Balcığa bakmak

ACZSIN SEN… Selden sana kalan fakr… Susuzluğa da dayanamıyorsun, suya da… Baygın bakıyorsun balcığa, kirlenmişlikte kendini arıyorsun… Uzak sandıklarının birden gelmesinin şaşkınlığı var üzerinde…

Balcıktan yaratıldığını yine balçık hatırlattı… Su götürdü umutlarını, bağlandıklarını koparıp savurdu sel… Kayıpsın kullukta, su seni sevmiyor… Üzerinde şükürsüz dolaşmandan toprak depreşiyor… Şirk dolu havandan hava rahat değil… Kâinatı kızdırıyorsun zulmünle.

Selden daha çamur, merhametten, hürmetten, muhabbetten uzak hayâsız halin… Güveni yitirdi, dostluğu kaybetti, sevgiyi söndürdü, hikmeti değersizleştirdi, huzuru huzursuz etti bencilliğin… Varsa da yoksa da “Ben”, dengeleri devirdi, çevreyi çirkinleştirdi… Hissiz, zevksiz, renksiz etti hayatı düz mantık düşünüşün…

Su seni temizler mi? Toprak arındırır mı? Hava ağartır mı? Ya ateş? Ad ne hatırlatıyor, Semud ne söylüyor, Lut ne diyor, Firavun ne fark ettiriyor? Kulağın Kur’anda olmadığından AB, ABD kadar aşina değilsin bunlara…

Turist gibi geziyorsun yeryüzünde, ibret nazarla bakmıyorsun kaybolan kavimlerin izlerini… Bazen de böyle gözüne sokuluyor yine de yetmiyor ayılmana… Uzaktan kumandalı camdan dışarı çıkamıyor ufkun… Çamur gibi düşünceleri misk sanıyor zannın… Zulümleri seyrederken zulmediyorsun zamanını… Bazen de taraf oluyorsun bilmeden, bilinçsizliğin hayatı heder ediyor.

Kafan karışık, kalbin bulanık, zihnin ziyasız… Boş bırakmışsın deli duyguların dizginini bir kere, tutamıyorsun… Balcıkta kayıyor ayakların, ömrün eriyor… Ağlıyorsun olmuyor, gülüyorsun olmuyor… Çare arıyorsun çaresizliğine… Boş vermişliğe bırakıyor, uyuyorsun…

Ayılır mısın diye toprak sarsılıyor, bazen de su serpilir yüzüne… İnsi şerirlerle dürtükleniyorsun durmadan…

Sebeplerden biliyorsun, sebeplere sığınıyorsun… Perdelerin ardında işleyen hikmet eli görmüyorsun… Günler günü kurtarmakla geçiyor, kendine gelip de kimliğini bulmuyorsun.

Kendini bulduğunda kâinatla dostsun… Ayağın toprağa sağlam basar, su serinletiyor seni… Güneş güler, bulutlar gölge yapar… Kuşlar şarkılar söyler, ağaçlar meyve ellerini uzatır…

Kalbinde hürmet ve merhamet, duyguların durulur, zihnin ziya nurlarıyla dolar… Ömrünü ziyan etmezsin, her anını ubudiyet çiçekleriyle süslersin. Çamur değil hayatın, misk dağıtır etrafa… Etrafından gelen rayihaları da yüzüne, gözüne, gönlüne sürersin.

Huzur rüzgârları saadet tohumları saçar yeryüzüne… Yer, yüzler, yürekler güler mutluluktan… Daha da mutlu edeni bunun sonsuzlukta süreceği…

Balçıkta yıkanırsan yakındır bu mutluluklar sana… Depreme dert etme kendini bulamamana dert et. Kimliğini kazandığında deprem de, sel de dosttur… Kalbin kapıları açıldığında kâinatla kardeş olduğunu göreceksin.

Balcığa baygın bakmayı bırak, belirgin bakmaya bak; kendini görecek ve bulacaksın. Can toprakla var, kalp kullukla… Bunu bulduğunda kendini bulmuşsundur.

  06.11.2006

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut