Pişmanlık tevbe midir?

Nuriye Çakmak

İSLAM FITRAT dinidir. Ancak şahsî tercihlerin ve belki bilinçsiz seyirlerin sonucu uzaklaşılır bu fıtrattan. Uzaklaştığının farkında olmamak bir tehlike olduğu gibi, uzaklaştığını farkedip “dönüş” yapanların içinde bulunduğu halet-i ruhiyede de tehlikeler gizlidir.

Bir ihtida öyküsü duyup da duygulanmayanımız yoktur. Hele o heyecana birebir ortak olmuşsak, bu safiyet bizde uzun süre tesirini gösterir.

Ancak maalesef bu dönüşle birlikte dönen biri daha vardır: ezeli düşmanımız, şeytan. Sağa geçer, münafıklığa bürünür ve desiselerini bu yönden iletir bundan böyle. Ve dönüş yapanlar için ilk lezzetten hemen sonra ifrat ve tefrit sancıları başlar böylece.

Üstadın tabiriyle, ona sebebiyet verdiği için tefritten daha zararlı olan ifrat, çoğumuz için bir imtihandır. Daha iyiyi yapma adına fıtrattan uzaklaşınca, tefrit yolları açılır önümüzde.

Bu bağlamda, kocaman bir soru beliriyor zihnimde: Pişmanlık tevbe midir?

Bir yakınımın dinmek bilmez gözyaşları hatırlatıyor bana bu soruları. “Ben senin gibi olamadım, harcadım o günlerimi, gençliğim boşa gitti, boşa yaşamışım ben” gibi acı dolu cümleler ve tabiî son derece içten geldiğini hissedebildiğim gözyaşları...

Sonraki günlerdeki tüm sohbetlerimizde bir yer aldı bu sahneler. Bu bir tevbe gibi gelse ve ilk günler bu sahneye özensem bile, böyle olmalı mı şüpheleri zihnimde belirmeye başladı. Çünkü böyle devam edemezdi. Bu gözyaşları bir gün dinecek ve umutsuzluğa sürüklenen kişi “Ne yapayım, oldu bir kere” ekseninde ya hatalarını hafif görme günahına düşecek, ya iyice ilerleyen hüzün onda “ben iflah olmam” ye’sini oluşturacak; her halükarda şeytanın istediği olacaktı.

Bunun fıtrattaki yeri nedir? Ümitsizlik kebairden olduğuna göre, her pişmanlık, ölçüsüz pişmanlık, tevbe değil. Çünkü ileriye şevk olarak değil, ümitsizlik olarak aksediyor bu duygular.

Anlaşılan o ki, fıtrat bu noktada havf ve reca ölçüsünü koyuyor önümüze. Korku ve ümit arasında olmak, dünyamızdaki sıratlardan bir sırat...

Günahı farketmek, itiraf etmek ve kurtulmaya niyet etmek.

Sonra da ümit...

Benim günahımın azlığından değil, Senin merhametinin çokluğundan diye...

Esma-i ilâhiyeye bir ayinelik fikriyle...

Sonraki günlerde o dostumu çağırdığım fıtrat buydu. Pişmanlık güzel, tevbe de. Ama sonra kapatıp o defterleri, geçmişi vekil tayin ettiğin Rahmân’a emanet etmek gerek.

Çünkü şimdi ileri bakma zamanı. Geçmişi tevbe dolu bir basamak yapıp geleceğe bakmak için ve en önemlisi hiç farkına varmadığımız ‘gün’ümüze geç kalmamak için...

Fıtrat, ümide çağırıyor. Geçmişte kalmak istemiyor. Gün var, gelecek var. Hiç değişmeyecek yıldırıcılarımız olsa da, rahmetinden umudun kesilmediği Rahmân’ımız var...

Ve her amelde ölçümüz, âlemlere rahmet rehberimiz var.

  10.03.2007

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut