Bakmak ve görmek

GEÇENLERDE ÜNLÜ fotoğrafçı Ernst Haas’ı atölyesinde ziyaret ettim ve duvarlarında asılı olan fotoğraflara birer birer baktım. Bunlar sıradan deyip geçtiğimiz şeylerde bulunan ve insana hayret veren dramatik şekiller, kalıplar ve kompozisyonlardı.

Ernst Haas, bunların çoğunun New York sokaklarında dolaşırken rastgele çekmiş olduğu fotoğraflar olduğunu söyledi.

“Nereye giderseniz gidin, nerede yürürseniz yürüyün, etrafınız daima resimlerle doludur” dedi. “Mesele, onların farkna varmaktır.”

Haas, sözün tam burasında:

“İşte bak” deyip masasının üzerindeki bir ambalaj kağıdını eline aldı, buruşturdu ve yere attı.

Yerde benim gördüğüm şey, şekilsiz bir yığındı. Fakat Haas onun üzerinde siyah bir çerçeve tuttu ve onu hareket ettirdi. Bu çerçeve, ortasında dikdörtgen şeklinde bir açıklık olan simsiyah bir mukavva idi. Haas o mukavvayı şekilsiz yığının üstüne tuttuğunda, ışık ve gölgelerin o nesne üstündeki dikkat çekici kalıplarını görmeye başladım.

Birlikte sokağa çıktık. İlk önce, etrafta pek öyle önem verilecek bir şey görmedim. Fakat Haas’ın siyah çerçevesini hayalen gözümün önüne koyunca, bir sürü harika fotoğraf gözümün önümden geçmeye başladı. Yaya kaldırımının üstündeki bir boya lekesi, hayret verici güzellikte modern bir tablo oluverdi. Ötede çocuklar eski bir binanın duvarına tebeşirle birşeyler yapıyorlardı. Siyah çerçeveyi hayalen gözüme koyar koymaz, duvarın üstünde eski bir mağara resmi gözüme ilişiverdi.

Haas:

“Bak!” dedi ve kahverengi tuğladan yapılmış bir evin merdiveninden yukarı çıkmakta olan bir ihtiyarı gösterdi.

Bu, aslında basit, günlük bir sahne idi. Fakat o siyah çerçeveyi akılda tutarak bakıldığı takdirde, insan bu basit gündelik sahnede olağanüstü güzellikte bir tablo yakalıyordu...




(yazarı bilinmiyor)

  30.08.2006

© 2021 karakalem.net



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut