Zindandan Mehmet’e mektup

Nuriye Çakmak

BABASI BABA katiliyle aynı safta yer aldırılan Mehmet değilim. Ne de “Beni Allah tutmuş, kim eder azat?” diyen kahraman. Ancak ne zaman ‘yurtdışından ithal tüketim günleri’ kutlamaları başlasa, bu şiir gönül kutuma düşüyor. Zindanıma bir mektup geliyor:

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, Malta’da hizaya dizil!
Tek yekun içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemiyet
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

“İnsanlar zindanda birer kemiyet” mısraı, duvarları dünya kadar geniş bir zindanda olduğumu hatırlatıyor bana.

Bu sözde özel günler ne zaman gelse, akşam haberlerinde bir kemmiyet oluyorum çünkü. “Bu yıl anneler gününde yapılan harcama tutarı” diye başlayan ve ardısıra ilgi çekici birçok istatistiğin sıralandığı haberleri dinlerken özellikle.

Belki sıcak ve ‘vasat’ bir ailede, “Bugün herkes annesini andı ben hiçbir şey yokmuş gibi davranırsam anneciğim belki darılır” diye, gücünün yettiğince bir hatıra alan genç, onlar için bu duyguların bir önemi yok... Sadece bol sıfırlı ‘bu yılki harcama tutarı’nda bir virgülsün, virgülüm. Sayılıyorum. Duygularım yok, sözlerim. Sadece bir rakamın artısı veya eksisiyim. Anneme verdiğim bu; annemden aldığım sayılmıyor. Onun rakamsal değeri yok çünkü.

Truman Show diye bir film oynamıştı uzun yıllar önce ve bende derin izler bırakmıştı. Normal bir yaşantıdan ayırt edilemeyecek büyüklükteki bir televizyon stüdyosunda, kendi hayatını yaşadığını sanan, ancak birileri tarafından gözlem altında tutulan, daha kötüsü onların tercihlerini kendi hayatıymış gibi yaşayan Truman. Bu günlerde herkes bir Truman gözümde.

Derinlerinde ne dinimize ve kültürümüze ait hiçbir şey yer almadığı halde, aksine çoğu bize ait olmayan bir mirasın ürünü de olsa, hayatımıza girdi ve girdirildi bu ‘özel günler.’ Düşünmüyoruz, sadece rolümüzü oynuyoruz. Sonra her yıl bir araştırmaya rakam oluyor bu hediyelerimiz. Diyorlar ki, bu yıl geçen yıla göre yüzde 10 artış gözlendi, bu yıl genelde pırlanta tercih edildi.

Anneme bir rakam hediye etmek istemiyorum, babama, sevdiğime... Onlara bir gün vermek istemiyorum. Hatta denize, hayvanlara, çevreye. Değil mi ki ben Müslümanım, annem babam emanetim, nimetim. Hem annelere cenneti hediye etmiş Allah. Ve sıla-i rahmi ihmal etmeyene... Can taşıyan her varlığa merhametle muamele edene... Unuttuk mu?

Hangi gün unuttuk görevlerimizi ki, birileri bize hatırlatıyor. Dünyaya sahte sevgi günleri hediye edenlere, sevgiyi bizim örneklememiz gerekmez miydi? Sevgiyi de ithal ediyoruz artık. Özü bizdeyken...

Hal böyle olsa da umutsuz değilim. Dine ve dinle özdeşleşen kültürümüze, ecdadın mirasına bir dönüş var artık. Yıllardır seslenenlere ses verenler olacaktır.

Bu şiir burada bitmiyor çünkü...

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebet bizimdir!

  11.05.2007

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut