El Emeği Göz Nuru

Öznur Çolakoğlu Cam

Etrafımızdaki insanlardan biri

“Aman dikkat et! El emeği, göz nuru nadide bir eserdir elinde tuttuğun!” dediği anda tüm rikkatimiz elimizde tuttuğumuza odaklanmıştır artık. Zira biliriz ki, kayıp düşerse parmaklarımızdan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabiliriz istemeden.. Minik bir tohumun öyküsü aslında bu..

*

Varlığım sadece 3 mm’di bir zamanlar. Yani benden milyonlarca koymanız gerekiyordu bir çuvalı doldurmak için. Sonra varlığımı toprağın şefkatli bağrına gömdü bir el. Üzerime sular serpildi bol bol. Kah güneşe yarenlik ettim, kah rüzgarlara yoldaşlık. Beni toprağa emanet eden o ilk elden sonra daha nice eller değip, emek verdiler üzerimde..

Yaşlı bir amca yağmur yağmadığında imdada koştu, suladı bizi. Toprağımıza gerekli vitaminleri temin edenler, bazı zararlılardan bizleri korumak için ilaçlarla zararlı parazitlere karşı savaşanlar hep başka başka insanlardı. Böyle hummalı ve özenli bir bakım içinde doğrusu kendimi çok özel hissetmeye başlamıştım..

Güneş dahi bizi büyütmek için elinden geleni yapıyordu. Yağmur, güneş, rüzgar, toprak, insanlar kainat üzre herşey sanki benim için çalışıyordu. Bu neşe ve gurur içinde hepimiz başlarımızı daha bir dik uzatmaya başladık topraktan gökyüzüne doğru. Üstelik yeşillenmiş ve bayağıda bir boy atmıştık. Sonra güneş her zamankinden daha çok ısıtmaya başladı bizi. Vücudumuzdan sular çekildi. Hiçbirimiz ne olduğunu anlayamadık çektiğimiz kavurucu sıcaklar ve sancılar ile sarardık , kuruduk.

Sonra daha önceden simalarını hiç görmediğim yabancı daha güçlü insanlar kocaman makineler ile üzerimize yürüdüler. Ben ve arkadaşlarım saplarımızdan kopartılarak makinelere yüklendik. Oradan başka bir arabaya, oradan değirmene.. Aman Allah’ım ne kadar çok yer değiştiriyordum böyle.. Değirmen’e uğradık önce, yıkandık, temizlendik, tıraşlandık, ezildik, büzüldük ve una dönüştük.

Un oldum her şey bitti demiştim. Meğer çok yanılmışım. Değirmene gelen şehirliye benzeyen insanlar değirmenci ile pazarlık edip beni ve arkadaşlarımı çuvallar ile başka kamyonlara yüklediler. Bu sefer bir çuvalı doldurmak için belki milyar tane ben gerekiyordu. Ben ki minicik bir tohumdum belki ama şu ana kadar ne kadar çok insan emeği vardı üzerimde..

Yeni mekanımız olan bir ekmek fabrikasında sabırsızlıkla bir ekmeğe dönüşeceğimiz günleri sayıyorduk. Derken nihayet bir gün benim bulunduğum un çuvalının da ağzı açıldı ve diğer tüm arkadaşlarımla beraber kocaman bir boşluğa döküldük. Orada suyla , mayayla yoğrulduk. Fırınlandık, hamdık, piştik lezzetlendik. Biz ki, güneşin göz bebeğiydik bir zamanlar, rüzgarların sırdaşı, insanların emeği, şimdi artık bir insana nimet olmaya hazırdım..

Şimdi artık bir fırıncının tezgahında gözlerim yollarda beni alacakları bekledim. Günün akşama kayan saatlerinde beklediğim an geldi nihayet. Bir ailenin akşam yemeğine misafir olacaktım besbelli. Neşeyle girdim poşete ve neşeyle el salladım batmakta olan güneşe. Artık yerime ulaşıyorum diye. Rüzgar son kez öptü yanaklarımdan beni.

Tüm aile yemekteydi gerçekten lakin sofra ekmek doluydu. Yarın kahvaltı için hazır duracaktım anlaşılan. Bu ümitle sabahı sabah ettim. Lakin sabah kahvaltısı için, fırından yeni çıkmış taze ekmeğin kokusu kapladı benliğimi. Demek benim yerime başka bir ekmek gelmişti bile. Birkaç saat sonra aldıkları ekmek bitince ucumdan biraz kopardılar ve ne kadarda bayatlamış diyerek… beni çöpe yolladılar.. bilmem meleklerin şahit olduğu gözyaşları görebildiler mi?

Ya yüzlerce insanın emeğine yaptıkları haksızlığı hiç düşünebildiler mi? Onları bilemem ama ben gördüm kainatın dahi böyle müthiş bir emeği hiçe sayan bu duyarsız insanlara karşı nasıl bir öfke duyduğunu…

*****

Aman dikkat! El emeği göz nuru elinizde tuttuğunuz her bir nimet. Bir prinç tanesi, bir su taneciği, bir bulgur, ekmek yada her ne geliyorsa aklınıza.. Sadece insanın el emeği değil, kainatın göz nuru her bir besin. Öyle olmasa var olmasına vesile olacak sebepleri yaratmazdı Rabbi Rahim..

İsraf etmemek gerek eldeki değerleri, güzellikleri, nimetleri.. Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım, ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız. Suyu, elektriği, ekmeği, sabunu velhasıl aklınıza her ne geliyor ise israf etmeden, hesaplı kullanmamız gerekir. Bunda parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve gerçek insana yakışan bir incelik vardır. Her bir tasarruf geleceğimizin kendisidir.

Unutmayalım ki,

“Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı,
bir at bir komutanı,
bir komutan bir orduyu,
bir ordu bir ülkeyi kurtarır”

  22.02.2007

© 2021 karakalem.net, Öznur Çolakoğlu Cam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut