‘BEN’ DİYORDUM hep,
Her şey benim..
Etkenim diyordum kısaca kendime.
Edilgenmişim meğer,
Her halimle..
Bir ‘ben’ varmış bende,
Benden içeri demek..
Yapılıyormuşum,
Ediliyormuşum,
Oluyormuşum meğer,
Her an..
Edilgen oluşum bile her daim,
Bildiriliyormuş meğer,
İlanen..
Varlığım başkasına bağlıymış,
“Ben benim, Sen de sensin” desem yetmezmiş, [1]
Vasatın altında kalır sınanırmışım..
Ta ki İbrahim (a.s)’in neden yanmadığını
Kavrayıncaya kadar..
Ta ki ‘hasbünallah’ deyinceye kadar.. [2]
Göremezmişim..
Duyamazmışım..
Yiyemezmişim.. demek,
O (c.c) “ol!.” demedikten sonra.
İbrahim (a.s)’in,
Ateşte neden yanmadığını anlamam için,
Ramazan orucunu tutmam gerekirmiş.. [3]
Sahibimmiş meğer,
Her şeyin mâliki olduğu gibi.
Görevim bilmekmiş,
O’nu..
Ve “ol!.” dediklerini..
Bildirdiği kadarıyla.
“Ente gafûrü'r-rahîm ene abdüke’l âciz” misali. [4]
Görevimmiş velhasıl,
Abduhu olmak..
Tıpkı Resul’ü gibi..
Dip Notlar:
[1]. Cenâb-ı Hak nefse demiş ki:
“Ben neyim, sen nesin?”
Nefis demiş:
“Ben benim, Sen sensin.”
Azap vermiş,
Cehenneme atmış,
Yine sormuş.
Yine demiş:
“Ene ene, ente ente.” (ben benim, Sen sensin)
Hangi nevi azâbı vermiş,
Enâniyetten (gururdan) vazgeçmemiş.
Sonra açlıkla azap vermiş.
Yani aç bırakmış.
Yine sormuş:
“Men ene? Ve mâ ente?” (Ben neyim, sen nesin?)
Nefis demiş:
“Ente Rabbiye’r-Rahîm, ve ene abdüke’l-âciz.”
Yani,
“Sen benim Rabb-i Rahîmimsin.
Ben senin âciz bir abdinim..”
29. Mektup / İkinci risale olan 2. kısım / 9. nükte / syf: 393
[2]. Hasbünallahü ve nimel-vekil:
Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân / 173)
Yani,
Vâcibü’l-Vücudun (varlığı zaruri ve zâti olanın / olmazsa olmaz olanın)
Eserlerinden bir eser oluşum, varlık olarak bana yeter.
Bu nurlu ve ayna olan vücudun bir an-ı seyyalesi (geçen her bir ânı),
Benim için geçici ve neticesiz olan milyonlarca sene yaşamaktan daha iyidir..
Şualar / 4. Şua / 6. Bâb
[3]. Senai Demirci / Dar Kapıdan Geçmek
[4]. “Sen (c.c) sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan,
Affı seven ve dilediğini affeden Allah’sın (c.c).
Ben ise güçsüz, zavallı bir kulum.”
Sözler / 32. söz / Veysel Kârani’nin münâcatı / syf: 594
© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu