Meselenin Özü : Olmak..

MESELELERİMİZİ HALLEDEBİLMEK İÇİN genellikle,
“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu..” deriz.
Aslında bütün meselenin özü “olmak” üzerinedir.
Sınırsız olasılık ve tereddüt yolları içinden,
Şu gözlediğimiz intizamlı ve hikmetli âlemin oluşması;
Ancak ve ancak bir dilemenin ürünüdür..
Meşiet-i İlahiye denen nihayetsiz bir dileme söz konusudur. (1)
Devamlı hareket halinde olan evrende,
Hareketsiz bir Yaratıcı,
Devamlı değişen ve bozulan bir kâinatta,
Değişmeyen bir sanatkâr olmak zorundadır.
Ki, bu faaliyet mütemadiyen devam edebilsin..
Varoluşlar süreklilik kazanabilsin..

*

Yaratılıştaki esas mükemmellik,
Yaratıcı’ nın kendisini tanıttırmak için yaratmış olmasında gizlidir.
Onun için Yaratıcıyı devre dışında bıraktığımız her olguda,
Bütün mükemmelliklerin bir çırpıda yok olduğunu,
Kargaşa duvarına çarparak parçalandığı korkusuna kapılıyoruz..
Eşyanın ‘görünüşündeki’ kararlılık ve düzen,
Esma-i Hüsnâ (Allah’ın güzel isimlerini göstermek) içindir.
Değilse,
Ne cenabı Hak yarattığı bu düzene muhtaçtır,
Ne de evren kurulmuş bir saattir.
Eşyanın ‘özündeki’ düzensizlik ve kaos ise,
Bize Zât-ı Akdes’ten haber veriyor.
Özdeki karmaşa ve kaos,
Görünürde düzensizlik şeklinde olsaydı,
Biz Allah’ı (c.c) kâmil mânâda bilebilir miydik?.
Onun için evrende tesadüf değil tasarruf (bilinçli kullanım) vardır..
Müteâl (yüce) bir Tasarlayıcı (c.c),
Yumuşak ve sonsuz eliyle tasarruf etmektedir..

*

Canlıların uzuvlarının yerli yerinde yaratılması,
Zât-ı Akdes’in (c.c) kendisine olan saygısının bir sonucudur..
Özelliklede insanınkiler..
Zerrelerden galaksilere kadar,
Her şeyin kader programını,
İnsanın cüzî iradesini rencide etmeden yazmak ve yapmak..
İşte şu hakikatte;
Sonsuz bir ilmin,
Muazzam bir iradenin ucu görünüyor..
İnsan, sonsuzluk ve sınırsızlık diyarlarına hazırlanmaktadır.
Düşünce hızında yaşanacak bir hayata kavuşacaktır.
Tabir caiz ise,
Dünyada henüz apalamakta olan bir çocuktur.
Ondan koşması, hatta uçması istenmektedir..
Gerekli olan maddî – mânevî donanımlarla desteklenmiştir. (2)
Sınırsız yeteneklerinin açılması murâd edilmektedir.
Bunun için sıkı egzersizlere / alıştırmalara ihtiyacı vardır. (3)
Ve sınanmaktadır.. (4)
İnsana yüklenen misyon için bu gereklidir. (5)
Madem ki insan eşref- i mahkûkattır,
Öyleyse onun da bütün meseleleri,
“Olmak” üzerine olmalıdır..




Dip Not :

  1. “Her bir şeye, hususan her bir zîhayata, pek çok müşevveş (karışık) ihtimâlât (belirsizlikler) içinde, muayyen (belirli) bir ihtimalle ve pek çok akîm (başarısız) yollar içinde, neticeli bir yolla ve pek çok imkânât (olasılıklar) içinde mütereddit (kararsız) iken gayet muntazam bir teşahhus (şekillendirme, şahıs haline getirme) verilmesi, hadsiz cihetlerle bir irade-i külliyeyi gösteriyor. Çünkü, her şeyin vücudunu ihâta eden (kuşatan) hadsiz imkânât (olasılıklar) ve ihtimâlât (belirsizlikler) içinde ve semeresiz (faydasız), akîm (başarısız) yollarda ve karışık ve yeknesak (tekdüze), sel gibi mizansız akan câmid (ruhsuz, ölü) unsurlardan, gayet hassas bir ölçüyle, nazik bir tartıyla ve gayet ince bir intizamla (düzgünlükle), nazenin bir nizamla (düzenle) verilen mevzun (düzgün) şekil ve muntazam teşahhus (şekillendirme, şahıs haline getirme), bizzarure (mecburen) ve bilbedâhe (aşikar olarak), belki bilmüşahede (kesinlikle), bir irade-i külliyenin eseri olduğunu gösterir.
    Çünkü, hadsiz vaziyetler içinde bir vaziyeti intihap etmek (seçmek), bir tahsis, bir tercih, bir kast ve bir irade ile olur. Ve amd (niyet, karar) ve arzu ile tahsis edilir. Elbette tahsis, bir muhassısı (tahsis edip veren) iktiza eder. Tercih, bir müreccihi (tercih eden) ister. Muhassıs (tahsis eden) ve müreccih (tercih eden) ise iradedir. Meselâ, insan gibi yüzler muhtelif (çeşitli) cihazat ve âlâtın makinesi hükmünde olan (maddi – manevi organların bulunduğu) bir vücudun, bir katre (damla) sudan; ve yüzer muhtelif âzâsı bulunan bir kuşun, basit bir yumurtadan; ve yüzer muhtelif kısımlara ayrılan bir ağacın, basit bir çekirdekten icadları (var edilişleri), kudret ve ilme şehadet ettikleri gibi, gayet kati ve zarurî bir tarzda, onların Sâniinde (Sanatkârında) bir irade-i külliyeye delâlet ederler ki, o irade ile, o şeyin her şeyini tahsis eder. Ve o irade ile, her cüz’üne, her uzvuna, her kısmına ayrı, has bir şekil verir, bir vaziyet giydirir..”
    Risale-i Nur Külliyatı / Mektubat / Sayfa: 237

    “Her şey onun irade ve meşietiyle (dilemesiyle) olur. İstediği olur, istemediği olmaz. Her ne isterse yapar. İstemezse, hiçbir şey olmaz. Bir hüccet (delil) şudur:
    Görüyoruz ki, bu masnuatın (sanat eseri kıymetinde olan yaratılmış her şeyin) her biri muayyen zatı (belirli bir gerçekliği, özü), mahsus sıfatı (ona has bir özelliği), ayrı hususi mahiyeti (kişisel bir içeriği), mümtaz farikalı sureti (ayrıcalıklı, diğerlerinden ayrılan şekli) hadsiz imkânât (olasılıklar) ve başka tarzlarda olabilir. Teşvişçi ihtimâlât (karışık ve belirsizlikler) içinde, neticesiz çok yollarda ve sel gibi akan ve karıştıran ve birbirine zıt unsurların müdahaleleri içinde ve sehiv (hata) ve iltibasa (karışıklıklara) sebebiyet veren ve birbirine benzeyen emsalleri içinde bu karma karışık hallere karşı, o her bir masnuu (sanat eseri kıymetinde olan her bir mahluku) ince, tam, düzgün bir nizam (düzen) altına almak ve hassas (ince), cessas (meraklı), mükemmel bir ölçü ve mizanla her uzvunu ve cihazını tartmak, takmak ve yüzüne süslü, düzgün bir sima, bir teşahhus (o türe has şekil) vermek ve birbirine muhalif azalarını basit, camid, ölü bir maddeden zihayat (hayat sahibi) olarak gayet sanatlı yaratmak, mesela insanı ayrı ayrı yüz cihazatı ile bir katre sudan icad etmek ve kuşu pek çok âlat ve muhtelif cihazlarıyla bir basit yumurtadan inşa edip mu’cizatlı (harika) suret giydirmek ve ağacı dal, budak ve mütenevvi aza ve eczasıyla basit, camid karbon, azot, müvellidülma (hidrojen), müvellidülhumuzadan (oksijen) terekküp eden (karışımdan oluşan) bir küçük çekirdekten çıkarmak, muntazam, meyveli bir şekil giydirmek, elbette ve elbette bedahetle(kesinlikle), şüphesiz, katiyetle vücub ve zaruret ve lüzum (olmazsa olmaz) derecesinde ispat eder ki, o her bir masnua (sanat eserine) bütün zerrat (zerreler) ve eczasıyla ve suret ve mahiyetiyle bir Kadir-i Mutlakın irade ve meşietiyle (dilemesiyle) ve ihtiyar ve kastıyla o mahsus, mükemmel vaziyet veriliyor. Ve her şeye şamil (içine alan) bir iradenin taht-ı hükmündedir (hüküm ve iradesi altındadır). Ve bu tek masnuun (sanat eserinin) bu şüphesiz tarzda irade-i İlahiyeye adetlerince delaleti (delilleri) gösteriyor ki, bütün masnuat, hadsiz, nihayetsiz ve güneş ve gündüz gibi zahir (aşikar) bir katiyette, her şeye şamil (içine alan) irade-i İlahiyeye, adetlerince şehadetler ve bir Kadir-i Müridin (İrade ettiği her şeyi yapmaya gücü yetenin) vücub-u vücuduna (varlığı gerekli olan Allah) hadsiz hüccetlerdir (delillerdir)..”
    Risale-i Nur Külliyatı / Şualar / Sayfa: 564

  2. Kendini Tanıma Serüveni I – II – III – IV – V

    Aykut Tanrıkulu / 1111.karakalem.net

  3. Anlık (kelime-i Tevhid gibi),
    Günlük (namaz gibi),
    Aylık (oruç gibi),
    Yıllık (zekat gibi),
    Ömürlük (hac gibi) talim ve terbiyelere ihtiyaç vardır.
    İbadet olarak da isimlendirilen tüm bu eğitimsel / terbiye edici araçlar,
    Sonsuz olan tarafımız ile (ruhumuz gibi),
    Sonlu olan tarafımız (bedenimiz gibi) arasındaki
    Kalite farkını gidermemiz için şart koşulmuşlardır.
    Olgun bir insan olmaya giden yoldaki olmazsa olmazlar olarak belirlenmişlerdir.
    Dünya hayatında bu egzersizlere / alıştırmalara ihtiyacımız vardır.
    Fakat şu da unutulmamalıdır ki,
    İbadetler amaç değil araçtırlar..
    Ahiret hayatında namaz, oruç gibi ibadetler yoktur.
    Çünkü bu egzersizlere artık ihtiyacımız kalmamıştır..

  4. Sevginin Sınandığı Yer: Dünya..

    Aykut Tanrıkulu / 1111.karakalem.net

  5. Büyük Proje I – II

    Aykut Tanrıkulu / 1111.karakalem.net

  17.12.2006

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut