Sırayı beklemek

GECİKMİŞ ÖDEMESİNİ yapabilmek için erken geldi postaneye… Daha açılmamasına rağmen küçük bir grup bekliyordu kapının önünde… O da dâhil oldu bekleyenlere…

Biraz durduktan sonra böyle boş boş bakmanın anlamsız olduğunu düşündü, çantasından çıkardığı bir dergiyi okumaya başladı… Beklemeyi değerlendirmenin yanında birilerine de örnek olmuş olacaktı böylelikle… Küçük şeyler gibi küçük zamanlar da kıymetlidir, değerlendirmelidir...

Neyse ki memur geldi… Kasada para olmaması ve ilk sıralardakilerin para çekecek olmalılarından olsa ki memur bağırdı “para yatıracak var mı?” O da yatıracağı rakamı söyledi, hemen en öne aldılar…

Yüzünde memnun olmuş bir tebessüm belirdi… İlk işi gibi giderse işleri rahat bir gün geçireceğine benziyordu… Hem gecikmiş ödemeyi yapmanın hem de çabuk yapmanın sevinciyle başka bir ödeme için yürüdü bankaya doğru… Uzaktan az insan var gibi görünüyordu, içeri girince yüzü ekşidi biraz; altmış kişiden sonra sıranın geleceğiniz yazıyordu elindeki kâğıt…

Beklemekten başka çaresi yoktu, bekleyecekti… Bereket versin burada oturma yerleri vardı, boş bir yere otururken boşa da oturmamalı diye düşündü… Yan koltuğa bıraktığı yakın dostu çantasından çıkardığı kitabı okumağa başladı… Okuduğu öykülerden tebessüm ettiği de oluyordu… Güzeldi hayat, rahatı iyiydi!

Bir zaman sonra bugün yapacağı işleri sıraladı, çantasındaki evrakları düzenledi, zihni de düzene girdi… Arada da sıra numarasına kayıyordu gözü, kaçmasın istiyordu sıranın…

Anlam veremediği sıkıntı bastı üzerine, gerginlik sardı benliğine… Ne olmuştu ki? 77’ye takılmıştı gözü, 81’e daha vardı?

Sıkıntı rahatsız etti kalktı, 82’nin söndüğünü 83’ün yandığını gördü… Gidiyordu bekleyişleri… Saniyelik anlarda o kadar sıkıldı ki! Postanedeki buyur edişi katladı buradaki kaybediş sıkıntısı… Oradaki kolaylığı buradaki zorluk izledi…

İkilem ikiliğinde gitti geldi ayakları… Dalgınlığının kurbanı yüreği dalgalandı durdu… Ne yapmalıydı?

77’nin önündeki memura kısa cümlelerle izah etti durumunu… Allah’tan geri çevirmedi isteğini… Rahat-rahatsızlık, huzur-huzursuzluk, sevinç-keder karışımı duygularla çıktı dışarı… Gün başlamıştı, kolay ve zor adımlarla yürüdü hayata…

Bekleyişler başlangıçların öncüsü veya bir bedelin ödenmesi... Bedelsizliğin bedeli “bedel” den daha ağır… Kolay isteniyorsa zora razı olunmalı… Buyur edişler varsa yakındır terk edişler… Bedelsizlik dengesizliktir, bedel ödeterek dengeyi sağlar hayat…

Kolaylığın ve zorluğun uzak ve yakın gelgitleriyle dalgalanıyor hayat… Hüzünsüz sevinç, sevinçsiz hüzün yok… Okuyucusuna hayat kitabı, hikmetli satırlarla dolu…

Boş değildir sırayı beklemek, beklemeyi dolduran bakıştır… Her gün yeni bir başlangıçsa, hayat yeniden yazılıyordur ve her gün ayrı bir nazarla okunmayı bekler hayat kitabı…

  27.11.2006

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut