Suyun kaldırma kuvveti ve teslimiyet

Nuriye Çakmak

ÇOK GÜZEL bir söz süslüyor dolabımın kapağını. Oradaki yüzlerce sözden biri de olsa, gözüme her iliştiğinde bir ders alıyorum bu kısa cümleden:

“Denize düştüğünüz için değil, çıkmadığınız için boğulursunuz.”

Altına ve yanına onlarca söz eklenebilir bir cümledir bu.

Meselâ, “Hırs sebeb-i hasarettir.” Sonra, “Bu hayat denizinde bir sefine-i rabbaniye olan vücudunu...”

Hz. Yunus’un içinde olduğu deniz, hayatımız, geleceğimiz.

Hayat bir deniz.

Evet, birçok yerde bu benzetme yapılıyor. Biz ise bir gemi veya dümenci neferi.

Deniz ve geminin ilişkisi ne gariptir. Gemi sizindir, ama tek başına hiçbir şey ifade etmemektedir. Gemi, denizle birdir ve onunla vardır.

Ama sorun şuradadır ki, deniz asla sizin değildir ve bunu unutmanıza hiçbir zaman izin vermemiştir.

Siz yola koyulursunuz, yani denize. Gerisi elinizde değildir. Ne yelkenlerinizi besleyen rüzgâr, ne dalgalar.

Birkaç mil sonra sizi neyin beklediğini bilmeden ilerlersiniz.

Gece de sizin elinize değildir ve çoğu zaman aleyhinizdedir.

Söz geçiremez olduğunuzu her yönden ilan eder deniz. Öyle derindir...

Hayatın imtihanları gibidir sizi derinden sarsan dalgalar ve ansızın kopan fırtınalar.

Öyle ya, fırtınaya karşı ne yapabilir dümen, gemici?

Belki fırtına kaplar sizi, yitirirsiniz geminizi. Düşersiniz suya. Eğer o koca deniz anlatamadıysa size küçüklüğünüzü, yetmediyse ene ve hüve okumasına, dümenden ayrılmış parmaklarınızla boğuşursanız dev dalgalarla... Hasaret sahilinde gözünüzü açarsınız.

Oysa su, kanunlardan bir kanundur ve kaldırma kuvveti vardır. Teslim olanı kaldırır.

Kendi küçük hareketiniz, suyun hareket kanununu değiştirecek kadar güçlü değil, ama sizi batırmaya yetecek kadar etkilidir.

Kimseye kaldırabileceğinden fazla yük yüklemeyen mutlak hikmet ve merhamet sahibi bir zâttır O.

Dalgalar bir değişimdir, sizi sahil-i selamete götüren.

Dalgalara teslim olmak yerine savaşırsanız, kaybedersiniz.

Oysa onlar siz boğulun diye değil, aşın diye gelmiştir. Okuyun diye.

Geçmişte veya bir olayda saplanıp kalmak böyledir, gelecekle ilgili vesveseler böyledir. İçine düştüğünüz için değil, içinden çıkamadığınız için sizi boğar, maneviyatınızı boğar. Her çırpınışta, sahil-i selametten uzaklaşırsınız.

Takıntı haline gelir, psikolojik rahatsızlık haline gelir, ama bırakmaz peşinizi, siz onu aşmadığınız, teslim aldığınız imtihan emanetini doğru okuyup teslim edemediğiniz her an denizde bir boğuşmadır hayat. Yorucudur, aşındırıcı.

Oysa denizin sahibine taşıtmak vardır yükü, geminin gidişine bırakmak indirip de sırtımızdan.

Su elbet gidecektir, gemi elbet bir ‘rota’yı takib edecektir.

Sırtımız bu yükler için çok zayıf ve hayat bu boğuşmalar için çok kısa.

Öyleyse huzur ve selamet yalnız teslim olmakta.

O’na elbette...

  22.06.2007

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut