Bilmediğini bilmeyen

Nuriye Çakmak

İMTİHAN DÜNYASINDA yaşıyoruz. Tek sığınağımız din, ama onunla da imtihan oluyoruz çok zaman.

Saadet Asrına baktığımızda, hasretle anıyor, sevinçle ve huzurla okuyoruz o zamanları. Fakat bazen gözlerimiz doluyor, hüzün duyuyoruz. Hz. Hamza’nın şehid edilişi her anıldığında feryatlar yükseliyor kalplerimizden, hâlâ gözlerimiz yaşarıyor. Tüm Uhud kahramanları, Bedir ashabı... Hepsi bizim için ayrı bir hüzün. Ancak zaman öyle değişecekti ki, bu hüzün acıya dönecekti. Çünkü onları öldürenler müşrikti. Bu acı bir teselli...

Hz. Ömer devri, fitnelerin fırsat bulamadığı devirdi. Sağlam kapı Hz. Ömer’di çünkü. Onu şehid ettiler. Efendimiz Uhud’da söylemişti. Uhud üstünde iki şehid taşıyordu, biri Ömer’di. Onu şehid eden, daha doğrusu edebilen, ateşperest Firuz’du. Ölüp gitmişti... Önceki sahabilerin katilleri gibi. Kimisine de İslâm nasip oldu. Sorun yoktu...

Daha Kâinatın Efendisi cennet-i a’lâya gittikten kısa zaman sonra görüntü değişti, hem öyle değişti ki, Efendimizin yıldızlarını, hem en parlaklarını söndürenler, sözümona Müslüman idiler. Din için yapıyorlardı bunu...

Yârabbi, bu ne dehşetti...

Rûme kuyusunu satın alıp Müslümanların en çok ihtiyaç duyduğu zamanda onlara hediye eden mübarek sahabi Hz. Osman, evinde susuz bırakılmıştı. Oysa o kendisine bu muameleyi yapanlara bile buğzetmeyecek kadar hayâlıydı. Şehid ettiler Hz. Osman’ı, mübarek kanı okuduğu Kur’ân’a aktı.

Sonra Hz. Ali devri geldi. Tarihin bu sayfası da aynı acıyı yazıyordu. Yine sözde Müslümanlar Hz. Ali’ye karşı çıkıyor, onu ve hükümlerini beğenmiyordu. Onun da mübarek sakalı, başından akan kanla boyandı. Onu şehid eden İbn Mülcem, doğru hükmü verdiğine inanıyordu. Bir ‘mürted’i öldürmüştü! Yaptığı ne büyük bir hizmetti!...

Bilmiyordu, bilmediğini bilmiyordu. Bildiğini sanıyordu sadece.

Ehl-i Beyt’in en değerli mirasına geldi sıra. Zaman daha acı sahnelerle geldi. Efendimizin iki reyhanına uzandı elleri. Önce Hz. Hasan’ı zehirlediler, Hz. Hüseyin’i şehid ettiler sonra. Kerbela’da...

Din bir imtihandı. Ve Allah geçekten çok sabırlıydı. Ve Kahhâr...

Sahabe-i kiramın faziletlerini yazmaya gücüm yetmeyecekti, “o ki” diye başlayacağım hiçbir cümle faziletlerini ifadeye güç yetiremeyeceği için, şehid olduklarını belirtirken sadece isimlerini yazdım. Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve diğerleri. Onlara kıyanlar... Önemsiz isimleri, cisimleri.

Ama bir vâkıa var, kalenin içten yıkılması...

Bilmediğini bilmeyenler var. Din adına dine savaş açanlar... İfrata ve tefrite sapanlar.

Ve tüm bunlar karşısında da iki grup var. Ne Hz. Ali’nin ve ne de Hz. Hüseyin’in asla tasvip etmeyeceği isyan ve matem havasına girip mukaddes ruhunu incitenler ve sevgilerinde ifrata gidip ateşe düşenler. Veya hâlâ İslâm’ı karıştırmak için ortaya atılmış en güçlü fitne tohumlarından olan tefritkâr düşünce yapılarına kayanlar.

Ne yazık ki hâlâ varlar. Din hâlâ imtihan. Hâlâ birileri bilmiyorlar bilmediklerini...

Buna karşın ‘hâlâ’ vasatı, istikameti tutanlar olmalı. Allah’ın va’dine güvenip sabredenler...

Ve onlara duyulacak en sağlıklı sevginin O’nu ve O’nun Habibini sevmekle, Kitab’a ve sünnetine sıkı sıkı sarılmakla olduğunu bilenler.

Olmalı ki, dua etsinler...

Allah bilmediğini bilmeyenleri uyandırsın, doğru bilgiler karşısında da bizleri...

  06.04.2007

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut