MADDE-İ MÂNEVİYE - 2

Cehennem ateşinin tesirini men edecek iman gibi bir madde-i mâneviye,
İslamiyet gibi bir zırh olduğu misillu (gibi);
Dünyevî ateşinin dahi tesirini men edecek bir madde-i maddiye vardır..
20. Söz / 2. Makam



ÂLEMLERİN YARATICISI (C.C),
Hz. İbrahim’ in (a.s) şahsında,
Bütün müminlere müjde veriyor ki;
Cehennem ateşi onlar için değildir..
Evet, cehennem olacaktır.
Ve bütün insanlara yaklaştırılacaktır.
Müminler ise,
İbrahimvarî bir korunmayla,
Cehennem ateşinin tesirini men edecek
Madde- i mânevîyeleri sayesinde,
Sahil-i selâmete ulaşacaklardır.. (1)

*

Hz. İbrahim (a.s),
O kadar büyük bir imani donanıma sahiptir ki,
Ateşe atılırken sadece Allah’ tan yardım dilemiştir.
Âlemlerin Rabbi (c.c) de,
Onun imanının büyüklüğü nispetinde,
Bir lütûf olarak İbrahim’ i (a.s) yakmamıştır.
Bunu da,
Sebepler dairesindeki esbap zincirinin kırılması ile göstermiştir.
Hem cismini, hem de elbisesini soğuk ve selâmetli kılmıştır.
İbrahim Aleyhisselam’ ın madde- i mâneviyesi o kadar büyüktür ki,
Zahirde insanlara madde- i maddiye şeklinde,
Yani yanmayarak görünmüştür.
Allah (c.c),
Bu tarz bir imani donanıma sahip olan her müminin,
Cehennem ateşinden,
“..benzer şekilde kurtulacaklardır..” mesajını da vermiştir.
Dünya hayatında,
Sebepler dairesinde cereyan eden hikmete alışkın insan gözüne,
Ahiretteki kudretin nasıl işleyeceğine dair bir ipucu da verilmiştir.
Haşir meydanında,
Hikmete nispetle kudret ön planda olduğundan,
Sebeplere ihtiyaç kalmamıştır.
Madde- i mâneviyemiz olan imanımız,
Adeta Hz. İbrahim’ in (a.s) madde- i maddiyesi gibi,
Bizleri de ateşin tesirinden biiznillah koruyacaktır.


Not:
Bir sonraki yazıda, Cennet ve cehennem hayatının, Madde- i maneviye ile olan ilişkisi incelenecektir.




(1). Sünen- i Tırmizi, 4. cilt, Bab 10, 2551 no’ lu Ebu Hureyre’ den (r.a) rivayet edilen ve hasen – sahih olan hadis- i şerifte şöyle buyurulur;

“Kıyamet gününde ben bütün insanların efendisiyim!. Bunun sebebini biliyor musunuz ? Allah bütün insanları, öncekileri ve sonrakileri düz bir sahada toplayacak, davetçinin sesini onlara duyuracak, göz onlara nüfuz edebilecek, güneş kendilerine yaklaşacak, gam ve kederin takat getirilmez ve tahammül edilmez dercesine varacaklardır. İnsanlar birbirlerine şöyle diyeceklerdir: ‘Başınıza geleni görmüyor musunuz, Rabbiniz katında size şefaat edecek bir kimseye bakmayacak mısınız ?.’ İnsanlar birbirlerine: ‘Adem’e müracaat ediniz!’ diyecekler ve derhal Adem’ e gelip şöyle konuşacaklardır: ‘Sen insanların babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı, kendi ruhundan sana üfledi ve meleklere (sana secde etmelerini) emretti, onlar da sana secde ettiler. Rabbinin katında bize şefaat et. Ne halde olduğumuzu görüyorsun, ne duruma vardığımızı biliyorsun!.’ Adem onlara şöyle cevap verecek: ‘Rabbim bugün o kadar ağır şekilde gazaplanmıştır ki, bundan önce bu derece gazaplanmamış ve bundan sonra da asla bu derece gazaplanmayacaktır. Aynı zamanda beni ağacın meyvesinden men etmişti ve ben O’ nun emrine karşı geldim. Ya nefsi, ya nefsi, ya nefsi..(kendi derdime düşmüşüm)!. Başkasına gidin, Nuh’ a gidiniz!.’ Sonra Nuh’ a gelecekler ve diyecekler ki: ‘Ey Nuh!. Dünya milletlerine gönderilen peygamberlerin ilki sensin. Allah seni <çok şükreden kul> olarak adlandırmıştır. Bize Rabbinin katında şefaat et!. Ne halde olduğumuzu görüyorsun, ne duruma vardığımızı biliyorsun!.’ Nuh Aleyhisselam onlara şöyle cevap verecek: ‘Rabbim bugün o kadar ağır şekilde gazaplanmıştır ki, bundan önce bu derece gazaba gelmemiş ve bundan sonra da bu derece asla gazaba gelmeyecektir. Aynı zamanda benim, milletime karşı yaptığım bir bedduam vardır. Ya nefsi, ya nefsi, ya nefsi..(kendi derdime düşmüşüm)!. Başkasına gidin, İbrahim’ e gidiniz!’ Sonra İbrahim’ e gelirler ve ‘Ya İbrahim!.’ derler, ‘Sen Allah’ ın peygamberi ve yeryüzü halkından O’ nun dostusun. Rabbin katında bize şefaat et!. Ne halde olduğumuzu görüyorsun.’ İbrahim şöyle der: ‘Rabbim bugün o kadar ağır bir şekilde gazaba geldi ki, bundan önce bu derece gazaba gelmemiş ve bundan sonra da bu derece asla gazaba gelmeyecektir. Ben ise üç kere yalan söyledim. Ya nefsi, ya nefsi, ya nefsi..(kendi derdime düşmüşüm)!. Başkasına gidin, Musa’ ya gidiniz!.’ Sonra Musa’ ya gelirler ve ‘Ya Musa!.’ derler, ‘Sen Allah’ ın şeriat sahibi peygamberisin ve Allah seni, şeriatı ve seninle konuşmasıyla bütün insanlardan üstün kıldı. Rabbin katında bize şefaat et!. Ne halde olduğumuzu görüyorsun!.’ Musa şöyle der: ‘Rabbim bugün o kadar ağır bir şekilde gazaba gelmiştir ki, bundan önce bu derece gazaba gelmemiş ve bundan sonra da bu derece gazaba asla gelmeyecektir. Ben ise bir adam öldürdüm ki, onu öldürmem bana emredilmemişti. Ya nefsi, ya nefsi, ya nefsi..(kendi derdime düşmüşüm)!. Başkasına gidin, İsa’ ya gidiniz!.’ Sonra İsa’ ya gelirler ve ‘Ya İsa!.’ derler, ‘ Sen Allah’ ın şeriat sahibi peygamberi, Meryem’ e ilka ettiği kelimesi ve O’ ndan gelen bir ruhsun. Beşikte insanlarla konuştun. Rabbin katında bize şefaat et!. Ne halde olduğumuzu görüyorsun.’ İsa şöyle cevap verecek: ‘Rabbim bugün o kadar ağır bir şekilde gazaba gelmiştir ki, bundan önce bu derece gazaba gelmemiş ve bundan sonra da bu derece gazaba zinhar gelmeyecektir (bu arada herhangi bir günah zikretmedi). Ya nefsi, ya nefsi, ya nefsi..(kendi derdime düşmüşüm)!. Başkasına gidin, Muhammed’ e gidiniz!.’ Resul- i Ekrem buyurdu ki: ‘ Muhammed’ e (s.a.v) gelecekler ve Ya Muhammed!. diyecekler, Sen Allah’ ın şeriat sahibi peygamberi ve bütün peygamberlerin sonuncususun. Geçmiş ve geçecek bütün günahların bağışlanmıştır. Rabbin katında bize şefaat et!. Ne halde olduğumuzu görüyorsun.’ Hemen hareket ederek arşın altına gelir ve rabbime secdeye kapanırım. Sonra Allah, Kendine karşı yapılan hamd ve güzel senalardan kalbime öyle şey ilham edecek ki, benden önce onu hiç kimseye açmamıştır. Sonra ‘Ya Muhammed!.’ denilecek, ‘başını kaldır; dile, dilediğine nail olacaksın; şefaat et, şefaatin kabul edilecektir.’ Bunun üzerine başımı kaldıracağım ve ‘Ya Rabbi, Ümmetim!. Ya Rabbi Ümmetim!. Ya Rabbi Ümmetim!.’ diyeceğim. Allah, buyuracak, ümmetinden hesabı olmayanları cennet kapılarından sağ kapıdan girdir ve aynı zamanda onlar, bu sağ kapıdan başka diğer kapılarda da diğer insanlara ortaktırlar.’ Sonra Resul- i Ekrem şöyle buyurdu: ‘Bütün benliğime hakim olan Zat’ a yemin ederim ki, cennetin kapı kanatlarından iki kanadın arasındaki mesafe, Mekke ile Hecer (Bahreyn’ de bir kasaba) ve Mekke ile Busra (Şam’daki tarihi bölge) arası kadardır..’
  27.08.2006

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut