleler bizlerde hedef değil araçtır. Bizim bu faaliyetlerimiz maişetimizin temini için seçilmiş sahalar değil, aksine yaratılış gayemiz olduğu için bizzat kendi imkanlarımızla yapılması gereken aslî vazifelerdendir ve kendimizin karşılaması gereken malî bir portresi vardır.

    Hayatını tamamen bu hizmetlere ayıranların maişetinin temin edilmesi de ayrı bir gerçektir.

    Hizmetlerimizin belli bir sisteme bağlanması gereken bir tarzda finanse edilmesi gerekir. Tamamen meşruiyet ve gönüllülük esaslarına bağlı, ama beraber ekip olduğumuz arkadaşlarımızla birlikte belirlediğimiz prensiplerle, gelirlerin elde edilmesi, harcamaların yapılması zaruridir. Birlikte temin edilen imkanlar elbette birlikte belirlenen bir sistem ve yetkiler içerisinde kullanılmalıdır. Şahıslardan ziyade ekibin tensibiyle ortaya konulan sisteme ve yetki verilenlere bağlı olmalıdır. Buna örnek sistemler bütün müesseselerde, farklı grupların sistemlerinde vardır.(Bir vakıf çalışma sistemi ekte örnek olarak sunulmuştur.)

  5. Faaliyetlerimizi yapabilmemiz hususunda talimatnamemiz, tüzüğümüz var mıdır.

    Faaliyetlerimizin sınırı nereden başlayıp nerede bitiyor.

    Hizmetlerimiz bir cemiyet ve siyasi kuruluş olmayıp Cemaat olduğumuzdan yazılı bir tüzük ve talimatnamemiz yoktur. Ancak İslamî ve ahlakî kaidelerle, Risale-i Nur Külliyatının düsturlarıyla, bilhassa İhlas ve Uhuvvet Risalelerinin düstur ve ölçüleriyle belirlenmiş tarz ve prensiplerimiz vardır.

    Mesela biz Avrupa düşmanlığı yapamayız. Çünkü Üstadımız Avrupa’yı ikiye ayırır. Fenler ve ilimlerle yoğrulan, insanlığa faydalı şeyler üreten Avrupa muhabbetimize dahildir.

    Mesela biz ferdî çalışma taraftarı olamayız. Çünkü Üstadımız tamamen Ekip Adamıdır. Şuraya, Meclis usulüne önem verir.

    Mesela biz Felsefeye tamamen karşı olamayız. Çünkü Üstadımız onu da ikiye ayırır. ..Diğer dinlere ve mensuplarına bakışımız tamamen dostanedir.

    Ancak madem Avrupa’da her şeyin resmiyete dökülmesi ve bir şeffafiyet zarureti vardır, buna uygun olarak bütün eserlerimize dağınık olarak bulunan bu düsturların başta Kur’an, Hadis ve R.Nur‘un, bilhassa Lahika Mektuplarının taranıp bu prensiplerin madde madde çıkarılması; belki de münhasıran bu soruya açık ve net cevap veren yazılı bir hale getirilmesi zaruridir.

    Fakat bu arada şimdiden net olarak söylememiz gereken önemli bir husus vardır. S.Nursi ve R.Nurlarda yukarıda 1. Cevapta sayılanlar dışında bir gaye yoktur ve asla Siyasal İslamcılar gibi siyasi bir gaye, devlet ve yönetimle ilgili gizli ve açık bir hedef yoktur. Bu binlerle ifade edilebilen mahkemelerde ortaya konamamış, bilirkişi incelemelerinde böyle bir yönü bulunamamıştır. Eserler bir kelimesi bile değiştirilmeden ortadadır tetkik edilerek görülebilir.

    Arkadaşlarımızın şahsi, özel, ailevi meselelerine karışma, müdahale etme imkanımız ve hakkımız yoktur. Çoğu zaman alınan kararlar bile tavsiye kararı olma özelliğinde kabul edilmelidir. Çünkü “ meşveret ediniz, sıkı tutmayınız, herkes bir meşrepte olamaz, caiz de değildir.“ açık bir ölçümüzdür.

  6. Kime karşı niçin sorumluyuz.

    En başta bizi Yaratan Cenab-ı Hakka karşı sorumluyuz. Bu sayılan faaliyetler bizim dünya ve ahiret hayatımızla direkt ilgilidirler. Ayrıca İslamî literatürde Emr-i Bil Ma’ruf... tabir edilen bu vazifeyi yapmak yine İslamî literatürde Farz- Ayn tabir edilen, herkesin yapması gereken bir zarurettir.

    Ancak ikinci olarak ekte sunulacak bir örnek sistemde de görüleceği üzere bu asrın yoğun insanının mesai tanzimiyle çalışma mecburiyeti de ayrı bir zarurettir. Kurulacak bir Hizmet Sistemiyle vazifeler, vazifeliler ve yetkiler belirlenmeli; sorumluluklar ve kontrol sistemi tespit edilmelidir. Pek çok hizmet grubu bunu belirlemiş yıllardır çalışa gelmektedir. Kesinlikle bir sistem olmalı ve bu hizmette bulunanların sorumlulukları ve bunu kontrol edenler belirlenmelidir.

  7. Kimliğimiz nedir. Hangi hiyerarşik düzene göre faaliyetlerimizi yapacağız.

    Bizler R.Nuru referans alan 20.Yüzyıl Müslümanları, Müminleriyiz. Nur Talebeleriyiz. Okuduğumuz eserler ölçülerini tamamen Kur’an ve Hadisten aldığı ve o kutsi mehazları bu asrın fehmine göre takdim ettiği için biz Onu yani Risale-i Nur diye ifade edilen Kur’an Tefsirlerini referans alan bir grubuz. Ve kimliğimizi ve kişiliğimizi de orada ifade edilen temel prensipler muvacehesinde oluşturur ve davranış biçimi halinde pratiğe dökeriz. Mesela: 12. Sözün 2. ve 3.Esasları bu hususta önemli özelliklerimizdendir. Buradaki ölçülerle şahsi ve sosyal hayatımızı şekillendiririz.

    Bizim Üstadımız mealen “ Ben dahi söylesem mihenge vurun, altın çıkarsa kalbinize alın, bakır çıkarsa reddedin..” diyen, bir alimdir. Allah’ın, Peygamberler eliyle insanlara takdim ettiği tekliflerinde, insanın cüz’i iradesini esas almasını referans alarak, eserlerindeki hakikatleri de muhatabının cüz’i iradesinin önüne koymaktadır. Şarkta aşiret mensuplarına hitap ederken, onların geleneksel olarak şeyh ve büyüklerinin iradelerine teslimiyetlerine karşı, özgür iradeleriyle hareket etmelerine tavsiye sadedinde “şeyhlerinizin cebinde olan akıllarınıza hitap ediyorum “ diyerek, bireyin özgür irade ve aklıyla hareketini istemektedir.

    Kainatı, kitap gibi algılayan, ona Kevnî Ayetler olarak bakan ve insanlığın müşterek bir dili olan Kainat Kitabıyla konuşan ve konuşturan bir zattır. Her söylediğini Kainat Kitabıyla olduğu gibi, Kelam sıfatından gelen Kur’an ile de ispat eden, edebilen bir Bediüzzaman’dır.

    Hiyerarşik düzenimiz Kur’an ahlakıyla belirlenmiştir. "Peder ile evlat; şeyh ile mürit mabeynindeki ölçü değildir” diyen bir Bediüzzaman olduğuna göre modern çağların Ekip Anlayışına göre bir tarz seçilmiştir. Ancak sistem kurulmalı ve vazife ve yetki tanzimleri süreleriyle de en ince teferruatına kadar ifade edilmelidir. Ekteki örnek sisteme bakılabilir. Liderlik, ferdiyetçilik değil şuranın belirlediği bir tarz esastır.

    Söz, bütün cemaatin teşekkül ettirdiği Şahs-ı Manevinindir. O da Kuran’ın, Hadisin ve bu asrın fehmine sunulan bu aslî kaynakların tefsiri olan Risale-i Nurun ölçülerine göre şekillenir.

  8. Muhataplarımızı faaliyet alanımıza katmak isterken nasıl hareket edecek, kimi ne kadar, neye karşı sorumlu tutacağız.

    Bu sorunun bir kısmı sistemle ilgili iken bir kısmı ise tamamen faaliyet düsturları veya başka bir ifade ile Hizmet Prensipleriyle alakalıdır.

    Hayatımızla örnek olarak bütün ilişki kurduğumuz insanlar başta aile fertlerimiz ve akrabalarımız olmak üzere konuştuğumuz herkes hizmet sahamıza girmektedir. Pazarımıza, ilgi alanımıza, vazifemize dahildir.

    İnsanlara yaş ve kültür seviyesine göre, kavl-i leyyinle, merhametle, nezaketle davranmak esastır. Her vesileyi fıtri bir şekilde kullanarak vazifemizi yerine getirebilmeli, halimizle örnek olduğumuz ve lisan-ı halimizle konuştuğumuz gibi belagatla fikirlerimizi ifade edebilmeliyiz. Hemen her konudaki İmanî, İslamî düşünceleri dikkatli bir şekilde, ilişkinin fıtriliğini bozmadan ifade edebilmek bir birikim işidir. Muhatabımızın aklına kapı açarak, ihtiyarını elinden almamak, yani tercihi ona bırakmak da vazgeçilmez bir düsturumuzdur. Hizmet düsturlarını bilmek ise Risale-i Nurları ve Lâhikaları okumak, mütalaa etmek ve öğrenip tatbik etmekle ilgilidir.

  9. Biz bu hizmet faaliyetlerimizle bir sivil toplum kuruluşumuyuz. Değilse neye göre faaliyetlerimizi yürüteceğiz.

    Bir cihetle sivil toplum kuruluşu ile cemaat olmak temelde örtüşen muhtevadadırlar . Ancak bu soruya esasen 5. Soruda da cevap verildiğinden ona havale ediyoruz.

  10. Bir araya gelip, toplanıp konuşmak istişare midir. Bu toplantılarda şayet bir kısım kararlar alacaksak ve alabiliyorsak bunları icra etmede kimler sorumlu; eğer kararlar faaliyete dönüşmüyorsa kim kime karşı sorumlu.

    Bir araya gelip, toplanıp konuşmak kesinlikle istişare değildir. Olsa olsa toplanıp konuşmak olabilir. Kur’an’da mü’minlerin vasfı olarak belirtilen istişarenin belli prensipleri, gayeleri ve kimlerle istişare yapılabileceğinin net, açık ölçüleri vardır.

    Yeni Asya Yayınlarımız arasında yayınlanan İlahiyat Serisinin bir eseri olan ”İSTİŞARE” adlı küçük kitabın, bu sahada yazılmış çok iyi bir eser olarak okunmasını tavsiye edebiliriz. Bulamayanlar için onun önemli bazı bölümlerini ekte sunuyoruz. (Ekte o arkadaşlara takdim edilmiştir.) Ayrıca 7.soru ve bu soru için açıklayıcı bilgiler ihtiva etmesi sebebiyle Ekip Zamanı Yazısını da ekte takdim ediyoruz.(1111.karakalem.net’te yayınlandı. Ekte o arkadaşlara takdim edilmiştir.)

    Bu toplantılarda muhakkak bir kısım kararlar alacağız ve alabileceğiz. Bunları icra etmede kimlerin sorumlu olduğu veya olacağı; eğer kararlar faaliyete dönüşmüyorsa kim kime karşı sorumlu olunacağı gibi hususların hepsi kurulan sistemde belli olacaktır. Örneklere bakılabilir. Tabi ki sisteme dahil olan bütün arkadaşlarımızın şahs-ı manevisiyle bunların netleştirilmesi lazımdır.

    Daha geniş bilgiler yüz yüze yapılacak bir görüşmede veya sorulan daha tafsilatlı sorulara cevap olarak ortaya konabilir.

  09.09.2007

© 2021 karakalem.net, Halil Köprücüoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut