Netice

BİR FİLMİ çekmek, ekibin aylarını alıyor, izleyeninse bir kaç saatini..

Bir yemeği hazırlamak saatler alıyor, yemek ise dakikalar içinde tükeniyor.

Bir kitap yazmak bazen yıllar alıyor, okumak, saatler ya da günler..

Bir ömür, bizce "bir ömür" sürüyor, mezar taşını okumak ise, bir kaç saniye..

Küçük gibi görünen neticeler için büyük vakitler harcanıyor..

Yapılıyor bir şeyler, tadılıyor nimetler, görülüyor neticeler ama, hepsi hepsi ne oluyor ki tüm bunların?..

Bazen yüzde mütebessim bir hal, bazen başarmanını hissettirdiği mutluluk ve özgüven, bazen kaybetmenin ve hüsranın yüzde çizgi çizgi belirmesi..İnsan döner de sorar kendi kendine..

Değer mi?..

Neyin değeri ne kadar?..

Yıllar bir kaç saate ya da saatler dakikalara nasıl takas edilir?..

Karşılıklar geçici, neticeler kıymetsizse eğer, heba olup gitmez mi emekler?..

Anlık zevkler, saatlik muhabbetler zeval olup gitmez mi?..

Hem bir ömre işaret eden bir mezar taşı tüm bu lezzetleri-keyifleri ihtiva etmez ki..Hem toprakta da bir karşılığı yoktur..

İşte emelsiz yapılan amellerin karşılığı ne kadar küçük.. Ah ki ne ah...

Karşılığı sonsuz mutluluk, ücreti sonsuz servetlere denk ameller var..

İman ile, halis niyet ile başlayıp ihlas ile sürdürülen ameller..

Kısa sürede çok büyük karşılıklar..

Emelsiz, niyetsiz yapılan tüm işler emeğin karşılığında cüz'i ve silik bir netice veriyorken ve bu neticeler de gelip geçiciyken, halisane yapılan işler ile akla gelmez neticeler elde edilebiliyor..

Dünya için sarf edilen çaba dünyada kalırken, ukba için atılan her adım sonsuzluğa taşınıyor..Dünyada, dünya için inşa edilen binalar tüm gayretlere rağmen bir sarsıntıda yıkılabiliyorken, salih ameller işlendikleri anda kaydediliyorlar ve bir daha kaybolmuyorlar.

Öyle ameller ki, karşılığında hiçbir beklenti yok..Bir netice hayali de yok..Rabbe müteveccihen, Rabbin rızasına niyetle yapılan ameller ve o amellerle erilen mertebeler..

Yok olup gitmeye mahkum zaman parçacıklarını, baki bir hayata terfi ettirecek amel-i salihler..

Bir ömrü, faydasız gelip geçici bir zevk ile yahut küçük menfaatler ile takas etmektense, bir anı, ömrü bakiye tebdil ettirecek davranışlar ne kıymetli..

Tüm bu düşüncelerle, aslında dünyada hızla geçen şu zaman, ne bereketli diyor insan..Zamanı bereketsizleştiren şeylerden biri, zamandan ve yapılan işlerden bir beklentimizin olması olabilir mi?..

İnsanlar çalışır, çalışır, çalışır..Dünyanın dört bir yanında rızk peşinde koşar da koşar..Yıllarca çalışır ve neticesinde örneğin bir emekli ikramiyesi alır.

Nasıl da hızlı geçmiştir yıllar, elde avuçta ise şunlar vardır: bir ev ve bir araba..Bazen onlar da yoktur..Hatta mal-mülkün yokluğu çalışan kişiyi bütün çalışmalarının boşa gittiği düşüncesine iter..Şu dünyada bir "dikili" ağaçları yoktur..

İşte bu düşünceler bereketsiz kılıyor olmalı hayatı..

Çünkü bu dünyanın gayesi ne mal-mülk edinmektir, ne de ektiğimiz tohumların ağaç olduğunu görmek..

Neticelerin bir çember içine aldığı sebep-sonuç eksenli bir hayat sonunda içinden çıkılmaz bir hal alacaktır..

Vazifemizi yapıp Rabbimize yöneldiğimizde neticenin en hayırlısı zaten bizim için hazırlanacaktır..

Bunun için, her ağır gelen yükümlülüğe, her tebessüme, her emeğe,

her şeye "değer"..

Bir ömür "boşa" gitmez, beka'ya gider..

Bir ömür, mezar taşında okunup unutulacak bir isim değil, Rabbin huzuruna, Rabbin rızasına ulaştıracak bir vesile olur..

  28.01.2007

© 2021 karakalem.net, Rabia Nazik Kaya



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut