Gençlerin Desteklediği Peygamber

I.
CÂHİLİYE DÖNEMİYDİ o zamanlar.
Arap yarımadası ve Mekke çok karışıktı.
Şirkin hâkim olduğu çirkin işler vardı.
İslâm öncesini yaşıyordu insanlar.
Güçlü, güçsüzü ezip geçiyordu.
Dolandırıcılık, adam öldürme..
Verdiği sözde durmama, ihânet..
Kendi elleriyle yaptıkları puta tapmak..
Ne ararsanız vardı çirkinlikler adına.
Bir de tertemiz genç bir delikanlı bulunuyordu aralarında..
Hem yetim, hem öksüzdü.
Babasını hiç görmemiş,
Annesini altı yaşında yitirmişti..
Bu genç adam,
Cahiliye döneminin insanı insanlıktan çıkaran pisliklerinden,
Nefret edecek bir kıvamda yaratılmıştı.
Yağmaya – talana, haksızlık yapana..
Zulme mâruz kalana, insan hakları ihlâllerine..
Tüm benliğiyle karşı çıkıyordu.
Bu haliyle şirkin her türlüsünden,
Fıtraten uzak duracak donanımları olduğu anlaşılıyordu. (1)
Amcası Ebû Talib’in yanında,
Onun himâyesinde ticaretle uğraşıyordu.
Verdiği sözlerde her zaman durduğu için, (2)
Güvenilir ve emin biri olarak ün salmıştı.
O gence Muhammed-ül emin diyorlardı..

II.
Risaletinden önceki gençlik yılları,
O kadar berrak ve düzgündü ki,
Peygamberliğiyle birlikte,
Ashabının büyük çoğunluğu gençlerden oluşmuştu.
Mekke’de O’nu (s.a.v) ilk destekleyenler gençlerdi.. (3)
Bunda,
Gençlerle arasına ‘kuşak farkı’ dediğimiz,
Kapanması imkansız mesafeler koymamasının payı büyüktü.
Onlarla daima hayata dair sıcak ilişkiler kurmuştu.
“Yedi grup insan vardır ki,
Allah’ın arşının gölgesinden başka,
Hiçbir gölgenin bulunmadığı gün (kıyamet günü),
Allah, bu yedi grubu arşının gölgesinde gölgelendirecektir.
Onlardan biri de, Allah’a kulluk içinde yetişen gençtir” demişti.. (4)

III.
Mümin bir genç,
Yaşlı insanlara göre henüz amel defterini eskitmemiştir.
Günahlarla pek fazla kirlenmemiş haldedir.
Dolayısıyla önünde,
Hâyâsızlığa, şerre ve teröre giden bütün yollar açık olmasına rağmen,
Bunlara tenezzül etmeyerek,
Nefsinin iğvalarına kulak tıkamayı başarabilmektedir.
Hak yolu tutan ve bu yolda yürüyen biri olarak,
Allah’ın tebrik ve takdirine lâyık olmaktadır.
İmanlı bir genç;
Sadece kendisini değil, belki kötü yola düşmüş,
Kültür erozyonuna uğramış olan genç arkadaşlarını kurtarmayı düşünür.
Ayrıca,
Sadece kendi geleceğini değil,
Ülkesinin ve milletinin geleceğini de düşünür.
Arş’ın gölgesinde gölgelenmeye muvaffak olacak olan bir genç,
"Bu gençliğini nerede eskittin?" sorusuna, (5)
Öyle ya da böyle muhatap olacağını gayet iyi bilir.. (6).

IV.
Gençlerin sahip çıktığı bir Risalet- i Ahmediye (s.a.v) profili,
Örnek olarak gözümüzün önünde durmaktadır.
Günümüz dünyası,
Cahiliye dönemine sürüklenme tehlikeleri gösterirken,
Gençlerimize sahip çıkmak,
Bir lütuf değil,
Olmazsa olmaz bir zarurettir.
Vaziyet buyken,
Gençlerin desteklediği peygamberin (s.a.v),
Artık genç olmayan bizlere bıraktığı vasiyet de bu yöndedir.. (7)



Dip Notlar:


(1). Kan dökülmesi yasak olan aylarda,
Barış ve ticaret dönemlerinde,
Birdenbire bir iç savaş çıkarsa (ki, çıkıyordu),
Böyle savaşlara,
‘Ficâr (kötü, fena) savaşı’ denirdi.
Bu tür bir savaş sonrasında,
Önemli Arap kabileleri bir araya geldiler.
İçlerinden bazıları,
Mekke içinde yerli veya yabancı,
Hiç kimseye zulüm yapılmamasını talep ettiler.
Haksızlığa uğrayanlara da yardım edilmesine karar verdiler.
Zayıfların haklarını,
Adalet üzere geri vereceklerine dair yemin ettiler.
Bu oluşum,
Belki de tarihteki ilk ‘insan hakları derneği’ idi..
Hz. Muhammed (s.a.v),
Henüz yirmili yaşlarında bir genç olarak,
‘Hılfülfudûl’ (fazîletlilerin yemini) denen bu derneğin üyesi idi.
Onların toplantılarına,
Amcaları ile birlikte katılıyordu.
Bu cemiyetin toplantılarından,
Ne derece memnun olduğunu,
Risaletinden sonra şu şekilde dile getirmişti:
‘İslâm’da da böyle bir cemiyete çağrılsam,
Yine icâbet ederim..’
İbn-i Hişâm / 141 – 142
Tarih- i Din- i İslâm / 2 – 36
Tecrid Tercemesi / 7 – 101
İbn-i İshâk / 151 – 768
İbn-ül Esîr / 630 – 1232
İbn-i Haldûn / 808 – 1406

(2). Rasulullah (s.a.v)’a daha bi'set (peygamberlik) gelmezden önce,
O’ndan bir şey satın almıştım.
O alışverişten ona hâlâ bir miktar (borç) bakiyesi kalmıştı.
Ben o kalanı kendisine yerinde vermeyi vaad ettim.
Ama bunu unuttum.
Üç gün geçtikten sonra hatırladım,
Geldiğimde o hâlâ (sözleştiğimiz) yerdeydi.
“Ey genç! Bana meşakkat verdin,
Üç gündür burada seni bekliyorum..” buyurdular.
Ebu Davud / Edeb 90 / 4996

(3). ‘Yaşlılar karşı çıkarken, beni gençler destekledi..’
Hadis- i Şerîf meâli

(4). “Yedi kişi vardır ki,
Allah, onları hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgeler.
Bunlar:
Adaletli devlet başkanı,
Allah'a ibadet duygusu içinde yetişen genç,
Kalbi mescide bağlı olan (namazlarını cemaatle kılmaya gayret eden) kimse,
Allah için birbirlerini seven,
Allah rızası için bir araya gelip,
Allah rızası için ayrılan iki kişi,
Güzel ve makam sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde:
‘Ben Allah'tan korkarım’ deyip icabet etmeyen kimse,
Sağ eliyle verdiğini sol eli görmeyecek kadar gizli bir şekilde sadaka veren kimse,
Allah'ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş boşanan kimse.”
Buhâri / Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudud 19
Müslim / 91 (1031)
Muvatta / 14 (952 – 953)
Tırmizi / Zühd 53 (2392)
Nesâi / Kudât 2 (8, 222, 223)

(5). “Beş şeyden evvel, şu beş şeyi ganimet bil:
Ölümden evvel hayatını,
Hastalığından evvel sıhhatini,
Meşguliyetinden evvel ferah halini,
İhtiyarlığından evvel gençliğini,
Fakirliğinden evvel zenginliğini..”
Hadis- i Şerîf meâli

(6-a).Gençliğe muhabbetin ise,
Mâdem Cenâb-ı Hakkın güzel bir ni’meti cihetinde sevmişsin,
Elbette onu ibâdette sarf edersin,
Sefâhette boğdurup öldürmezsin.
Öyle ise,
O gençlikte kazandığın ibâdetler,
O fânî gençliğin bâkî meyveleridir.
Sen ihtiyarlandıkça,
Gençliğin iyilikleri olan bâkî meyvelerini elde ettiğin halde,
Gençliğin zararlarından, taşkınlıklarından kurtulursun.
Hem, ihtiyarlıkta daha ziyâde ibâdete muvaffakiyet
Ve merhamet-i İlâhiyeye daha ziyâde liyâkat kazandığını düşünürsün.
Ehl-i gaflet gibi beş on senelik bir gençlik lezzetine mukabil,
Elli senede,
"Eyvah, gençliğim gitti" diye teessüf edip, gençliğe ağlamayacaksın..
Sözler / 32. Söz / 4. Nükte / syf: 686 / Bediüzzaman S. Nursî

(6-b).Sizdeki gençlik katiyen gidecek.
Eğer siz daire-i meşrûada kalmazsanız,
O gençlik zâyi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette,
Kendi lezzetinden çok ziyâde belâlar ve elemler getirecek.
Eğer terbiye-i İslâmiye ile,
O gençlik nimetine karşı bir şükür olarak,
İffet ve nâmusluluk ve tâatte sarf etseniz,
O gençlik mânen bâkî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak..
Sözler / 13. Söz / 2. Makam / syf: 151 / Bediüzzaman S. Nursî

(7). Ebû Saîd el–Hudrî ders verirken,
Çevresinde büyük bir kalabalık hâsıl olur,
Sorulan bütün suallere cevap verirdi.
Talebelerini “Merhaba, Resûlullah'ın bize vasiyet ettiği kimseler!” diyerek karşılar,
Peygamber Efendimizin:
“İslamiyet'i öğrenmek için dünyanın dört bir yanından insanların geleceğini” haber verdiğini,
Ve ashaba onlara iyi davranmalarını tavsiye ettiğini söylerdi.
Talebelerinden biri,
“Siz bu hadisi bizzat Resûl–i Ekrem'den mi duydunuz?” diye sorunca ona şöyle cevap verdi:
“Ben Resûl–i Ekrem'den duymadığım şeyi nasıl naklederim?
Evet, bizzat Resûlullah'tan duydum.”
Tirmizî / İlim, 4

  15.04.2007

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut